Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1696 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 150 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Kütahya 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 18/10/2012NUMARASI : 2012/239-2012/374Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kütahya 2.Asliye Hukuk (Tüketici) Mahkemesi'nce davanın görevsizlik nedeniyle reddine dair verilen 03.02.2011 gün ve 2009/368 E., 2011/21 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesi'nin 30.11.2011 gün ve 2011/9535-17795 sayılı ilamı ile; (...Davacı, davalının Wings kredi kartını kullandığını, ancak bankanın tanınan ödül puanlarına haber vermeden perakende dışı kullanım yapıldığı gerekçesiyle kısıtlamaya gidildiğini bildirdiğini, 23 Ocak 2009 tarihinden itibaren 26. maddeye göre getirilen kısıtlamanın tek taraflı dürüstlük kurallarına uymadığını, önceden bildirim yapılmadığını, kısıtlama nedeniyle 23.6.2009, 29.9.2009, 08.10.2009 tarihlerinde bilet alamadığını, fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 6.000,00 TL olarak kullanılmayan mil puanın parasal karşılığının hesabı ile Haziran 2009 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın görev yönünden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.1-4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı yasanın amaç başlıklı 1.maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2.maddesinde “Bu kanun, birinci maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3.maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında Tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır. Yine 10/A maddesinde, Kredi kartı ile mal veya hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekimi suretiyle kullanılan krediler de 10.madde hükümlerine tabidir, düzenlemesini getirmiştir. Aynı yasanın 23. maddesinin 1. fıkrasında ise “ bu kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır” hükmüyle kanunun uygulanmasından doğacak ihtilaflara bakacak görevli mahkeme belirtilmiştir. Somut olayda taraflar arasındaki ilişkinin, davalı bankanın verdiği Wings kredi kartı kullanımından kaynaklandığı ve 5464 sayılı yasanın 44. maddesinin 1. fıkrası gereğince de davanın 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığı anlaşıldığına göre davaya bakmaya tüketici mahkemesi görevlidir. Mahkemece, Tüketici Mahkemesi sıfatıyla işin esası incelenerek, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir...)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, alacak istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın genel mahkemede görülmesi gerektiğinden dava dilekçesinin görev yönünden reddine dair verdiği karar, davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire'ce yukarıda yazılı gerekçelerle bozulmuş; yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiştir. Hükmü davacı vekili, temyiz etmiştir.Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davanın niteliği, tarafların sıfatı itibariyle 4077 sayılı Kanunun uygulanmasının gerekip gerekmediği ve Asliye Hukuk Mahkemesi'nin davaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakıp bakmayacağı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.Yanlar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde, tarafların sıfatı itibariyle 4077 sayılı Yasanın uygulanmasının gerekip gerekmediği ve Asliye Hukuk Mahkemesinin davaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakıp bakmayacağı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.Modern çağın ihtiyaçlarından doğan, sosyal devlet ilkesinin hukuk düzenine yansımasını gösteren, kendine özgü bir sözleşme tipi olan tüketici sözleşmeleri Almanya, İsviçre, Fransa ve Belçika gibi ülkelerde genel kanunlarda yapılan değişikliklerle düzenlendiği halde Türkiye'de Anayasamızın emri gereği (Anayasa 172 md.) 8.3.1995 tarihinde çıkarılan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir.Buna göre, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1.maddesinde; bu kanunun amacının, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmek olduğu, açıklanmış; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde de aynen; “Bu Kanun, 1 inci maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar.” hükmüne yer verilmiştir.Yine aynı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 4822 sayılı Kanunla değişik 3.maddesinin (e ) bendinde tüketicinin, “bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan ve yararlanan gerçek ve tüzel kişiyi” ; (h) bendinde Tüketici işleminin, “mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi”, (f) bendinde satıcının, “kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek ve tüzel kişileri”; (c) bendinde ise malın, “Alış-verişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları” ifade edeceği belirtilmiştir. Görülmektedir ki, 4077 sayılı Kanun, ticari dağıtım zincirinin nihai halkasını oluşturan ve ekonominin nihai hedefi olan tüketicinin, satıcı karşısında daha etkin olarak korunması gereğinden hareketle düzenlenmiş ve bu koruma anlayışı tüketici hukukunun temelini oluşturmuştur.Tüketici, üretilip piyasaya sürülen ve üretim sürecinin hiçbir aşamasında bilgi sahibi olmadığı ürün veya sunulan hizmeti satın aldığı bir ilişkide zayıf olan taraf olarak kabul edilmiş; yasa koyucu, bu kabulden yola çıkarak iradesini tüketiciyi korumak şeklinde ortaya koymuştur. 4077 sayılı Kanun ile de bu koruma olgusunu yasal düzenleme altına alıp; üretim aşamasında bilgi sahibi olmadığı malları veya sunulan hizmetleri satın alan ve sözleşmede satıcıya karşı zayıf durumda olduğu kabul edilen tüketicinin, sonradan bu mal veya hizmetlerin ayıplı çıkması sonucu uğradığı zararın tazminini sağlama yoluna gitmiştir. Satılan malın anılan Kanun kapsamında değerlendirebilmesi için alıcının bu malı ticari amaçlarla kullanmak üzere almamış olması gerekir. Bu nedenle de tüketici, satışa konu araçta açık veya gizli ayıpların ortaya çıkması halinde 4077 sayılı Kanunun himayesine sığınabilecektir (Hukuk Genel Kurulu'nun 17.04.2013 gün ve E:2012/13-1217, K:2013/555 sayılı ilamı).Yukarıda vurgulanan hususlar yanında, Hukuk Genel Kurulu'nun 11.10.2000 gün ve E:2000/19-1255K:2000/1249 sayılı ilamında belirtildiği üzere, Roma Sözleşmesi'nin 5/1 hükmüne göre, "Tüketicinin mesleki veya ticari bir faaliyetine dahil sayılmayacak bir amaçla bir menkul malın teslim edilmesine veya bir işin görülmesine ilişkin olan veya böyle bir muameleyi finanse etmeyi hedefleyen sözleşmeler tüketici sözleşmeleridir" diye tarif edilirken, 1993-1995 yıllarını kapsıyan AT. Komisyonu'nun İkinci Eylem Planında “Tüketici, mal ya da hizmet edimlerini mesleki amaçlar dışında kullanım amacıyla davranan, alım gücü az ya da çok gerçek veya tüzel kişilerdir" diyerek tanımlanmıştır. İsviçre Devletler Özel Hukuku Kanunu'nun 120.maddesinde de "Tüketicinin kendisinin ya da ailesinin kullanımına ilişkin olmakla birlikte, onun mesleki ya da ticari faaliyetleri ile ilişkili olmayan, olağan tüketime yönelik edimler hakkındaki sözleşmeler tüketici sözleşmeleridir" diyerek açık ve net bir tarif vermiştir. Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunumuzun 3/f bendinde bu tanımlara uygun olarak "Tüketici, bir mal veya hizmeti özel amaçlarla satın alarak nihai olarak kullanan veya tüketen gerçek ve tüzel kişilerin tüketici sayıldığını belirterek AT. Komisyonu'nun tarifine uygun bir tarif vermiştir (Bkz. Yard. Doç. Dr. Çağlar Özel:Mukayeseli Hukuk Işığında Tüketiciyi Koruyan Geri Alma Hakkı, 1998, Sahife:30 vd.). Tarifi verilen düzenlemelerden çıkan sonuca göre, tüketici sayılabilecek kişinin mal ya da hizmeti ticari faaliyeti dışında özel kullanım ya da tüketimi için talep etmesi gerekir. Mal ya da hizmetin bizzat kendi kullanımı ya da yararlanmasının talep edilmesi "nihai yararlanmak" olarak anlaşılmalıdır. Tariflerde yazılı özel amaç, ticari olmayan amaçtan kastedilen; kişinin ticareti veya mesleği ile ilgili olmayan amaç olarak yorumlanmalıdır.Diğer taraftan, mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu(eTTK)'nda tacir sıfatı, gerçek ve tüzel kişiler bakımından ayrı ayrı ele alınarak düzenlenmiştir (eTTK. m.14,18).Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak gerçek kişi olan bir tacir, yaptığı iş ve işlemin veya aldığı hizmetin ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya muamele, fiil veya işleminin ticari sayılmasına halin icabı müsait bulunmadığı takdirde, bu işlemlerden doğan borç adi, yani özel sayılacaktır (eTTK. m.21/1;6102 sayılı TTK.m.19/1). Nihayet, 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'nun 1.maddesinde “Bu Kanunun amacı; banka kartları ve kredi kartlarının çıkarılmasına, kullanımına, takas ve mahsup işlemlerine ilişkin usûl ve esasları düzenlemek suretiyle kartlı ödemeler sisteminin etkin çalışmasını sağlamaktır.” biçiminde açıklanmış; aynı Kanun'un “Tanımlar” başlıklı 3.maddesinin (j) bendinde “Kart hamili: Banka kartı veya kredi kartı hizmetlerinden yararlanan gerçek veya tüzel kişiyi” olarak ifade edilmiş; Kanun'un 44/1.maddesinde ise, “Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili uyuşmazlıklarda kart hamilinin tüketici olması halinde, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 22 nci ve 23 üncü maddesi hükümleri uygulanır.” denilmiştir.Somut olaya gelince; taraflar arasında kredi kartı sözleşmesinin 26.maddesinde bankanın ödül uygulamasında kart hamilinin biriktirmiş olduğu ödül tutarlarının kazanımı ve kullanımında kart sahibine önceden duyurmak suretiyle süre kısıtlaması koyma hakkına sahip olduğu, uçak bileti alınmasını sağlayan ödüllerin (mil puan) ek kartlarla yapılan harcamalar dahil bir ay içerisinde en fazla kart limiti kadar sağlanabileceğini, aylık kart limitinin üzerinde yapılmış harcamalar nedeniyle kazanılmış ödülleri (mil puanlar) toplam mil puan bakiyesinden düşüleceğini ve bir takvim yılı içerisinde en fazla 10 adet bilet ya da en fazla 300.000 mil puan değerinde uçak bileti alınabileceğini, bankanın önceden bildirmek şartı ile ödül programlarını durdurma, uzatma ya da koşullarında ve hediyelerde değişiklik yapma hakkını saklı tuttuğunu belirtmiştir. Aynı sözleşmenin 8. maddesinde ise, "Kart sistemi, Banka'nın hizmet amacına yönelik servislerden olduğundan kart ticari olarak kullanılamaz. Borç karşılığında harcama belgesi düzenlenmesi, kendi üye işyerinde kullanım yapılması, sürekli kuyumculardan alışveriş yapılması ve hep aynı üye işyerinde kullanılması nakit ihtiyacını temin ve ticari kullanım anlamındadır" hükmü yer almıştır.Dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerden, aralarındaki sözleşme gereğince davacının, davalı banka tarafından verilen kredi kartını hem şahsi harcamalarında hem de ticari işletmesine ait araçların yakıt alımında kullandığı anlaşılmaktadır. Bunun yanında, davacının gerçek kişi tacir olduğu da belirgindir.Yukarıda vurgulandığı üzere, bir tacirin borçlarının ticari olması asıl ise de, gerçek kişi olan bir tacir, yaptığı iş ve işlemin veya aldığı hizmetin ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya muamele fiil veya işleminin ticari sayılmasına halin icabı, müsait bulunmadığı takdirde, bu işlemlerden doğan borç adi sayılacağına göre, taraflar arasındaki kredi kartı sözleşmesinin 8.maddesinde kredi kartının ticari olarak kullanamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunduğundan, davacı gerçek kişi tacirin ticari işletmesine ait araçlara yakıt alımı sırasında kredi kartını kullanması dolayısıyla ortaya çıkan borç ilişkisi ticari olmayıp, özel niteliktedir.5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44.maddesinde kart hamilinin tüketici olması halinde, 4077 sayılı Kanunun 22 ve 23.maddelerinin uygulanacağı kabul edilmiş; bu maddenin istisnası ise, aynı Kanunun 43.maddesinde kurumsal kredi kartları hakkında 44.maddenin uygulanamayacağı şeklinde ifade edilmiştir. Burada şu hususu vurgulamakta yarar vardır ki, kredi kartı hamilinin yaptığı harcamaların hangisinin şahsi, hangisinin ticari nitelikte olduğu ve kullanımların hangisinin kredi kartı sözleşmesi kapsamında mil puanı hesabında dikkate alınacağı konusu işin esası ile ilgilidir. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 23. maddesinde de, bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıklara Tüketici Mahkemeleri'nde bakılacağı, hükme bağlanmıştır. O halde taraflar arasındaki uyuşmazlık, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre, mahkemece işin esası incelenerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmiş olması isabetsizdir. Hal böyle olunca; yerel mahkeme eldeki davaya bakmakla görevlidir. Mahkemece, aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak işin esasına girilmesi ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, aksine gerekçelerle görevsizliğe dair önceki kararda direnilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır. SONUÇ:Davacı H. O... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile; direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma ilamında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun'un 440.maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25.12.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.