Davalının yargılama giderlerinden sorumlu olmaması için, hal ve vaziyeti ile aleyhine dava açılmasına neden olmamalı, aynı zamanda ilk muhakeme celsesinde davacının iddiasını kabul etmelidir. Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Aydın İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi)'nce davanın kabulüne dair verilen 03.02.2011 gün ve 2010/372 E.-2011/62 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Ondördüncü Hukuk Dairesi'nin 15.04.2011 gün ve 2011/3843-5021 sayılı ilamı ile; ("...Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davalı, ilk yargılama oturumunda davayı kabul etmiştir. Mahkemece, kabul nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı temyiz etmiştir. Gerçekten HUMK'nın 92. maddesi uyarınca kabul, iki taraftan birinin diğerinin netice-i talebine muvafakat etmesidir. 95. madde gereğince kabul, kati bir hükmün hukuki sonuçlarını meydana getirir. Açıklanan nedenle davanın kabul edilmesinde yasaya aykırı bir yön yoktur. Ancak; HUMK'nın 94. maddesinin 2. fıkrasına göre, hal ve vaziyeti ile aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermemiş ve ilk yargılama oturumunda davacının iddiasını kabul etmiş olan davalı, Yasa'nın 423. maddesinde sözü edilen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz. Somut olayda; davalının yargılama giderleriyle sorumlu tutulması açıklanan yasa kurallarına uygun düşmemiştir. Karar, bütün bu nedenlerle bozulmalıdır...") gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz Eden: Davalı vekili Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali tescil istemine ilişkindir. Mahkemece, davalının kabulü gözetilerek istemin kabulüne ve davalı kabulünün ilk celseden sonra olması nedeni ile de yargılama giderinin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Davalının temyiz istemi üzerine karar, Özel Daire'ce; yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenle yargılama gideri noktasından, bozulmuştur. Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü davalı temyiz etmiştir. Uyuşmazlık; davayı kabul eden davalının yargılama giderinden sorumlu tutulup tutulamayacağı, noktasında toplanmaktadır. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)'nun 92. maddesinde kabul; "İki taraftan birinin diğerinin neticei talebine muvafakat etmesidir." şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanun'un 93. maddesinde ise feragat ve kabul beyanının dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılacağı düzenlenmiştir. Kabul davalının mahkemeye hitaben yaptığı tek taraflı bir irade beyanı ile olur ve tamamlanır. Bu nedenle, kabul beyanının mahkemeye ulaşması yeterlidir. Kabul halinde yargılama giderinin kime yükleneceği konusu ise aynı Kanun'un (HUMK'nın) 94. maddesinde düzenlenmiş; maddenin 1. fıkrasında, "kural olarak davayı kabul eden tarafın mahkum olmuş gibi yargılama giderini ödemeye mecbur olduğu" kabul edilmiştir. Kural bu olmakla birlikte maddenin 2. fıkrasında da, "davayı kabul eden tarafın yargılama gideri ile sorumlu tutulmayacağı haller" sıralanmıştır. 1086 sayılı HMUK'nın 94/2. fıkrasında yer alan: "Şu kadar ki müddeaaleyh hal ve vaziyeti ile aleyhine dava ikamesine sebebiyet vermemiş ve ilk muhakeme celsesinde de müddeinin iddiasını kabul etmiş ise masarifi muhakeme ile ilzam olunamaz." hükmü dikkate alındığında, davalının yargılama giderinden sorumlu tutulmaması için iki şartın bulunması ve bu şartların, anılan hükümde "ve" bağlacı ile birleştirildiğine göre, birlikte gerçekleşmiş olması gereklidir. Yargılama giderinden sorumlu olmak istemeyen, kabul eden tarafın böyle bir neticeden istifade edebilmesi için bu iki şartın da hadisede tahakkuk etmesi lazımdır (Postacıoğlu E. İlhan, 1975, Altıncı Bası, İstanbul, s. 481). Şartların bir tanesinin gerçekleşmemesi halinde davalının yargılama giderinden sorumlu tutulması gerekir. Örneğin, hal ve tutumuyla ve mahkeme dışında muhatap olduğu taleplere menfi cevap vermek suretiyle alacaklının hakkını vermeye yanaşmamış olan borçlu dava ile karşılaştığı vakit ilk celsede davacının davasını kabul etse dahi masrafı muhakemeden kurtulamaz (Postacıoğlu E. İlhan, 1975, Altıncı Bası, İstanbul, s. 481). Şu hale göre, davalının hal ve vaziyeti ile aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermemiş olması ilk koşul olup; bununla birlikte gerçekleşmesi gereken ikinci koşul ise, davalının, ilk muhakeme celsesinde davacının iddiasını kabul etmesidir. 1086 sayılı Kanun'un 94. maddesinin 2. fıkrasındaki ikinci şart olan "ilk muhakeme celsesinde de" ibaresinden ne anlaşılması gerektiğine gelince: Kanun "ilk celse" dediğine göre tensip zabtı ile belirlenen duruşmanın icra olunacağı ilk günün ilk celse olarak kabul edilmesi gereklidir. Bu celsede davalının bizzat veya dilekçe ile davayı kabul etmesi şarttır. Şu kadar ki davalı mazeret bildirse ve bu mazereti kabul edilse dahi bu koşul geçerlidir ve davalının ilk celse mazeret dilekçesi ile birlikte kabul beyanını içerir dilekçeyi de ibraz etmesi gerekir. Aksi halde "ilk celsede kabul" şartının gerçekleşmediğinin kabulü gerekir. Somut olaya gelince: Davacı vekili, müvekkilinin kardeşi olan davalının, 11.05.2001 tarihinde noterde düzenlenen taşınmaz satış vaadi sözleşmesiyle, ortak muris babalarından intikal eden taşınmazlardaki miras hisselerini devretmeyi, taahhüt etmesine rağmen, bu yükümlülüğünü yerine getirmediğini iddia ederek miras hisselerinin satış vaadi sözleşmesi uyarınca müvekkili adına cebren tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmiş, davalı ilk celseye katılmamıştır. İlk celseye katılan yetkili davacı vekili delillerini bildirmek üzere süre istemiştir. Mahkeme davacı vekiline, delillerini ve yetki belgesini sunması için 10 günlük ve ayrıca murise ait veraset ilamının ibraz edilmesi için 20 günlük süre vermiştir. Davacı vekili herhangi bir delil listesi bildirmemiş, süresinde sadece veraset ilamı ibraz etmiştir. Takip eden ikinci celsede ise, davacı vekili mazeret dilekçesi vererek hazır bulunmamış; davalı duruşmaya katılmış ve davayı kabul ettiğini beyan etmiştir. Görülmektedir ki, davalının kabul beyanı ikinci celse gerçekleşmiştir. Yargılamanın ilk celsesine katılmayan davalı ne mazeret ne de kabul beyanı bildirmemiştir. Hal böyle olunca, davalının yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması için gerekli olan iki şarttan birisi olan, ilk muhakeme celsesinde davayı kabul etme, şartı somut olay yönüyle gerçekleşmemiştir. Bu nedenle artık, birlikte gerçekleşmesi gereken diğer şart olan, davalının hal ve vaziyeti ile aleyhine dava ikamesine sebebiyet verip vermediğinin araştırılmasına gerek bulunmamakta; davalının yargılama gideri ile sorumlu tutulması gerekmektedir. O halde, mahkemece davalının yargılama gideriyle sorumlu tutulmasına ilişkin direnme kararı yerindedir. Ne var ki, Özel Daire'ce yargılama giderinin miktarına yönelik temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daire'ye gönderilmesi gerekir. S o n u ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalının yargılama gideriyle sorumlu tutulmasına ilişkin direnme uygun olup; davalı vekilinin yargılama giderlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın ONDÖRDÜNCÜ HUKUK DAİRESİ'NE GÖNDERİLMESİNE, 30.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.