Taraflar arasındaki “Tasarrufun iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy 8.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne verilen 16.10.2008 gün ve 2007/328 E.-2008/280 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 18.05.2009 gün ve 2009/558 E., 3238 K. sayılı ilamı ile;(…Davacı vekili, davalı Belgüzar aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunmadığını ileri sürerek borçlunun dava konusu taşınmazını diğer davalı kardeşi Makbule’ye satışına ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar davetiye tebliğine rağmen duruşmaya gelmemişler ve cevap vermemişlerdir.Mahkemece, davalılar arasındaki akrabalıktan ve bedel farkından dolayı tasarrufun iptaline karar verilmiş hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.Dava, İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.1-Davalı borçlunun dava dilekçesi tebliğ edilen adresine icra takibi sırasında bizzat tebliğ yapılmış olup dava sırasında yargılamadan haberdar olmadığına ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.2-Davalı Makbule’nin temyiz itirazlarına gelince,HUMK 73.maddesi yasanın gösterdiği istisnalar dışında Hakimin iki tarafı dinlemeden ya da iddia ve savunmalarını açıklamaları için yasal şekillere uygun olarak davet etmeden karar veremeyeceği düzenlemiştir.Somut olayda dava dilekçesi, davalı 3.kişi durumundaki Makbule’ye Tebligat Kanunun 21.maddesine göre “muhatabın köye gittiği” şeklindeki bir açıklama ile tebliğ edilmiş ve hüküm verilmiştir.Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina başlıklı Tebligat Kanunu 21.maddede, kendisine tebligat yapılacak kimse veya muhatap namına kendisine tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbirisinin gösterilen adreste bulunmamaları veya tebellüğden imtina etmeleri durumunda yapılacak işlemler açıklanmıştır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde PTT Memurunun ne şekilde davranacağı ise tüzüğün 28. maddesinde yazılıdır. Buna göre muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olandan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu ve meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altına imzalatması imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir. Muhatap ölmüşse veya gösterilen adresten devamlı olarak ayrılmış ve yeni adresi de tebliğ memurunca tesbit edilmemişse tebliğ evrakı çıkaran mercie geri gönderilir.Anlaşılacağı üzere tüzüğün 28/2.maddesinde muhatabın ölmüş veya gösterilen adresten devamlı olarak ayrılmış ve yeni adresinin tebliğ memurunca da tesbit edilememiş olması halinde tebliğ evrakının iade edileceği yazılıdır.Muhatabın veya onun adına kendisine tebligat yapılabilecek olanların adreste bulunmamaları halinde, tebliğ memuru adreste neden bulunulmadığını bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu ve meclis üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak tevsik etmesi gerekir.Burada tüzüğün 28.maddesi PTT memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını tahkik etme görevini yüklemiştir. PTT memuru bu tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği için ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu suretle yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığı, hakim tarafından denetlenebilir. Muhatabın adreste bulunmamakla beraber, orada ikamet ettiği, fakat tevziat saatlerinden sonra adrese geldiği beyan edilirse, bu takdirde 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması, komşuya haber verilmesi ve tebliğ evrakının zabıtaya veya muhtara bırakılması işlemlerine geçilebilecektir.Bu itibarla tüzüğün 28.maddesinde yazılı olan ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle muhatabın (ya da muhatap namına tebligatı alabilecek olanların) bu adreste bulunduğu tevsik edilmeden tebligat kanununun 21. maddesine göre yapılan tebliğ işlemi geçersizdir.Olayımızda davalı Makbule’nin adresten daimi olarak ayrılıp ayrılmadığı başka bir ifade ile adresini değiştirip değiştirmediği belirlenmemiştir. Tebliğin geçerli sayılabilmesi PTT memurunun yukarıda yazılı araştırmayı mutlaka yapmasına ve muhatabın o anda adreste olmamakla birlikte tevziat saatlerinden sonra geldiğinin tevsik edilmesine bağlıdır. Eğer açıklanan durumu beyan eden ilgililer imzadan çekinirlerse PTT memuru çekinme nedeniyle araştırma sonucunu kendisi imzalamakla yetinecektir. Oysa davalı Makbule için bu araştırma yapılmış ve durumu beyan eden kişilere adresi daimi olarak terk edip etmediği belirlenmemiştir. Bu haliyle tebliğ memuru yukarıda açıklanan ilkelere riayet etmediği için 7201 sayılı kanunun 21. maddesine göre yapılan tebligat usulüne uygun bir tebliğ işlemi olarak değerlendirilemez. Geçerli olmayan tebligata dayalı olarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir….)Gerekçesiyle, yukarıda (1). bentteki nedenlerle davalı borçlunun yargılama sırasında davadan haberdar olmadığı yolundaki temyiz itirazlarının reddi ile sair temyiz itirazlarının incelenmeksizin, (2).bentteki nedenlerle davalı Makbule’ye dava dilekçesinin tebliğine ilişkin itirazlarının kabulü ile sair temyiz itirazları incelenmeksizin bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDENLER : 1- Davalı Belgüzar 2- Davalı Makbule vekili. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:I- Davalı Belgüzar'ın temyiz itirazlarının incelenmesinde:Davalı borçlunun mahkemenin ilk hükmüne yönelik ve “davalı borçlunun dava sırasında yargılamadan haberdar olmadığına ilişkin” temyiz itirazları Özel Dairece sair yönler incelenmesizin reddedilmiş olmakla, hakkındaki hüküm taraf koşuluna ilişkin olmak üzere kesinleşen davalı/borçlu Belgüzar Harputlu’nun aynı yöndeki direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmamaktadır.Bu nedenle sair temyiz itirazları incelenmeksizin bu yöne ilişkin temyiz isteminin reddi gerekir.II-Davalı Makbule Tartar vekilinin temyiz itirazlarına gelince;Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇ:1-Yukarıda (I) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmü “davalı borçlunun dava sırasında yargılamadan haberdar olmadığı yönünden” temyizinde hukuki yararı bulunmayan Davalı Belgüzar'ın taraf koşuluna ilişkin temyiz itirazlarının REDDİNE,2-Yukarıda (II) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı Makbule vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,3-Bozma nedenine göre her iki davalının işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 30.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.