Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 323 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 121 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : Trabzon 3. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 13/10/2011NUMARASI : 2011/276-2011/291Taraflar arasındaki “Tapuda kayıt tashihi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Trabzon Asliye 3.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 05.04.2011 gün ve 2010/206 E. 2011/84 K.sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 14.07.2011 gün ve 2011/8248 E. 2011/9281 K.sayılı ilamı ile; (“Davacı, 105 ada 43, 105 ada 99 ve 194 ada 59 parsel sayılı taşınmazlarla ilgili olarak asliye hukuk mahkemesinde açtıkları kamulaştırma bedelinin tespiti ve irtifak hakkı tesisi davası sırasında kayıt maliki Emine’nin soyadının tapuda yazılı olmadığını ileri sürerek “Reis” olan soyadının tapu kaydına eklenmesini talep etmiştir.Mahkemece, asliye hukuk mahkemesinde görülmekte olan davada soyadı bulunmayan kayıt malikine kayyum atanarak davanın yürütülebileceği, bu nedenle davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.Hükmü, taraflar temyiz etmişlerdir.Dava tapu kaydında isim düzeltilmesi istemine ilişkindir.Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin isim, soyisim, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını, tapu maliki ile mirasçıları açabilir. Bunun yanı sıra 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan herhangi biri de tek başına tapuda miras bırakanla ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu davaların, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak dava açan kişinin aktif dava ehliyeti vardır.Somut olayda; davacı tarafından açılan Trabzon 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/371 Esasında kayıtlı kamulaştırma bedelinin tespiti ve irtifak hakkı tesisi davası sırasında, dava konusu taşınmazların kayıt malikinin soyadının tapuda yazılı olmaması nedeniyle mahkemece davacı vekiline tapu kaydındaki eksikliğin giderilmesi için dava açması hususunda yetki verilmiştir. Verilen yetki üzerine eldeki dava açılmıştır.Yukarıda da değinildiği gibi tapu kaydındaki eksiklik ya da yanlışlık bir başka dava sırasında saptanıp da bu eksikliğin giderilmesi için taraflara yetki verildiğinde yetki verilen kişi kaydın düzeltilmesi için dava açma olanağına sahiptir. Diğer bir anlatımla tapuyu doğrudan ilgilendiren davalarda tapu kaydındaki yanlışlıkların giderilmesi yeni bir hüküm tesisini gerektiriyorsa, mahkemece re’sen ya da ilgilinin talebi üzerine yetki verilerek dava açılması sağlanır. Yetki ile açılan davalarda, bir başka mahkemenin gördüğü hukuki yararın varlığını davanın açıldığı mahkeme bu aşamadan sonra tartışamayıp işin esasına girerek olumlu ya da olumsuz bir karar vermelidir. Mahkemece açıklanan bu hususlar gözardı edilerek davanın hukuki yarar yokluğundan reddi usul ve yasaya aykırı bulunmuş, kararın bozulması gerekmiştir.Kabule göre de; dava reddedildiği halde davada kendisini vekille temsil ettiren tapu sicil müdürlüğü yararına vekalet ücretine hükmedilmemesi doğru görülmemiştir.”) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN : Taraf vekilleriHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1027.maddesine dayalı, tapuda kayıt düzeltilmesi istemine ilişkindir. Davacı TEİAŞ, tarafı olduğu Trabzon Asliye 1.Hukuk Mahkemesi’nin 2009/371 esas sayılı dosyasında görülmekte olan kamulaştırma nedeniyle bedel tespiti, mülkiyet ve irtifak hakkının tapuya tescili davası sırasında verilen ara kararı gereğince düzenlenen 07.07.2010 tarihli yetki belgesine dayanarak, kamulaştırmaya konu taşınmazın maliki Emine’nin tapuda yer almayan soyadının, “Reis” olarak, tapu kaydına eklenmesi suretiyle kaydın düzeltilmesi, istemiyle davalı Tapu Sicil Müdürlüğü aleyhine eldeki davayı açmıştır.Mahkemece, işin esasına girilerek, deliller toplanmış, sonuçta; “idarenin kamulaştırma davasını tapu kayıt maliklerine yöneltmesi gerektiği, malikler belli değilse de kayyım tayini yoluyla davanın yürütülebileceği, davada hukuki yararın dava şartı olduğu, eldeki davanın malikince ya da mirasçılarınca açılması gerektiği” gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Davacı vekilinin esasa, davalı vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyizleri üzerine karar, Özel Dairece; davacının bir başka mahkemece verilen yetki belgesine dayanarak açtığı eldeki davada hukuki yararının bulunduğunun kabulü ile karar bozulmuş; vekalet ücretine ilişkin hüküm ise eleştirilmiştir.Mahkeme önceki kararında direnmiş; kararı, davacı vekili esastan, davalı vekili ise vekalet ücreti noktasından temyiz etmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: Malik olmayıp, başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanarak dava açan idarenin tapuda kayıt düzeltilmesi davası açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktasındadır. Ne var ki, somut olay yönüyle öncelikle; maliki olmadığı taşınmazın tapu kaydının düzeltilmesi için, diğer bir mahkemede görülmekte olan kamulaştırmaya dayalı bedel tespiti, tescil ve terkin istemli davanın yargılaması sırasında alınan ara kararı gereğince kendisine yetki belgesi verilen davacı kamulaştıran idarenin, bu yetki belgesine dayanarak dava açmakta hukuki yararının olup olmadığının, yetki belgesine dayanılarak açılan davayı gören mahkemece tartışılıp tartışılamayacağının, çözümü gerekmektedir. Hemen belirtmelidir ki, dava hakkı, Anayasa ile teminat altına alınmıştır. Herkes, meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle yargı mercileri (mahkemeler) önünde davacı veya davalı olarak iddia, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir(Anayasa Madde 36). Ancak, dava hakkı hukuki yarar (menfaat) ile sınırlıdır ve mahkemenin bir davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için davacının dava açmakta hukuki yararının olması gerekir.Dava takip yetkisi ise, talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisidir. Davayı takip yetkisi dava şartlarından olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebilir ve mahkemece de nazara alınır. Kural olarak, taraf ehliyeti ve dava ehliyeti bulunan kişinin davayı takip yetkisi de vardır. Ancak, bazı hallerde gerçek veya tüzel kişilerin taraf ehliyeti ve dava ehliyeti olsa da davayı takip yetkisi olmayabilir (Örn. müflisin durumu).Bir subjektif hakkı, dava etme yetkisi(dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir. Bir davada, davacı ya da davalı sıfatına sahip olunup olunmadığı hususu gerçekte dava konusu hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfatın usul hukuku bakımından önemi ise, mahkemenin o dava konusu hakkında inceleme yapıp, karar verebilmesine etkisi noktasındadır. Tapuda kayıt düzeltilmesi (tashihi) davasına gelince; Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında, mülkiyet hakkı sahibinin isim, soyisim, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Düzeltme” başlıklı 1027.maddesinde: “İlgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memuru, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebilir.Düzeltme, eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin yapılması biçiminde de olabilir.Tapu memuru, basit yazı yanlışlıklarını, tüzük kuralları uyarınca resen düzeltir.”hükmü yer almakta; bu hüküm tapu kaydının düzeltilmesi (tashihi) davalarının yasal dayanağını teşkil etmektedir. Maddede “ilgililer” tabiri kullanılmış olup; dava açabileceklerin kimler olduğu konusunda bir sınırlama getirilmemiştir. Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını, kural olarak tapu maliki ile mirasçıları açabilir. Bunun yanı sıra, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 640/4.maddesinin "... mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır..." hükmü ile yine Aynı Kanunun 702/4.maddesinin "...ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır..." hükmünde terekenin lehine olan durumlarda ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden, elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan herhangi biri de tek başına, tapuda miras bırakanla ilgili olarak düzeltme isteyebilir.Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını açabilecekler bununla sınırlı değildir. Tapu kaydındaki eksiklik ya da yanlışlık bir başka dava sırasında saptanıp da bu eksikliğin giderilmesi için taraflara yetki verildiğinde, yetki verilen kişi kaydın düzeltilmesi için dava açma olanağına sahiptir. Diğer bir anlatımla tapuyu doğrudan ilgilendiren davalarda tapu kaydındaki yanlışlıkların giderilmesi yeni bir hüküm tesisini gerektiriyorsa, mahkemece re’sen ya da ilgilinin talebi üzerine yetki verilerek dava açılması sağlanır.Bir başka mahkemede yapılan yargılama sırasında “tapu kayıt malikinin kimliğinin tespiti”nin açıklanan şekilde bir ön sorun oluşturduğu hallerde de, o mahkeme; davanın görülebilmesi için öncelikle, tapuda kayıt düzeltilmesini sağlamak üzere ve konudaki hukuki yararın varlığını kabulle, o davadaki davacıya tapuda kayıt düzeltilmesi davası açmak ve yürütmek konusunda “yetki belgesi” düzenleyebilir. İşte bu halde de, dava açma konusunda “yetki belgesi” ile yetkilendirilen kişi ya da idare de tapuda kayıt düzeltilmesi davası açabilir.Böyle bir durumda mahkemece, elindeki davanın yürütülebilmesi için görülen lüzum üzerine ve hukuki yararın varlığını kabulle düzenlenen yetki belgesi, lehine düzenlenen tarafa davayı takip yetkisi verir ve davada taraf olma sıfatı kazandırır. Burada artık davanın açıldığı mahkemenin, eldeki davanın yetki belgesi kapsamında açılıp açılmadığını incelemek dışında, bir başka mahkemece o yetki belgesinin düzenlenmesine dayanak alınan hukuki yararı ve bu hukuki yarara dayanarak yetkilendirilen kişiye verdiği davacılık sıfatını tartışması olanaklı değildir. Somut olaya gelince: Dava konusu Trabzon ili, Merkez,Y.. köyü, .. ada, .. parsel, .. ada .. parsel, .. ada .. parsel sayılı taşınmazların, 10.08.1992 tarihli kadastro tespit tutanağında; edinme sebebi bölümünde taşınmazların evveliyatı açıklanarak sonuçta fiili paylaşım suretiyle C.. (Y..) kızları K.. ve E.. Y..’nın eşit nispetle (1/2 şer payla) isabet edip, malikinin bu kişiler olduğu belirtilmiş; ne var ki malik bilgisine ilişkin bölümde K....’nin soyadları yazılmaksızın yalnızca isimleri, baba adları, nüfusa kayıtlı oldukları il ve cilt no ile doğum tarihlerine yer verilmiş; bu tutanağa göre oluşturulan tapu kaydında da sadece kayıt maliki olarak “K.. ve E..” gösterilip, bu kişilerin soyadları yazılmaksızın yalnızca isimleri, baba adları, gösterilmiştir. Eldeki davanın davacısı TEİAŞ, bu taşınmazların idarelerince kamulaştırılması üzerine Trabzon Asliye 1.Hukuk Mahkemesi’nin 2009/371 esas sayılı dosyasında bu malikleri hasım göstererek dava açmıştır. Bu mahkemece de maliklerin tapuda soyadlarının yer almaması nedeniyle öncelikle bu hususun tashihi için dava açmak üzere davacı idareye 07.07.2010 tarihli ve “Davacı TEİAŞ vekili Av. S.. C..’ya tapu malikleri K.. ve E..’nin soyadının düzeltilmesi hususunda tapuda isim tashihi davası açmak hususunda yetki verilmesine karar verilmiştir.” yetkisini içeren “yetki belgesi” verilmiş ve eldeki dava da bu belgeye dayanılarak açılmıştır. Şu hale göre, bir başka mahkemede görülen, davacının taraf olduğu ve tapuyu doğrudan ilgilendiren diğer bir davanın yargılaması sırasında; tapu kaydında kayıt maliklerinin soyadlarının yer almadığına ilişkin eksiklik saptanmış olduğundan ve tapu kaydındaki bu eksiğin giderilmesi de yeni bir hüküm tesisini gerektirdiğinden, bu konuda dava açılmak üzere, mahkemece yetki verilen davacı idare, kaydın düzeltilmesi için dava açma olanağına sahiptir ve açtığı davanın dinlenmesi gerekir. Böyle bir durumda, eldeki davayı gören mahkeme, bir başka mahkemenin gördüğü hukuki yararın varlığını ve o davada göz önüne alınacak hususları eldeki davada tartışma konusu yapamayacağından; işin esasına girerek eldeki taleple ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar vermelidir. Yerel Mahkemece, aynı hususlara işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen, Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, tüm bu hususlar göz ardı edilerek, davanın hukuki yarar yokluğundan reddi yönündeki önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, bozma nedenine göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 25.04.2012 gününde, oybirliğiyle karar verildi.