Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 294 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 1023 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın görevsizlik nedeni reddine dair verilen 11.09.2013 gün ve 2013/276 E., 2013/246 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 30.12.2013 gün ve 2013/33552 E. - 2013/33298 K. sayılı ilamı ile; “...Davacı, davalı ile kredi kartı üyelik sözleşmesi imzalandığını, davalının kredi kartı borcunu ödememesi nedeniyle hesabın kat edilerek alacağın tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığını, davalı borçlu tarafından itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, bireysel kredi kartlarına ilişkin bankanın açtığı davada asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, dosyanın Konya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, eldeki davada davalıya kredi kartı verildiğini, kredi kartı borcunun ödenmemesi nedeniyle yapılan icra takibine de itiraz edildiğini belirterek itirazın iptali istemiyle eldeki davayı açmıştır. Taraflar arasında kredi kartı sözleşmesi düzenlendiği, talebin dayanağını bu sözleşmenin oluşturduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Mahkemece, bireysel kredi kartı sözleşmesi nedeniyle, kartı veren bankanın, kart hamili hakkında açtığı davaların 5464 sayılı kanunun 44/2 maddesindeki atıf nedeniyle asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir. Uyuşmazlık, kredi kartı sözleşmesine dayanarak banka tarafından açılan davalarda asliye hukuk mahkemesinin mi yoksa asliye ticaret mahkemesinin mi görevli olduğu hususundadır.5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 44. maddesine göre; Kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun görev ve yetkiye ilişkin hükümleri uygulanır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1maddesine göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/3. maddesine göre de; asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. Anılan yasa hükümleri gereği,davacı bankanın kredi kartı hamiline karşı açtığı davaya bakma görevi asliye ticaret mahkemesine aittir. Hal böyle olunca, mahkemece işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir…”gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, kredi kartı borcunun ödenmemesi nedeniyle yapılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı vekili, kredi kartı üyelik sözleşmesine dayalı olarak davalıya verilen kredi kartının kullanımı nedeni ile doğan borcun ödenmesi için yapılan takibe davalının itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatının tahsilini talep etmiş, yerel mahkemece; 5464 sayılı Kanunun 44. maddesinin 2. fıkrası gereğince kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda 1086 sayılı HUMK’nın görev ve yetkiye ilişkin hükümleri uygulanır hükmü gereğince genel mahkemelerin görevli olduğunu, TTK’nın 4. maddesi gereğince ticari dava ve işlerden sayılmadığını bu bakımdan Ticaret Mahkemesinin görevine giren davalardan olmadığı ve Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kart çıkaran kuruluş tarafından kart hamiline yönelik kredi kartı alacağının tahsili için yapılan takibe vaki itirazın iptali davasında görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi mi, Asliye Ticaret Mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır. Somut uyuşmazlığa geçmeden önce konuya ilişkin yasal düzenlemelere değinilmesi uyuşmazlığın çözümünde yol gösterici nitelikte olacaktır. Kredi kartı 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun (BKKKK) 3. maddesinin (e) bendinde “Nakit kullanımı gerekmeksizin mal veya hizmet alımı veya nakit çekme olanağı sağlayan basılı kartı veya fiziki varlığı bulunmayan kart numarası” olarak tanımlanmış olmakla birlikte en geniş kapsamıyla, mülkiyeti bir banka ya da finans kuruluşuna ait olmak üzere kart çıkaran kurumun müşterilerine belirli bir kredi limiti dahilinde yurt içindeki ve yurt dışındaki üye işyerlerinden mal ve hizmet satın almaları, bu arada nakit ödeme birimleri ya da otomatik para ödeme makinalarından (ATM) nakit çekimlerinde kullanması için verilen kartlara kredi kartı denir. Bunun yanında yine 3. maddenin (g) bendinde Kart Çıkartan Kuruluş “Banka kartı veya kredi kartı düzenleme yetkisini haiz bankalar ile diğer kuruluşları”, (j) bendinde ise Kart Hamili “Banka kartı veya kredi kartı hizmetlerinden yararlanan gerçek veya tüzel kişiyi” ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Kredi kartları ile ilgili olarak ilk düzenleme 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda (TKHK) değişiklik yapılmasına ilişkin 4822 sayılı Kanun ile “Kredi Kartları” kenar başlıklı 10/A maddesi eklenmek suretiyle TKHK’nın kapsamına alınmıştır. 01.03.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nu ile bu defa kredi kartları özel olarak düzenleme altına alınmıştır. Gerçekten Kanunu’nun 1. maddesinde belirtilen amacı “banka kartları ve kredi kartlarının çıkarılmasına, kullanımına, takas ve mahsup işlemlerine ilişkin usûl ve esasları düzenlemek suretiyle kartlı ödemeler sisteminin etkin çalışmasını sağlamaktır”. Kredi kartı ihraç etmek isteyen bankalar ya da diğer finans kuruluşları BKKKK’nin 4. maddesinde belirtilen koşulları taşımak zorundadırlar. Bu maddede getirilen koşullar 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun Kuruluş Şartları başlıklı 7. maddesi ile paralellik arz etmektedir. 5411 Sayılı Bankacılık Kanunun 4. maddesine göre bankalar “kredi kartları, banka kartları ve seyahat çekleri gibi ödeme vasıtalarının ihracı ve bunlarla ilgili faaliyetlerin yürütülmesi işlemleri” konusunda yetkilendirilmiştir. Bankacılık Kanununa göre bankalar kredi kartı çıkartabilme yetkisine sahip olmuşlardır. Bununla birlikte kredi kartı faaliyeti bir bankacılık bir işlemi olduğu için bankalar dışında kredi kartı çıkaran kuruluşlar da bu kanuna tabii olmaktadır. Hem doktrinde hem de Yargıtay uygulamasında kredi kartı sözleşmesi ile kart sahibine tahsis edilen kullanım limiti gayrı nakdi kredi olarak görülmektedir. Bunun yanında 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 10/A maddesi gereğince tüketici sayılan kişilerin tüketim amacıyla kredi kartının kullanımı marifetiyle mal ya da hizmet satın alımı sonucunda nakdî krediye dönüşen ya da nakit çekmek suretiyle bizzat kullanılan kredilerin tüketici kredisi sayılacağını açıkça düzenlenmiştir. Kredi kartının kullanımından kaynaklanan uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin belirlenmesi bakımından 4077 sayılı TKHK ile 5464 sayılı BKKKK arasında farklı düzenlemeler içermektedir. Buna göre 4077 sayılı Yasanın “Tüketici Mahkemeleri” başlıklı 23. maddesinde, davayı açanın sıfatına bakılmaksızın bu kanundan doğan uyuşmazlıkların tüketici mahkemelerinde görüleceği hükme bağlanmıştır.5464 sayılı BKKKK’nın 44. maddesinde ise, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanundaki düzenlemeden farklı olarak davayı açanın sıfatına göre değişen bir görev düzenlemesine gidilmiştir.5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44. maddenin 1. fıkrasına göre: ”Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili uyuşmazlıklarda kart hamilinin tüketici olması halinde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 22. ve 23. maddeleri hükümleri uygulanır.” Belirtilen yasal düzenleme ile tüketici sıfatını haiz kart hamilleri tarafından kart çıkaran kuruluşlar aleyhine kredi kartı uyuşmazlığı nedeniyle açılacak davalarda tüketici mahkemeleri görevli kılınmıştır. Sözkonusu düzenlemenin 4077 sayılı Kanun’un 23. maddesi ile aynı yönde olması bakımından bu konuda bir ihtilaf bulunmamaktadır.5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44. maddenin 2. fıkrasında ise; kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun görev ve yetkiye ilişkin hükümleri uygulanır.Yapılan bu yollama dikkate alınarak 01.10.2011 tarihine kadar yürürlükte kalan 1086 sayılı HUMK dönemi ile bu tarihten sonra yürürlüğe giren ve 6100 sayılı HMK’nin 447/II. maddesi gereğince 1086 sayılı HUMK’na yapılan yollamaların HMK’nin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı yönündeki düzenleme gereğince HMK döneminde açılan davalar bakımından ayrı ayrı değerlendirme yapılmasında fayda vardır. 01.10.2011 tarihine kadar yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun göreve ilişkin hükümleri anılan kanunun 1 – 8. maddelerinde düzenlenmiştir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 8/1. maddesine göre mal varlığına ilişkin davalar yönünden görevli mahkeme dava değerine göre belirlenmekte ve yasada öngörülen ve her yıl yeniden değerleme oranına göre arttırılan değeri geçmeyen davalar sulh hukuk mahkemelerinde, belirli değerin üzerindeki davalar ise asliye hukuk mahkemelerinde görülmekteydi. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda göreve ilişkin düzenlemeler 1 – 4. maddeleri arasında bulunmaktadır. Kanun’un 2. maddesine göre “(1) Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.(2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.”Sulh Hukuk Mahkemesinin görevi ise aynı Yasanın 4. maddesinde düzenlenmiş ve sulh hukuk mahkemesinin bakabileceği davalar açıkça sayılmıştır. Yasadaki bu açık düzenleme karşısında sulh hukuk mahkemesinin, 01.10.2011 tarihinden itibaren kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketici aleyhine açılacak davalara bakma görevi bulunmamaktadır. Somut olayda davanın açıldığı tarih gözönüne alındığında 6100 sayılı HMK hükümlerinin tatbik edilmesi gerektiği söylenebilir. Bu durumda özellikle görev kurallarını düzenleyen HMK’nin 2. maddesinde “bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça” ibaresi ile diğer kanunlarda görevli mahkemenin belirlenmesine yönelik düzenlemelerin de dikkate alınması gerekeceği anlaşılmaktadır. Somut uyuşmazlık bakımından ele alınması gereken diğer kanunu ise Türk Ticaret Kanunu oluşturmaktadır. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) dava tarihinden önce mülga olduğundan 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ticaret Kanunu ele alınmalıdır. 6102 sayılı TTK’nın 6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 5/3. maddesine göre; “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır”. Yasadaki bu düzenleme ile asliye ticaret mahkemesiyle asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Bu nedenle, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihi itibariyle kart çıkaran kuruluşlar tarafından kredi kartı üyelik sözleşmesine dayanarak açılacak davalara bakma görevinin asliye ticaret mahkemesine mi yoksa asliye hukuk mahkemesine mi ait olduğu hususunun belirlenmesi için asliye ticaret mahkemelerinin görevinin düzenleyen yasa hükümlerinin değerlendirilmesi gerekir.Ticari davalar TTK’nın 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK'nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK'nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK'nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK'da yeterli görülmüştür. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinin (f) bendinin birinci cümlesinde, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayılacağı belirtilmiş (mutlak ticari davalar), ikinci cümlesinde ise bu hükme istisna getirilmiştir. Ancak, yasada bankaların özellikle kredi kartlarının kullanımından kaynaklanan alacakları yönünden bir ayrım yapılmamıştır. Bu anlamda sözkonusu düzenlemeler değerlendirildiğinde 5464 sayılı BKKKK’nın 44/f.2. gereğince kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda 6100 sayılı HMK’nin görev kurallarına yapılan atıf (1086 sayılı HMUK) nedeniyle HMK’nin 2. maddesi gereğince “diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça” ibaresi de göz önüne alınarak 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi (f) bendi uyarınca kart çıkaran kuruluş bir banka ise (diğer kredi kuruluşu ya da finansal kurumda olabilir) kredi kartı faaliyeti bir bankacılık işlemi olup mutlak nitelikte ticari davalardan olduğundan bu yöndeki uyuşmazlıklar asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerekir. Somut olayda da, davalı tüketici olup davacı banka tarafından kredi kartı borcunun tahsili için yapılan icra takibine itirazın iptali istemiyle açılan davanın asliye ticaret mahkemesinde görülerek sonuçlandırılması gerekir.Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılan davalarda 5464 sayılı Yasanın 44/2. maddesi uyarınca 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine atıf yapıldığı, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 447/2. maddesi uyarınca bu atfın Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümlerine yapılmış sayılacağı, gerek Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun göreve ilişkin 1-8. maddelerinde, gerekse Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 1-4. maddelerinde genel mahkemelerin görevleri düzenlenmiş olup ticaret mahkemelerinin görevine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği, ticaret mahkemelerinin görevinin 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde düzenlendiği, 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 43. maddesinde, Bu Kanunun 44. maddesi hükümlerinin tacirlere verilen kurumsal kredi kartları hakkında uygulanmayacağının belirtildiğini, yine 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 142. maddesinde, fon, fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılmasının öngörüldüğünü, 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 44/2. maddesinde ise Türk Ticaret Kanununun göreve ilişkin hükümlerine herhangi bir atıf yapılmadığı belirtilerek 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihi ile 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un yürürlüğe girdiği 28.05.2014 tarihleri arasında kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamili tüketici aleyhine açılacak davalara bakma görevinin asliye hukuk mahkemesine ait olduğu görüşü dile getirilmiş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.Yukarıda açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 09.03.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.KARŞI OYUyuşmazlık konusu, kredi kartı alacağının tahsili için başlatılan icra takibi sonucunda, banka tarafından açılan itirazın iptali davasıdır.5464 sayılı BKKKK.'nun 44/2. maddesi uyarınca, kart çıkaran kuruluşlar(bankalar) tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olmadığı açık olup görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi mi yoksa asliye hukuk mahkemesi mi olduğu hususu tartışmalıdır. Özellikle, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 5. maddesinde 6335 sayılı Yasayla yapılan değişiklik uyarınca 01.07.2012 tarihinden itibaren asliye ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisi haline dönüştürüldükten sonra bu konudaki tartışmalar yoğunlaşmıştır.Bu noktada, kart çıkaran kuruluşlar (bankalar) tarafından kart hamilleri aleyhine açılan davalarda görevli mahkemenin belirlenmesinde, konuya ilişkin yasal düzenlemeler hakkında kısa bir açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.Türkiye’de kredi kartları ile ilgili ilk yasal düzenleme 14.03.2003 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 4822 sayılı Yasa ile 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a “Kredi Kartları” kenar başlıklı 10/A maddesi eklenmek suretiyle yapılmıştır. Böylece kredi kartları 4077 sayılı TKHK kapsamına alınmıştır. 4077 sayılı Yasanın “Tüketici Mahkemeleri” başlıklı 23. maddesinde, davayı açanın sıfatına bakılmaksızın bu kanundan doğan uyuşmazlıkların tüketici mahkemelerinde görüleceği hükme bağlanmıştır.01.03.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44. maddesinde ise, 4077 sayılı Yasadaki düzenlemeden farklı olarak davayı açanın sıfatına göre değişen bir görev düzenlemesine gidilmiştir.5464 sayılı BKKKK'nun 44/1. maddesine göre: ”Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili uyuşmazlıklarda kart hamilinin tüketici olması halinde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 22. ve 23. maddeleri hükümleri uygulanır.” Belirtilen yasal düzenleme ile tüketici sıfatını haiz kart hamilleri tarafından kart çıkaran kuruluşlar (bankalar) aleyhine kredi kartı uyuşmazlığı nedeniyle açılacak davalarda tüketici mahkemeleri görevli kılınmıştır. Bu konuda uygulama birliği bulunduğundan tartışma da yaşanmamıştır. Tartışma, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesindeki görev düzenlemesi ile ilgili olarak karşımıza çıkmıştır. Tartışmaların konusunu iki farklı görüş oluşturmaktadır. Bir görüşe göre; banka kredi kartı sözleşmeleri 6102 sayılı TTK’nun 4/1-f maddesinde düzenlenen bankacılık işlemlerinden olup mutlak ticari davalardan sayıldığından kredi kartı uyuşmazlıkları nedeniyle kart çıkaran kuruluşlarca(bankalarca) kart hamilleri aleyhine açılan davalarda görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. Diğer bir görüşe göre; 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesinde, 1086 sayılı HUMK’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine atıfta bulunulmuş olup, HMK’nun 447/2 maddesi uyarınca “1086 sayılı HUMK’na yapılan yollamaların, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı”, HMK’nun 2. maddesinde ise “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi” olduğunun hükme bağlandığı, ticari davaların usul kanunlarında değil, Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlendiği gözetildiğinde kart çıkaran kuruluşlarca tüketici sıfatını haiz kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 07.02.2007 tarih ve 2007/19-50 E,2007/50 K.sayılı kararında, bankalarca kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda ticaret mahkemelerinin değil genel mahkemelerin, somut olayda dava değerine göre asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğunu açıkça belirtmiş ve ikinci görüşü benimsemiştir.Görevin belirlenmesinde, 01.10.2011 tarihine kadar yürürlükte kalan 1086 sayılı HUMK dönemi ile bu tarihten sonra yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK döneminde açılan davalar bakımından ayrı ayrı değerlendirme yapılmasında fayda vardır. Tekrar etmek gerekirse, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesinde “1086 sayılı HUMK’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine” atıf yapılmıştır. 01.10.2011 tarihine kadar yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK’un göreve ilişkin hükümleri anılan kanunun 1-8. maddelerinde düzenlenmiştir. HUMK’un 8/1. maddesine göre mal varlığına ilişkin davalar yönünden görevli mahkeme dava değerine göre belirlenmekte ve yasada öngörülen ve her yıl yeniden değerleme oranına göre arttırılan değeri geçmeyen davalar sulh hukuk mahkemelerinde, belirli değerin üzerindeki davalar ise asliye hukuk mahkemelerinde görülmekteydi. Ayrıca, o dönemde yürürlükte olan TTK’nun 5. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olduğundan süresinde iş bölümü itirazı olmadıkça hakim, görevsiz olduğunu gerekçe göstererek res'en gönderme kararı verememekteydi. Hakimin iş bölümü itirazına rağmen davaya devam edip uyuşmazlık hakkında esastan karar vermesi ise tek başına bozma sebebi sayılmamaktaydı. (6762 sayılı TTK madde 5). Hal böyle olunca, 6100 sayılı HMK’nun geçici 1. maddesindeki “Bu kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz” hükmü de gözetildiğinde, 01.10.2011 tarihinden önceki uyuşmazlıklarda, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 1-8. maddeleri uyarınca dava tarihindeki dava değerine göre sulh veya asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu belirlenecek, ancak 6762 sayılı TTK’nun 5. maddesindeki iş bölümü itirazı ile ilgili hüküm de görevin tespitinde gözetilecektir. Buradan hareketle, 01.10.2011 tarihinden önce bankalar tarafından kart hamili aleyhine açılacak davalarda genel mahkemeler (dava değerine göre sulh veya asliye hukuk mahkemeleri) görevli olmakla birlikte, dava asliye ticaret mahkemesine açılmış ve süresinde iş bölümü itirazında bulunulmamış ise davaya asliye ticaret mahkemesinde bakılacak, ancak süresinde iş bölümü itirazında bulunulmuş ise dosyanın genel görevli(sulh veya asliye hukuk) mahkemesine gönderilmesine karar verilecektir.01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK, dava değerine göre görev belirlemenin uygulamada birçok sorun yarattığı, bu ayrımın pratik olmadığı ve ihtiyaçlara da tam olarak cevap vermediği gerekçeleriyle miktar ayrımı yapılmaksızın kanunlarda belirtilen istisnalar dışında mal varlığına ilişkin davalarda asliye hukuk mahkemelerini asıl mahkeme haline getirmiştir. Buna göre, 01.10.2011 tarihinden sonra açılacak mal varlığına ilişkin davalarda HMK’nun 2/1. maddesi uyarınca dava değerine bakılmaksızın görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. 6100 sayılı HMK’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK'nun 5. maddesinde 6335 sayılı Yasayla değişiklik yapılarak asliye ticaret mahkemesiyle asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan davanın her safhasında mahkemece res’en gözetilmelidir. Ancak 6335 sayılı Kanunla 6102 sayılı kanuna eklenen geçici 10. maddede görev düzenlemesinin bu kanunun yürürlüğünden önce açılmış olan davaları etkilemeyeceği hükme bağlanmıştır.Bu yasal düzenlemeler karşısında, kart çıkaran kuruluşlar(bankalar) tarafından kart hamilleri aleyhine açılan davalarda 5464 sayılı Yasanın 44/2 maddesi uyarınca 1086 sayılı HUMK’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine atıf yapıldığına, HMK’nun 447/2. maddesi uyarınca bu atfın HMK’nun ilgili hükümlerine yapılmış sayılacağına, gerek HUMK’un göreve ilişkin 1-8. maddelerinde, gerekse HMK’nun 1-4. maddelerinde genel mahkemelerin görevleri düzenlenmiş olup ticaret mahkemelerinin görevine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiş olmasına, ticaret mahkemelerinin görevinin (6762 sayılı TTK’nun 5.) 6102 sayılı TTK'nun 5. maddesinde düzenlenmiş bulunmasına, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesinde ise TTK’nun göreve ilişkin hükümlerine herhangi bir atıf yapılmamasına göre 01.10.2011 tarihinden önceki davalar bakımından dava değerine göre sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonraki davalarda ise dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğunun kabulü gerekir.Yeri gelmişken bu kuralın istisnalarına da değinmek gerekmektedir. Zira 6100 sayılı HMK’nun 2/1. maddesinde; “kanunlarda aksine bir düzenleme bulunmadıkça” ifadesine yer verilmiştir. Aksine düzenleme, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 142/1 ve 5464 sayılı BKKKK’nun 43. maddesinde yer almaktadır. Gerçekten 5464 sayılı BKKKK’nun 43. maddesinde; “Bu kanunun 8. maddesinin ikinci fıkrası, 9'uncu,12'inci,24'üncü,25'inci,26'ıncı ve 44'üncü maddesi hükümleri tacirlere verilen kurumsal kredi kartları hakkında uygulanmaz.” hükmü getirilmiştir. Görüldüğü gibi, kanun koyucu, tacirlere verilen kredi kartları ile tüketiciye verilen kredi kartları hakkındaki uyuşmazlıklarda görev yönünden farklı bir düzenlemeyi benimsemiş, tacirlere verilen kredi kartları bakımından 6762 sayılı TTK'nun 4/1-6 (6102 sayılı TTK'nun 4/1-f) maddesindeki ticari dava tanımına uygun olarak 5. madde uyarınca asliye ticaret mahkemelerinin görevli olacağı hususunu istisnai bir şekilde hükme bağlamıştır. Belirtmek gerekir ki, kanun koyucu, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesi kapsamındaki davaların da asliye ticaret mahkemelerinde görülmesini amaçlamış olsaydı aynı kanunun 43. maddesine, tacirlere verilen kurumsal kredi kartları ile ilgili bu istisna hükmünü koymazdı.İkinci bir istisna da, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 142/1. maddesi hükmüyle getirilmiştir. Buna göre “Fon,fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılır. O yerde, birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde bu davalar (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülür.” Belirtilen yasa hükmüne göre, kredi kartı uyuşmazlığından doğan dava, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 142/1. maddesinde öngörülen kurum,kuruluş, ya da bankalar tarafından açılmışsa görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. O yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi varsa 1 ve 2 nolu asliye ticaret mahkemeleri görevlidir. Anılan yasa hükmündeki görev kamu düzenine ilişkin ve emredici nitelikte olduğundan mahkemece res’en gözetilmelidir.Sonuç olarak; 01.10.2011 tarihine kadar olan dönemde bankalarca kredi kartı hamilleri aleyhine açılan ve yukarıdaki istisnalar dışında kalan davalarda görevli mahkeme, dava değerine göre genel mahkemeler sıfatıyla sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonraki davalarda ise 6100 sayılı HMK’nun 2/1. maddesi uyarınca dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesidir. Nitekim yukarıda tarih ve numarası yazılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararında da bu husus açıkça belirtilmiştir.28.11.2013 tarihli ve 28835 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan ve yayımı tarihinden itibaren 6 ay sonra 28.05.2015 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra oluşacak banka kredi kartı uyuşmazlıklarında görevli mahkeme, anılan kanunun 3/1-k-j, 4/3, 73/1, 83/2 ve geçici 1. maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde belirlenecek ve tüketici mahkemeleri olacaktır.Yukarıda açıklandığı şekilde 09.09.2013 tarihinde banka tarafından açılan bu davada dava tarihi itibariyle Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olacağından, mahkemenin kararının onanması görüşünde olduğumuzu bildiriyoruz. Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar ÖLEN KİŞİNİN TÜKETİCİ KREDİSİ BORCUNDAN SİGORTA ŞİRKETİNİN SORUMLULUĞU-SİGORTALININ HASTALIĞININ BİLDİRMEMESİ Normal 0 21 false false false TR X-NONE X-NONE MicrosoftInternetExplorer4 SANIĞIN DENETİM SÜRESİ İÇİNDE YENİ BİR SUÇ İŞLEMESİ - ZAMANAŞIMI Normal 0 21 false false false TR X-NONE X-NONE MicrosoftInternetExplorer4 PMF TABLOSU • TAZMİNAT HESAPLAMA Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi Pakize'nin içinde yolcu olarak bulunduğu ve davalı N Sigorta ZMSS poliçesi ile sigortalı araç nedeniyle meydana gelen kazada murisin vefat ettiğini belirterek, anne baba, eş ve çocuk için 5.000'er TL destekten yoksun kalma tazminatının müracaat tarihinden iti Yargıtay Yargıtay Karar Arama Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ? Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Kanunu Yargıtay İş Bölümü Yargıtay Haberleri Karar Arama Yargıtay Kararları Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Yargıtay Ceza Dairesi Kararları BAM Kararları Danıştay Kararları Anayasa Mahkemesi Kararları Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları Karar Arama Nasıl Yapılır? Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir? Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır? BAM Karar Arama Nasıl Yapılır? Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır? Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?