MAHKEMESİ : İzmir 10. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 24/08/2011NUMARASI : 2010/146-2011/344Taraflar arasındaki “kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 10. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.05.2009 gün ve 2008/419 E. 2009/174 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 25.01.2010 gün ve 2009/8161 E. 2010/577 K. sayılı ilamı ile; (…Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak;Dava konusu taşınmazın imar parseli, emsal taşınmazın ise kadastro parseli olduğu anlaşıldığından dava konusu taşınmazın somut emsalle karşılaştırılması sonucu bulunan değerine düzenlemeye karşılık bir ilave yapılması doğru ise de, yapılacak ilavenin dava konusu taşınmazın imar düzenlemesi görürken uğradığı zayiat oranı olan %33,217'ye tekabül edecek miktarda yapılması gerekir. Buna göre; hükme esas bilirkişi kurulu raporunda dava konusu taşınmazın emsalle karşılaştırılması sonucu bulunan 412,47 TL/m² bedeline %33,217'ye tekabül eden 137,01 TL ilave yapıldığında m² bedelinin 549,48 TL olarak tespit edilmesi gerekirken yanlış hesap yöntemi ile daha yüksek m² bedeli tespit edilmiş olması doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Davacı vekiliHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 4650 sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istemine ilişkindir. Mahkeme, arsa niteliğindeki taşınmaza emsal mukayesesi sonucu değer biçen ve dava konusu taşınmazların imar parseli, emsal taşınmazların kadastro parseli niteliğinde olmaları nedeniyle emsal karşılaştırması sonucu bulunan 412.47 TL/m2 bedele, %33,217 imar düzenleme zayiat oranı ilavesi suretiyle dava konusu taşınmazın metrekare bedelini 618 TL belirleyen bilirkişi kurulu raporunu esas almak suretiyle “davanın kabulüne” karar vermiş; davacı vekilinin temyiz üzerine karar, Özel Daire’ce yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuştur.Yerel Mahkemece, “bozma ilamında taşınmazların metrekare değerinin 549,48 TL olarak belirlenmesi gerektiği bildiriliyorsa da, emsal taşınmaz ile dava konusu taşınmazların kıyaslaması sonrasında bulunan temel metrekare değerinin 412,47 TL olduğu; %33,217 oranındaki DOP kesintisinin bu miktara eklenmesi gerektiği; bu ekleme yapılırken de bilirkişi raporunda yapılan hesaplama gibi 412,47 TL’nin hangi rakamın %66,783’üne tekabül ettiğinin tespit edilmesi gerekeceği; bilirkişi raporunda DOP kesintisi olmaksızın belirlenen 618 TL’den %33,217 oranındaki DOP kesintisi düşüldüğünde 412,47 TL’lik temel değere ulaşıldığı; oysa, Özel Dairece bozma ilamında yapılan hesaba göre belirlenen 549,48 TL’lik değerden %33,217 oranında DOP kesintisi yapıldığında bulunan temel metrekare değerinden, emsal taşınmaz ile dava konusu taşınmazların kıyaslaması sonucunda bulunan 412,47 TL’lik temel değere ulaşma imkanı bulunmadığı” gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.Hükmü temyize davacı vekili getirmektedir.I-Davalılardan T. Y.., S. T.., S. H.., H. F.. H.., Ö. H.. ve M. E.. H.. yönünden yapılan incelemede; Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında; işin esasının görüşülmesine geçilmezden önce, davalılardan T. Y.., S. T.., S. H.., H. F..i H..., Ö. H.. ve M.. E.. H.. vekili tarafından bozma ilamı sonrası verilen dilekçe ile bozma ilamına uyulmasının istenmesi, bilahare takip eden oturumda “bozma ilamı konusunda takdirin mahkemeye bırakılması” ve nihayetinde son oturumda “bozma ilamına karşı direnilmesine karar verilmesinin” istenmesi ve davacı vekili tarafından da bozmaya uyulmasının istenmesi yönündeki beyanlar karşısında mahkemece direnme kararı verilmesine usulen olanak bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak incelenip, tartışılmıştır. Bilindiği üzere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi hükmüne göre, Hakim, Yargıtay'ın bozma kararı üzerine tarafları duruşmaya çağırıp dinledikten sonra bozma ilamına uyulup uyulmayacağına karar verir. Görülüyor ki hakim, kural olarak, Yargıtay’ın bozma kararına uyup uymamak konusunda tarafların düşünce ve istekleri ile bağlı olmayıp, bu yönden serbest davranmak; uyma ya da direnme kararı vermek yetkisine sahiptir. Diğer taraftan, nizalı kazada bozma kararına karşı diyecekleri sorulan tarafların bozma kararına uyulmasını istemeleri, bozma nedenleri bakımından bozma kararına uyulmasını isteyen tarafı bağlayabilecek ve davayı karşı taraf yararına sona erdirebilecek bir nitelik taşıyorsa böyle bir durumda hakimin artık direnme kararı vermesi olanağı bulunduğundan da söz edilemez. Eş söyleyişle, bozma nedenlerinin kamu düzenine ilişkin ve dolayısı ile hakimin kendiliğinden (re'sen) göz önünde bulundurulması gereken sebeplerden olmaması halinde taraflar veya vekilleri, bozma kararına uyulmasını istemişlerse, artık mahkeme önceki kararda direnemez. Zira, bozmaya uyulması talep edilmekle artık bozma lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğmuş olur.1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamakta ise de bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.Hukuk Genel Kurulu'nun 18.10.1989 gün 541-534, 21.2.1990 gün 10-117; 7.10.1990 gün 439-562; 19.2.1992 gün 635-82; 23.2.1994 gün 936-94; 03.03.2010 gün ve 2010/12-81-118; 27.09.2006 gün ve 2006/19-635 E. 2006/573 K; 15.10.2008 gün ve 2008/19-624 E. 2008/632 K ile 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E. 2010/87 K. sayılı kararları da bu doğrultudadır. Somut olay incelendiğinde; kamu düzenine ilişkin olmayan ve dolayısı ile hakimin kendiliğinden (re'sen) göz önünde bulundurması gerekmeyen; çekişmeli yargı işine ilişkin temyize konu davada, mahkeme kararının Özel Daire'ce bozulmasını takiben tarafların beyanları alınmış; davalılardan T. Y..., S. T.., S. H.., H. F.. H.., Ö. H.. ve M. E.. H.. vekili tarafından bozma ilamı sonrası verilen dilekçe ile bozma ilamına uyulması istenmiş, bilahare takip eden oturumda “bozma ilamı konusunda takdir mahkemeye bırakılmış” ve kararın verildiği son oturumda “bozma ilamına karşı direnilmesine karar verilmesi” yönünde beyanında bulunulmuş; davacı vekili ise bozmaya uyulmasını istemiştir. Anılan davalılar vekilinin “bozmaya uyulması” yönündeki beyanı üzerine bozma ilamı lehine olan davacı yararına usulü kazanılmış hak oluştuğundan, artık anılan davalılar vekilinin uyma yönündeki beyanından dönmesi veya mahkemesinin oluşan usulü kazanılmış hakkı ihlal etmesi mümkün olmadığı gibi, usuli kazanılmış hakkın gözardı edilmesi suretiyle anılan davalılar vekilinin sonraki “takdirin mahkemeye bırakılması” ve “direnme kararı verilmesine” ilişkin beyanlarına hukuki değer atfedilerek direnme kararına esas alınması olanağı da bulunmamaktadır. Bu nedenle Yerel Mahkemece anılan davalılar yönünden, bozma ilamına uyulmasını talep etmiş oldukları dikkate alınarak, davacı vekilinin de bozma ilamına uyulmasını talep etmiş olması ve kamu düzenine ilişkin bir husus bulunmaması karşısında anılan davalılar hakkında kurulan kısım yönünden direnme kararı verilmesinde isabet bulunmamaktadır.O halde, mahkemenin kamu düzenine ilişkin olmayan eldeki davada, her iki tarafın bozmayı kabul yönündeki bu irade açıklamalarını nazara almadan, direnme kararı vermesi olanaklı değildir. Hal böyle olunca, mahkemece tarafların beyanları ve bu beyanların doğurduğu hukuki sonuç da gözetilerek, anılan davalılar yönünden bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı davalılardan T. Y.., S. T.., S. H.., H. F.. H.., Ö. H.. ve M. E.. H.. yönünden bu nedenle bozulmalıdır. II-Davalılardan A. M. U.. ve N. B. A.. yönünden yapılan incelemede;Dava konusu taşınmazların imar uygulaması sonucu oluşmuş imar parseli, emsal taşınmazın kadastral parsel niteliğinde bulundukları ve bu nedenle, dava konusu taşınmazın emsal mukayesesi sonucu bulunan değerine %33,217 imar düzenleme ortaklık payına tekabül edecek miktarda zayiat oranı ilave edilmesi gerektiği hususu, Yerel Mahkeme ve Özel Daire’nin kabulündedir.Uyuşmazlık; dava konusu taşınmazların emsal mukayesesi sonucu bulunan değerine %33,217 “İmar Düzenleme Ortaklık Payı”na tekabül edecek miktarda zayiat oranı ilave edilmesine ilişkin hesap yöntemi ve netice itibariyle belirlenmesi gereken metrekare bedelinin ne olması gerektiği noktasında toplanmaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda; emsal kıyaslaması sonucu dava konusu taşınmazların değerinin 412.47 TL/m2 hesaplandığı belirtildikten sonra, emsal taşınmazın kadastral parsel davaya konu taşınmazların imar parseli niteliğinde olmaları ve dava konusu taşınmazlardan %33,217 imar düzenleme ortaklık payı düşülmüş olması nedeniyle dava konusu taşınmazların arsa metrekare bedelinin, 412.47/0,66783=618 TL/m2 belirlendiği belirtilmiştir. Gerçekten; emsal mukayesesi sonucu bulunan temel metrekare değeri 412.47 TL olup, %33,217 oranındaki imar düzenleme ortaklık payı kesintisi, 412.47 TL’lik temel metrekare değerine eklenirken; öncelikle, 412.47 TL’nin hangi rakamın %66,783’üne tekabül ettiğinin tespiti gerekir. Bir başka ifadeyle, 100-33,217= 66,783 hesap yöntemiyle 412.47 TL, imar düzenleme ortaklık payı düşülmemiş rakamın %66,783’üdür. O halde, 412.47 TL bir bütünün %66,783’ü ise, bütünün tamamı; 412.22 TLx100/66,783 =618 TL olarak tespit edilmektedir. Tersine işlemle, az yukarıda açıklanan hesap yöntemiyle belirlenen 618 TL metrekare bedelinden, bu rakamın %33,217 imar zayiat oranına tekabül eden 205.28 rakamı düşüldüğünde; bilirkişi raporunda belirlenen 412.47 TL temel metrekare bedelini verdiği ve sağlamasının doğru olarak yapılabildiği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, imar parseli niteliğindeki dava konusu taşınmazlardan, %33,217 imar düzenleme ortaklık payı düşülmüş olması sebebiyle, bu miktardaki zayiat oranının 412.47 TL temel metrekare bedeline ilave yönteminde, imar düzenleme ortaklık payı düşülmeden önceki tam değerinin bulunması suretiyle metrekare bedelini 618 TL olarak belirleyen bilirkişi kurulu raporunun hükme esas alınması ve buna göre kamulaştırma bedelinin tespitine karar verilmesi, usul ve yasaya uygundur. Direnme kararı davalılardan A. M. U.. ve N. B. A.. yönünden bu nedenle onanmalıdır.S O N U Ç : 1-Yukarıda (I) nolu bentte gösterilen nedenlerle; direnme hükmünün davalılardan T. Y.., S. T.., S. H.., H. F.. H.., Ö. H.. ve M. E.. H..’na ilişkin kısmı yönünden; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik ve usuli nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, oybirliğiyle, 2- Yukarıda (II) nolu bentte açıklanan nedenlerle; direnme hükmünün davalılardan A. M. Uğursay ve N. B. A..a ilişkin kısmı yönünden; davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, oyçokluğu ile, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.06.2012 gününde yapılan ikinci görüşmede karar verildi.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
Kat mülkiyetinde ve site mülkiyetinde yöneticinin temsil yetkisine giren işlerden dolayı icra takibi - Taraf sıfatı
Alacaklı tarafından borçlu aleyhine bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı, örnek 10 ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun İcra Mahkemesi'ne yaptığı başvuruda borca itiraz ettiği, Mahkemece 21.09.2011 tarihinde verilen kararla, bono metninde “....bedeli ma
VEKALET ÜCRETİ ALACAĞININ TAHSİLİ
Davacı, avukat olduğunu, davalıyı bir icra dosyasında alacaklı vekili olarak ve buna bağlı tasarrufun iptali davasında davacı vekili olarak temsil ettiğini ancak müvekkili olan davalının karşı taraf ile anlaşarak sulh olduğunu, 25/08/2010 tarihli azilname ile kendisini haksız olarak vekaletten azlet
Danışık nedeniyle icra takibinin iptalinin istenilmesi halinde iptali yerine icra takibinin davacı bakımından hükümsüz olduğuna karar verilmelidir.
Davacı K.. Mobilya San. Tic. A.Ş. vekili tarafından, davalılar E.. Ş.. vd. aleyhine 06/01/2011 gününde verilen dilekçe ile muvazaalı işlemin iptalinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27/07/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı E.. Ş..
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?