Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Edirne 2 Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 2.6.2010 gün ve 2010/50-393 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 15.03.2011 gün ve 2010/22125-3963 sayılı ilamı ile,(Davacı vekili dilekçesi ile; davalının maliki bulunduğu taşınmaza, proje çizilmesi ve inşaat ruhsatı alınması için taraflar arasında anlaşma sağlandığını ve proje yapılarak 28.12.2005 tarihinde yapı ruhsatı alındığını; davalı taraf daha sonra projenin uygulanmasından vazgeçtiğini, bu nedenle davacının teknik uygulama sorumluluğunun da 26.03.2007 tarihinde sona erdiğini; toplam 15 aylık teknik uygulama sorumluluğu ücretinin ilk 9 aylık bölümünü davalı ödemiş ise de, son 6 aylık döneme ait toplam 3.749.67 TL'lik ücreti ödemediğini iddia ederek; fatura bedeli olan 3.749.67 TL.nin 23.10.2009 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile müvekkili arasındaki ilişkinin Edirne 2.Sulh Ceza Mahkemesinin 2007/181 Esas-2007/320 Karar sayılı kararına göre 27.10.2006 tarihinde fiilen sona erdiğini; fiilen iş ilişkisi bittikten sonra TUS görevi yaptığından bahisle alacak talebinde bulunmasının hukuka aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece; "...Taraflar arasında yapılmış yazılı bir TUS sözleşmesi bulunmamaktadır. Davalının taşınmazı üzerine yapılacak bina için 28/12/2005 tarihinde proje ruhsatı alındığı, sonrasında henüz inşaat başlamadan ruhsatın 26/03/2006 tarihinde iptal edildiği davalının taşınmaz üzerine başka bir şirketle yeniden anlaşması sonucu bina inşa ettirdiği anlaşılmaktadır. Teknik uygulama sorumluluğu ücretinin hakedilebilmesi için inşaatın fiilen başlaması şart değildir. Dolayısı ile İnşaat Mühendisleri Odasının belirlediği ücretlerin esas alınması gerekmiştir, gerekçesiyle " davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.Davada; ödenmeyen teknik uygulama sorumluluğu ücretinin tahsili talep edilmiştir.4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun'un 5.maddesinde; "Yapı denetimi hizmet sözleşmeleri yapı sahibi ile yapı denetim kuruluşu arasında akdedilir. Bu sözleşmenin bir sureti taahhütname ekinde ilgili idareye verilir" hükmüne amirdir. Öncelikle taraflar arasında böyle bir sözleşmenin yapılmadığı mahkemenin de kabulündedir. Yazılı bir sözleşme bulunmadığına göre, davacı; teknik uygulama sorumluluğu ücreti talep edebilmesi için, ücret talep ettiği hizmeti vermiş olduğunu kanıtlaması gerekir. Yapı Denetimi Uygulama yönetmeliğinin 5.maddesinde, bu hizmetin neler olduğu tek tek sayılmıştır. Bu hizmetlerden bir kısmı inşaata hazırlık aşamasına ilişkin olup, bir kısmı da inşaat safhasında yapılması gereken işlere ilişkindir. Davacı, dava dilekçesinde de belirtildiği üzere inşaata hazırlık aşamasındaki ücretini (ilk 9 aylık ücretini) almıştır. Davacının yaptığı projeye göre inşaata başlanılmadığı ve dolayısıyla inşaat safhasında davacının vermiş olduğu bir hizmet bulunmadığına göre, davacının vermemiş olduğu hizmetin ücretini talep etmesi yasalara ve hakkaniyete aykırıdırMahkemece, yukarıdaki hususlar gözetilmeden, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN: Davalı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 21.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.