Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 202 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 1707 - Esas Yıl 2012





Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 14. İş Hukuk Mahkemesince davanın maddi tazminat isteminin reddi ile manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne dair verilen 15.04.2010 gün ve 2008/628 E.-2010/328 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 20.02.2012 gün ve 2010/7435 E. 2012/1960 K. sayılı ilamı ile; (....1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,2-Dava, iş kazasına uğrayan davacının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkeme maddi tazminat talebinin reddine, 70.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 28.3.2007 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar vermiştir.Davacının iş kazası sonucu %25.20 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı olayda davalı işverenin %70, davacı işcinin %30 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı , olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hükmedilen 70.000,00 TL manevi tazminat çok fazladır.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir....)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Dava vekili; davacının, davalı şirkete ait iş yerinde çalışmakta iken 28.03.2007 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu % 40 maluliyete uğradığını, kazanın davalının tedbirsizliğinden kaynaklandığını belirterek, 20.000,00 TL maddi 100.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili; kazanın oluşmasına tamamen davacının kusurlu davranışı neden olduğunu maddi ve manevi tazminat talebinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacının maddi tazminat isteminin reddi, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 70.000,00 TL manevi tazminatın 28.03.2007 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Davalının temyizi üzerine Özel Dairece, hüküm yukarıda yazılı gerekçeyle manevi tazminat miktarı yönünden bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hükmü temyize davalı vekili getirmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: davacı yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının yüksek olup olmadığı, noktasında toplanmaktadır.Eldeki davanın yasal dayanağını oluşturan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “Manevi Tazminat” başlıklı 47. maddesi ; “Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara duçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namıyla adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.” Hükmünü içermektedir. Bu hükümle, hakimin cismani zarara uğrayan kimseye adalete uygun tazminat verilmesi ilkesi kabul edilmiştir. Bu maddenin düzenleme alanına giren gerek ölüm gerek cismanî zarar halinde, hakim "özel şartları dikkate alarak" hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedecektir. Bu husus maddenin lafzından açıkça anlaşıldığı gibi, ayrıca koruma amacı güttüğü hayat ve vücut bütünlüğünün özü de bunu gerektirir. Hemen burada manevi tazminatın amacı üzerinde durulmasında yarar vardır: Manevi tazminatın amacı, faili bir cezaya çarptırmaktan ziyade, mağduru tatmindir. Manevi tazminat, ölüm olayı nedeniyle bozulan ruh huzurunun, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabın kısmen ve imkan nisbetinde iadesini amaçlamaktadır. Hakim, Türk Medeni Kanun’unun 4. Maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir. Nitekim Yargıtay da , 22.06.1966 gün ve 1966/7-7 sayılı içtihadı birleştirme kararında “BK.'un 47. maddesi gereğince manevi tazminatla sorumlu tutulabilmesi için ne kendisinin, ne de müstahdeminin kusurunun şart olmadığı..., ölenin veya cismani zarara uğrayanın birlikte sebebiyet verme nisbetinin yahut müterafik kusurunun özel hal ve şartlar içinde takdir edilmesi gerektiği" karara bağlanmıştır. Yukarıdaki açıklamalar ışığında, somut olaya gelince: Dosya kapsamından, davacının 28.03.2007 tarihinde davalıya ait iş yerinde geçirdiği iş kazası nedeniyle % 25,20 oranında maluliyete uğradığı, iş kazasının oluşumunda davalı işverenin % 70 oranında davacının ise % 30 oranında kusurlu olduğu sabittir.Şu durumda, Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle olay tarihi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında 26/06.19966 tarih 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına uygun olan ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı Kanunun 8/son maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06.02.2012 oybirliğiyle karar verildi.