MAHKEMESİ : Ankara 1. Asliye Ticaret MahkemesiTARİHİ : 01/10/2013NUMARASI : 2013/490-2013/635Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 1.Asliye Ticaret Mahkemesince davalılardan T.. T.. ve Ankara İl Özel İdaresi Müdürlüğü yönünden davanın reddine, A.. B.. yönünden davanın yargı yolu yönünden reddine, M.. B.. ve İ.. K.. yönünden davanın kabulüne dair verilen 24.03.2011 gün ve 2004/482 E. 2011/151 K sayılı kararın incelenmesi davacı B.. A.. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 31.10.2012 gün ve 2011/10048 E., 2012/16975 K sayılı ilamı ile; (...Davacı vekili, müvekkili şirketle dava dışı sigortalı arasında işyeri paket sigorta poliçesi imzalandığını, sigortalının işyerinin davalı İl Özel İdaresine ait olan Modern Çarşı isimli işhanında bulunan işyerinin meydana gelen yangında tüm çarşı ile birlikte yandığını, bu sebeple müvekkili tarafından sigortalının zararının giderildiğini, oluşan zarardan bina maliki olan Ankara İl Özel İdare Müdürlüğü ile elektrik kesintileri sebebiyle T.. T..’ın sorumlu olduğunu, ayrıca hizmet kusuru sebebiyle A.. B..’nın da sorumluluğunun bulunduğunu, gerçek kişi davalıların ise yangının çıkmasında bizzat kusurlarının bulunduğunu ileri sürerek 21.392,03 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar ve vekilleri, davanın reddini savunmuşlar, davalı İ.. K.. davaya cevap vermemiş ve duruşmalara katılmamıştır.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davaya konu işyerinde meydana gelen yangının elektriklerin kesilmesinden kaynaklanmadığı, yangın çıktığı anda elektriklerin kesik olmasına karşın çarşıda bulunan bir jeneratöre yakıt ikmali işini yapan işçinin özensizliği sonucunda yangın çıktığı, bu haliyle davalı T.. T..’a izafe edilebilecek bir kusurun bulunmadığı, davalı Büyükşehir Belediyesi’nin sorumluluğunun hizmet kusuruna dayandırıldığı, belediyenin ruhsat vermede yasal sorumluluklarını yerine getirmediği ve bu işlemin husule gelen sonuca etkili olduğu iddiasının bulunduğu, yangından sonra Büyükşehir Belediyesi’nin binayı tüm sorumlulukları ile üstlenerek devir almasının devir eden ile olan arasındaki bir iç ilişki olup yargılama konusunun dışında bulunduğu, bu haliyle Büyükşehir Belediyesi’nin sorumluluğuna yönelik olarak hizmet kusuru iddiası ve oluşan zararın tazmini talebinin tam yargı davası niteliğinde bulunduğu ve idari yargının görev alanına girdiği, davalı İl Özel İdaresi Müdürlüğünün binanın sahibi ve yöneticisi olması ve Borçlar Kanunu'nun 58 inci maddesi uyarınca yangının meydana gelmesinde kusurlu ve oluşan zarardan sorumlu olduğu iddiası yönünden imalat hatasından ya da binanın muhafazasındaki kusurdan söz edilmesinin mümkün bulunmadığı, bu davalının aynı zamanda yönetici olması sebebiyle yangına karşı gerekli önlemleri almamakla kusurlu olduğunun ileri sürülebileceği, davalının yönetici sıfatı ile gereken uyarıları yaptığı, elektrik kesintilerine karşı binaya jeneratör alması gibi bir sorumluluk yüklenemeyeceği, kiracının elektrik kesilmesi halinde bağımsız bölümde bir jeneratör kullanımını yasaklayan bir mevzuatın bulunmadığı, kusursuz sorumlulukta illiyet rabıtasının kesilmemiş olmasının gerektiği ancak jeneratöre kuralsız olarak yakıt ikmali yapmaya kalkışan işçinin kusurlu eyleminin yangının çıkmasına sebep olduğu, bu haliyle zararla bina sahibinin sorumluluğuna ilişkin kurallar arasındaki illiyet bağının kesildiği, binada çıkan yangının çıkış sebebinin elektriklerin kesik olması ya da bu sebeple jeneratör kullanılıyor olması olmayıp, bu vakıaların yangının çıkış sebebiyle bir ilgisinin bulunmadığı, yangının çalışır vaziyetteki jeneratöre yakıt ikmali yapılmaya çalışılması sonucunda, tamamen ikmal yapan işçinin özensizliği ve bilgisizliğinden kaynaklandığı gerekçesiyle, T.. T.. ve davalı Ankara İl Özel İdare Müdürlüğü aleyhine açılan davanın reddine, davalılar M.. B.. ve İ.. K.. aleyhine açılan davanın kabulü ile 21.392,03 TL’nin 12/01/2004 ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline ve davalı A.. B.. hakkında açılan davanın yargı yolu yönünden reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2- Dava, davalı Ankara İl Özel İdaresi'ne ait çarşıda meydana gelen yangın nedeniyle sigorta rücu istemine ilişkin olup, yangının çıktığı dükkan ile davacının sigortaladığı işyerinin dahil olduğu iş merkezinin mülkiyetinin davalı Ankara İl Özel İdaresi'ne ait olmasına, bu işyerindeki dükkanları kiraya vererek işlettiğinin, yönetiminin, temizlik ve güvenlik hizmetlerinin kendisi tarafından tayin edilen kişilerce yerine getirildiğinin sabit bulunmasına, davacının, aynı zamanda işletme kusuruna da dayanmış olmasına, yanıcı maddelerin de satıldığı dükkanların bulunduğu böylesine büyük bir iş merkezinin günün teknolojisine uygun olarak merkezi jeneratör yedekleme sistemi ile yangın çıkması halinde devreye giren otomatik yangın kesici tertibatını kurmayan davalı malikin meydana gelen zarardan ayrıca BK'nun 58. maddesi uyarınca sorumlu bulunmasına göre, tespit edilecek kusur durumuna göre davalı Ankara İl Özel İdaresi hakkında açılan davanın kabulüne karar vermek gerekirken, yazılı gerekçeye göre davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamış, bu nedenle kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir...)gerekçesiyle oyçokluğu ile bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN: Davacı vekiliHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava; işyeri paket sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen alacak istemine ilişkindir.Mahkemece, davalılar T.. T.. ve Ankara İl Özel İdare Müdürlüğü aleyhine açılan davanın reddine, davalılar M.. B.. ve İ.. K.. aleyhine açılan davanın kabulüne, davalı A.. B.. hakkında açılan davanın yargı yolu yönünden reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda yazılı nedenlerle bozulmuş; yerel mahkemece, önceki kararda dayanılan gerekçeler genişletilerek direnme kararı verilmiş, direnme kararını davacı vekili temyize getirmiştir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davaya konu zarardan davalı Ankara İl Özel İdaresinin sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Geniş anlamıyla sorumluluk kavramı, bir kişinin başka bir kişiye verdiği zararları giderme yükümlülüğü olarak açıklanmıştır. Hukuki anlamda sorumluluk ise, taraflar arasındaki borç ilişkisinin zedelenmesi sonucu doğan zararların giderilmesi (tazmin edilmesi) yükümlülüğünü içerir. Sorumluluk hukukunun tarihsel gelişim süreci içerisinde, kusur sorumluluğundan kusursuz sorumluluğa uzayan bir yol izlenmiştir. Kusur sorumluluğunda bir zararı başkasına tazmin ettirmek, ancak zarar onun kusurlu bir fiilinden doğmuş ise mümkündür (TANDOĞAN Haluk, Türk Mes’uliyet Hukuku, 1967, s:89). Bu sorumlulukta kusur, sorumluluğun öğesidir (EREN Fikret, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, C.1, B.6, İstanbul 1998, s:554). Sorumluluk, için mutlaka kusurun aranması bazı hâllerde modern tekniğin ve makineleşmenin icaplarına yabancı düşmektedir. Bu sebeple hukukun, esas prensibi olan kusur sorumluluğu yer yer zayıflamış hatta bazı hâllerde tamamen ortadan kalkarak yerini kusursuz sorumluluğa terk etmiştir. Teknik ilerlemeler ve ona bağlı olan tehlikelerin artması karşısında, kusura dayanan sübjektif sorumluluk artık, yalnız başına, zarar görenlere etkili bir koruma sağlamaya elverişsiz ve dolayısıyla adaleti gerçekleştirmek bakımından yetersiz kalmıştır. Kusur yoksa sorumluluk da ortaya çıkmaz görüşü artık geçerliliğini kaybetmiştir. Objektif ihtimam vazifesinin ihlâli mülâhazası gereğince; bir şeye veya şahsa karşı kendisine, kanunî bir ihtimam vazifesi yükletilen kimse, bu vazifeyi kusuru olmaksızın yerine getirmese dahi, bu yüzden doğan zarardan mesul olmalıdır. Kusura dayanmayan sorumlulukta; sorumluluğu doğuran olay, zarar ve zararla söz konusu olay arasında bir illiyet bağı bulunması sorumluluğu doğurmak için yeterlidir (TANDOĞAN Halûk, Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı Sorumluluk Hukuku Ankara 1981 s. 3-10; TEKİNAY/ AKMAN/ BURCUOĞLU/ ALTOP, Borçlar Hukuku, Cilt I, Beşinci Bası, İstanbul 1985 s. 671). Öğretide kusursuz sorumluluk halleri “olağan sebep sorumluluğu-tehlike sorumluluğu” gibi ikili ayırıma tabi tutulduğu gibi (EREN Fikret, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, C.1, B.3, 1989; TANDOĞAN Haluk, Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı Sorumluluk, Ankara, 1981, s:22); “hakkaniyet sorumluluğu-nezaret ve ihtimam gösterme yükümünden doğan sorumluluk-tehlike sorumluğu” şeklinde üçlü ayırım yapanlar da vardır (TEKİNAY/ AKMAN/ BURCUOĞLU/ ALTOP Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, B.7, İstanbul 1993, s:498). Kusursuz sorumluluk, genellikle olumsuz bir biçimde sorumlu kişinin kusurunu gerektirmeyen bir sorumluluk olarak tanımlanır. Bu noktada; “bina ve yapı eserlerinden doğan sorumluluğa” ilişkin olarak, kusursuz sorumluluk/ ağırlaştırılmış sebep/ ağırlaştırılmış objektif sorumluluğa ilişkin kuralların uygulanacağında doktrinde ve uygulamada görüş birliği bulunmaktadır.Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu (818 sayılı BK)’nun 58. maddesinde; “Bir bina veya imal olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazasındaki kusurundan dolayı mes’ul olur” denilmektedir. Burada, yasa koyucu bozuk yapılan bir yapı eserinden zarar görenlere mümkün olduğu kadar basit ve dolaysız bir tazmin imkanı sağlayarak, onları korumaktadır. Bu anlamda sorumlu olabilecek malik, gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olabileceği gibi, kamu hukuku tüzel kişisi de olabilir.Bina veya yapı eserlerinden doğan sorumluluğu için; Bina veya sair inşa eserinin maliki olmak ve zararın bina veya sair inşa eserinin yapılmasındaki bozukluktan veya bakımındaki bir noksandan meydana gelmesi gerekir.Malikin, bina ya da tesisin tehlike taşımayacak bir durumda bulunmasını sağlama yükümlülüğü, yalnız onu kullananlara karşı değil, herkese karşı vardır.Mülga 818 sayılı BK m.58 kapsamında, sorumluluğun doğmasında, yapılıştaki bozukluk- bakım eksikliği ayrımının bir önemi bulunmamaktadır. Zira malikin sorumlu olması için bakım eksikliği veya yapılıştaki bozukluktan herhangi birinin varlığı yeterli görülmektedir. Her iki olasılıkta da yalnızca malikin sorumluluğu söz konusu olmaktadır.Bir bina veya yapı eserini malikinin mülga 818 sayılı BK m.58’e göre sorumlu tutulabilmesi için, zararın, yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden doğduğu ispatlanmalıdır. Buradaki ispat yükü zarar görene düşer.Bununla birlikte sorumluluğun son şartı; zararla yapım bozukluğu veya bakım eksikliği arasında uygun illiyet bağının bulunmasıdır. Yani zararın yapımdaki bozukluktan veya bakımdaki eksiklikten dolayı meydana gelmiş olması gerekmektedir. Kanunda, bu illiyet bağının varlığı konusunda bir karine kabul edilmemiştir. Yapım bozukluğunu veya bakım eksikliğini ispat etmesi gereken zarar görenin, bir de illiyet bağının varlığını ispat etmesi gerekir. Ancak doktrindeki baskın görüşe göre, hakim, zarar görenin bu konudaki ispat külfetini değerlendirirken fazla katı olmamalıdır (ATAAY Aytekin, Borçlar Hukuku Genel Teorisi, İstanbul 1995, s.348; ERTEN Ali, Türk Borçlar Hukukuna Göre Bina ve İnşa Eseri Sahiplerinin Sorumluluğu, BK.58, Ankara 2000, s.203; İMRE Zahit, Doktrinde ve Türk Hukukunda Kusursuz Mesuliyet Halleri, İstanbul 1949, s.182; TUNÇOMAĞ Kenan, Borçlar Hukuku, İstanbul 1972, s.357; BAŞ Ece, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Açısından Bina ve Yapı Eserlerinden Doğan Sorumluluk, XII Levha Yayınları, s.110; TANDOĞAN Haluk, Türk Mes’uliyet Hukuku, 1961, s:193) Bazen illiyet bağının ispatı çok zor olabilir. Bu tür durumlarda, zarar verici olgunun, bina veya yapı eserinin yapılışındaki bozukluğa veya bakım eksikliğine bağlanması, hayatın olağan akışına uygun ise, hakim illiyet bağının varlığına karar verebilir (ERTEN Ali, Türk Borçlar Hukukuna Göre Bina ve İnşa Eseri Sahiplerinin Sorumluluğu, BK.58, Ankara 2000, s.205).Burada sözü edilen illiyet bağı uygun illiyet bağıdır. Uygun illiyet bağı, olayların olağan akışına ve hayat tecrübesine göre, sebebin, meydana gelen sonucu yaratmaya elverişli olmasıdır. Uygun illiyet bağı, sorumluluğu, zarar veren bakımından öngörülebilir risklerle sınırlamaktadır (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2009, s.611, s.617) Başka deyişle, hayatın olağan akışı ve hayat tecrübesi bakımından öngörülemez zararlar uygun illiyet bağı kapsamında sorumluluğu doğurmayacaktır.Bazı hallerde zararın ortaya çıkış biçimi, yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinin varlığını gösteren fiili bir karine oluşturur. Yapının yapımı ile ilgili mevzuata ve teknik kurallara uyulmadığı, alışılmış tedbirlerin alınmadığı ve resmi makamlarca yapılan denetimler sonucunda, bina ve yapı eserinin teknik niteliklerinin uygun görülmediği ispatlanırsa, bunlar eksikliğin ve illiyet bağının varlığına birer belirti sayılır. Keza, daha önce aynı zararların ortaya çıkması, zarar verici olaydan sonra yeni güvenlik tedbirlerinin alınmamış olması da birer belirti oluşturabilir (KOÇ Nevzat, Bina ve Yapı Eseri Maliklerinin Hukuki Sorumluluğu BK.m.58, Ankara 1990, sayfa 45 v.d.).İlliyet bağı; mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru veya üçüncü kişinin kusuru nedeniyle kesilebilir. Mülga BK m.58 kapsamında sorumluluğun doğabilmesi için illiyet bağının kesilmemiş olması gerekir. Doktrindeki kabul edilen görüşe göre illiyet bağının kesilmesi olasılığı dar yorumlanmalıdır. Her üç neden açısından da, illiyet bağının kesildiği iddiası, sorumlu kişiler tarafından açıkça ispatlanmadıkça kabul edilmemelidir. Bu bakımdan sorumluluktan kurtulmak oldukça zorlaştırılmıştır (ERTEN Ali, Türk Borçlar Hukukuna Göre Bina ve İnşa Eseri Sahiplerinin Sorumluluğu, BK.58, Ankara 2000, s.230; BAŞ Ece, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Açısından Bina ve Yapı Eserlerinden Doğan Sorumluluk, XII Levha Yayınları, s.113; DESCHENAUX Henri, TERCİER Pierre, Sorumluluk Hukuku, Çeviren Salim Özdemir, Ankara 1983, s.37)İlliyet bağını kesen hallerden birinin varlığı veya zarara yapım bozukluğu veya bakım eksikliği dışında ve bunların bir katkısı olmaksızın mücbir sebepten, üçüncü bir kişinin kusurundan kaynaklanan başka bir kazanın sebep olduğu kanıtlanmadığı takdirde ispat yükü yerine getirilmiş sayılır.Eldeki davada ise illiyet bağını kesen bu sebeplerden; zarara “üçüncü bir kişinin kusurundan kaynaklanan başka bir kazanın sebep olması” tartışılmaktadır. Kural olarak , hiç bir kimse, aynı zarardan üçüncü kişinin de sorumlu olduğunu ileri sürerek, kendi sorumluluğundan kurtulamaz. Her biri, zincirleme sorumluluk kuralları uyarınca zararın tamamından sorumlu olur. Bununla birlikte, üçüncü kişinin kusurunun çok ağır olması veya olaya neden olan eylemin çok önemli olması nedeniyle, birinci eylemin geri plana itilmesi durumunda, sonuç değişebilir. Belirtmek gerekir ki, üçüncü kişinin kusuru gerekli objektif yoğunluğa, başka deyişle gerekli ağırlığa ulaşmadıkça, zarar görenin kusurunda olduğu gibi illiyet bağını kesmeye yetmeyecektir. Diğer bir anlatımla, üçüncü kişinin kusuru yeterli ağırlığa ulaşıp, illiyet bağını kesmedikçe sonuç doğurmayacaktır. Bu açıklamalar ışığında somut olaya baktığımızda, davacı sigorta şirketinin sigortalısının, davalı İl Özel İdaresine ait Modern Çarşı adlı iş merkezinde dükkan işlettiği, çarşıda çıkan yangın nedeniyle sigortalıya ait işyerinin de zarar gördüğü, davacı tarafın sigortalısına yaptığı ödemeyi, bina maliki davalıdan talep ettiği, yangının iş merkezinde 66-67 nolu işyeri kiracısının çalışanı tarafından elektriklerin kesildiği bir anda işyerindeki jeneratöre benzin doldurmaya çalışılırken çıktığı hususları dosyada bulunan bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır.Davacı eldeki davayı, bina malikinin kusursuz sorumluluğuna dayanarak açmıştır. Modern Çarşı adlı iş merkezinin malikinin davalılardan İl Özel İdaresi olduğu, yangın sonucu davacının zarara uğradığı tartışma konusu değildir. Özel Daire ile mahkeme arasındaki uyuşmazlık, aynı iş merkezinde bulunan başka bir işyeri çalışanının eylemi sonucu meydana gelen yangın olayının, davalı bina malikinin sorumluluğunu ortadan kaldıracak şekilde zarar ile arasındaki illiyet bağını kesip kesmediği noktasındadır.Yukarıda da açıkça anlatıldığı gibi, illiyet bağının üçüncü kişinin eylemi ile kesilmesinde, asıl kural, illiyet bağının varlığıdır ve bu bağın kesildiğini davalı İl Özel İdaresi kanıtlamak zorundadır. Hakim illiyet bağının kesilip kesilmediğini değerlendirirken uygun illiyet bağının bulunup bulunmadığını değerlendirmeli ve üçüncü kişinin fiilinin illiyet bağını kesme halini çok dar yorumlamalıdır. Burada da dikkat edilmesi gereken husus hayatın olağan akışına ve binanın tahsis amacına göre meydana gelen zararın davalı bina maliki tarafından öngörülüp öngörülemeyeceği ve zararın önlenmesi için gerekli güvenlik ve emniyet tedbirlerini alıp almadığıdır.Yangının meydana geldiği iş merkezinin 200 dükkan için projelendirilmişken, ortak kullanım alanlarının kapatılması suretiyle olay tarihinde 230 dükkanın faaliyet gösterdiği, buna karşılık binanın yapıldığı zamandan sonra ek güvenlik tedbirlerinin alınmayarak sadece bina içerisinde mobil jeneratör kullanılmaması ve koridorlara eşya bırakılmaması şeklinde tabelalar asıldığı ayrıca büyük bir yangını söndürmeye yetecek yangın söndürme tüplerinin bulunmadığı, söz konusu iş merkezinde bazı alanlarda 30-50 ton arasında vernik, tiner ve yağlı boya gibi yanıcı, parlayıcı maddelerin depolandığı ve satışa sunulduğu, iş merkezinde merkezi jeneratör sisteminin bulunmadığı, her işyerinin ayrı ayrı mobil paket benzin ile çalışan jeneratörler bulundurduğu ayrıca merkezi bir otomatik yangın söndürme sisteminin bulunmadığı dosyada bulunan bilirkişi raporlarından açıkça anlaşılmaktadır.Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı maddelerin yoğun olarak bulunduğu, yapısının değiştirilmek suretiyle dükkan sayısının artırıldığı, günlük insan trafiğinin yoğun olduğu bir iş merkezinin maliki olan davalı İl Özel İdaresinin, söz konusu iş merkezinde her an yangın çıkabileceğini öngörmesi, bunun için gerekli güvenlik ve emniyet tedbirlerini alarak, binaya merkezi jeneratör ve otomatik yangın söndürme sistemini kurdurması gerektiği belirgindir. Sözkonusu binanın yapıldığı zamanın şartlarına uygun yapılmış olması ve gerekli izin ve ruhsatların alınmış olması yukarıda da açıklandığı üzere, bina malikinin sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Mahkemece, olay mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporu ile ek raporlarda davalı İl Özel İdaresine iş merkezinde bulunan işyerlerinde benzinli jeneratör bulundurması nedeniyle % 40 oranında kusur verilmiş; ayrıca aynı iş merkezi ile diğer işyeri sahiplerinin açtığı alacak davalarında ve yangına sebebiyet verenler hakkında açılan ceza dava dosyasında alınan bilirkişi raporlarında da davalı İl Özel İdaresi kusurlu bulunmuştur.Buna göre, davalı kiracı çalışanının eylemi bu sorumluluğu ortadan kaldıracak derecede illiyet bağını kesmez. Yerel mahkemece, aynı yönlere işaret eden Özel Daire bozma kararına uyularak; davalı bina malikinin meydana gelen zarardan mülga 818 sayılı BK’nın 58. maddesi uyarınca sorumluluğu bulunduğu kabul edilmelidir. Bu itibarla, mahkemece açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirme yapılarak ve ayrıca 12.11.2012 tarihinde kabul edilen ve 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6360 Sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun hükümleri de gözetilmek suretiyle yapılacak yargılama sonucunda oluşacak görüşe göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken eksik değerlendirme ile yazılı şekilde önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma ilamında ve yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 16.09.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
SANIĞIN DENETİM SÜRESİ İÇİNDE YENİ BİR SUÇ İŞLEMESİ - ZAMANAŞIMI
Normal
0
21
false
false
false
TR
X-NONE
X-NONE
MicrosoftInternetExplorer4
DAVANIN İHBARI • İHBAR OLUNANIN HAK VE YETKİLERİ • DAVADA TARAF SIFATI
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapıları yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen", hükmün süresi içinde davalı vekili ve ihbar olunan A. İnş. Taah. San. Tic. Ltd.Şti vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-KARAR
Kat mülkiyetinde ve site mülkiyetinde yöneticinin temsil yetkisine giren işlerden dolayı icra takibi - Taraf sıfatı
Alacaklı tarafından borçlu aleyhine bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı, örnek 10 ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun İcra Mahkemesi'ne yaptığı başvuruda borca itiraz ettiği, Mahkemece 21.09.2011 tarihinde verilen kararla, bono metninde “....bedeli ma
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?