MAHKEMESİ : İzmir 13. Aile MahkemesiTARİHİ : 29/03/2012NUMARASI : 2012/164-2012/307Taraflar arasındaki “boşanma, velayet, nafaka ve tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 13. Aile Mahkemesi'nce asıl ve birleşen davaların reddine dair verilen 08.04.2010 gün ve 2009/458 E., 2010/335 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 10.10.2011 gün ve 2010/14245 E., 2011/15314 K. sayılı ilamı ile; “…1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı-davalı kocanın temyiz itirazları yersizdir.2-Davalı-davacı kadının temyizinin incelenmesine gelince;Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davacı-davalı kocanın karısına fiziksel şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre davalı-davacının boşanma davasının kabulüne (TMK.md. 166/1) arar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır…”gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Davalı-davacı S. D. vekili HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Asıl dava boşanma ve velayet ile maddi ve manevi tazminat istemlerine; birleşen dava, boşanma, velayet, nafaka, maddi ve manevi tazminat ile katkı payı alacağı istemlerine ilişkindir.Davacı-davalı koca vekili dava dilekçesinde özetle, davalı kadının ortak haneyi başka şehre taşımak istemesi ve ortak hayatın esaslı noktalarına ilişkin kararları tek başına alması nedeniyle aile birliğini temelinden sarstığını, müşterek hayatın çekilmez hal almasına neden olduğunu belirterek tarafların boşanmaları ile müşterek çocuğun velayetinin davacı babaya verilmesini, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir.Davalı-davacı kadın vekili birleşen dava dilekçesinde özetle, kocanın hakaretlerinin ağırlaşarak şiddete dönüştüğünü, evi haber vermeksizin başka şehre taşıdığını, her akşam alkol aldığını, kocanın bu ağır kusurlu davranışları nedeniyle evlilik birliğinin çekilmez hal aldığını, ayrıca evlilik birliği içinde edinilen birikimlerin koca adına açılan hesapta bulunduğunu belirterek tarafların boşanmalarını, müşterek çocuğun velayetinin anneye verilmesini, öncelikle tedbir, dava sonucunda ise yoksulluk ve iştirak nafakasına hükmedilmesini, maddi ve manevi tazminat ile ortak paranın yarısının kocadan tahsilini istemiştir.Yerel Mahkemece, kocaya atfedilen fiziki ve sözlü şiddet ile kadına atfedilen ayrı yaşama ve hakaret iddialarının kanıtlanamadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine, Özel Daire'ce, davalı-davacı kadın tarafından açılan ve birleştirilen dava yönünden bozulmuş, Mahkemece, önceki gerekçe genişletilmek suretiyle birleşen dava yönünden direnilme kararı verilmiştir.Direnme kararı davalı-davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık, davacı-davalı kocanın karısına fiziksel şiddet uyguladığının sabit olup olmadığı ile taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin kanıtlanıp kanıtlanmadığı, buna göre davalı-davacı kadının boşanma davası açmakta haklı olup olmadığı noktasında toplanmalıdır.Bilindiği üzere, Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 254, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 255. maddeleri uyarınca aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz.Somut uyuşmazlık incelendiğinde, davalı-davacı kadının tanıklarının olmamışı olmuş gibi ifade ettiklerini kabule yeterli delil ve olgu da bulunmadığından davalı-davacı kadının tanıklarının kadın üzerinde şiddet emareleri gördüklerine ilişkin beyanlarına itibar edilmesi gerekmektedir. Buna göre, davalı-davacı kadının kocasından şiddet gördüğü, bu nedenle taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte geçimsizlik bulunduğu kabul edilerek açtığı davanın 4721 sayılı Kanunun 166. maddesinin birinci fıkrası uyarınca kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerekmektedir.O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇ: Davalı-davacı kadın vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.