Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 292 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 130 - Esas Yıl 2012





Taraflar arasındaki “şikayet” kanun yolundan dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 5.İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen 28.9.2009 gün ve 2009/1634 E-2009/2570 K.sayılı kararın incelenmesi şikayet eden üçüncü kişi vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 25.11.2010 gün ve 2010/14600-27687 sayılı ilamı ile;("...Şikayetçi üçüncü kişi, takip dosyasında borçlu adına kayıtlı iken 28.11.2007 tarihinde tapu kaydı üzerine haciz konulan gayrimenkulü, 05.01.2007 tarihinde borçludan noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesi ile satın aldıklarını ve 09.01.2007 tarihinde de bu durumun tapu kaydına şerh edildiğini, bilahare 11.01.2008 tarihinde de Eyüp 1.Asliye Hukuk Mahkemesinde tapu iptali ve tescili davası açtıklarını, davanın kabul edildiğini ve kararın 21.05.2008 tarihinde kesinleştiğini, TMK 1009.maddesi ve Tapu Kanunu'nun 26/6.maddesi gereğince haczin kaldırılmasını talep etmiş, mahkemece, müştekinin Eyüp 1.Asliye Hukuk Mahkemesinde haciz şerhi işlenmiş tapu kayıtlarını en geç 25.03.2008 tarihli duruşmada öğrenmiş olması gerektiğinden bahisle talebin süresinde olmadığı ve gayrimenkulün haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı olduğundan bahisle şikayetin reddine karar verilmiştir.Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi tapu kütüğüne şerh edilmiş olsa dahi, bu kişi adına tescil işlemi gerçekleşmedikçe mülkiyetin intikalini sağlamaz. Tapu Kanunu'nun 26. maddesi uyarınca sicile şerh verilen satış vaadi sözleşmesi 5 (beş) yıl süre ile 3.kişilere karşı ileri sürülebilir. Haczin kaldırılması için anılan süre içerisinde tescil davası açılması ve 3.kişi adına taşınmazın tescil işleminin tamamlanması zorunludur.Somut olayda, tescil davasının 11.01.2008 tarihinde açıldığı, taşınmazın 3.kişi adına tesciline karar verildiği ve bu kararın 21.05.2008 tarihinde kesinleştiği görülmektedir. Bu durumda, 3.kişinin şikayetinin Tapu Kanununun 26/6.maddesi uyarınca 5 yıllık süreye bağlı olduğu gözetilmeden ve açıklanan yasal koşullar oluştuğundan haczin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde istemin reddi isabetsizdir...”) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN : Şikayet eden üçüncü kişi vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle tapuya şerh edilmiş satış vaadi alacaklısı olan şikayet eden üçüncü kişinin 2004 Sayılı İcra İflas Kanunu'nun 16/2.maddesi uyarınca süresiz şikayet hakkının bulunduğunun anlaşılmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.S O N U Ç : Şikayet eden üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan genişletilmiş nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 11.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.