MAHKEMESİ : Aydın 2. Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 29/09/2010NUMARASI : 2010/501-2010/986Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Aydın 2.Sulh Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 31.10.2008 gün ve E:2007/97, K:2008/999 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesi'nin 04.03.2010 gün ve 2009/5212-2010/2342 sayılı ilamı ile; (...Davacı vekili, taraflar arasında 06.06.2003 tarihinde Aydın .. Noterliğinin 8545 yemviye numarasıyla sınırlı sorumlu ...Yapı Kooperatifindeki davalıya ait hissenin 8.000.00 YTL bedelle müvekkiline devri hususunda anlaşmaya varıp, devir sözleşmesi yaptıklarını, yine 06.06.2003 tarihinde müvekkili ile dava dışı M. K.. arasında Aydın ..Noterliğinin 8544 yevmiye numarasıyla müvekkilinin aracını M.. K..’a 8.000.00 YTL bedelle devri yönünde devir sözleşmesi yapıldığını, bu duruma göre davalıya borçlu, dava dışı M. K..’dan alacaklı olan müvekkilinin lehtarı davalı, borçlusu M. K.. olan 06.06.2003 tanzim tarihli ve bedel hanesi boş bırakılan senedi kefil sıfatıyla imzaladığını, hisse devrinin yapılmaması üzerine müvekkilinin bononun iadesi için davalıya gönderdiği ihtarnamenin sonuçsuz kaldığını, davalının bedel hanesi boş bırakılarak kendisine verilen senedi kendisinin belirleyeceği bir rakam yazarak icra takibine koyacağı tehdidi üzerine müvekkilinin dava konusu 3.500.00 YTL bedelli senedi imzalamak zorunda kaldığını, davalının bedelsiz bir senedi icra takibine konulduğunu iddia ederek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile davalının %15 kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı cevabında, davacının devir sözleşmesindeki edimlerini yerine getirmediğinden aidat borçlarını ödeyemediğini, icraya maruz kalıp kooperatife avukatlık ücreti ödediğini ve kooperatif üyeliğinden ayrılmak zorunda kaldığını, davacının devir sözleşmesi nedeniyle verdiği senedi geri alıp, devir işleminin gerçekleşmemesi nedeniyle olağan zararına karşılık, tamamen kendi rızası ile 3.500.00 YTL bedelli dava konusu senedi ve 1.000.00 YTL nakit para verdiğini savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre somut olayda öncelikle savunma şekliyle davalının ispat yükünü üzerine aldığı, bir başka deyişle davalı, davaya konu bononun kooperatif hisse devrinden kaynaklanan zararının karşılanması amacıyla davacı tarafından keşide edildiğini ispatla mükellef olduğu, kooperatiften gelen yazı ve kayıtlarda davalının 05.05.2008 tarihi itibariyle 521.98 YTL borcunun olduğu, kooperatifçe aidat alacağının tahsili amacıyla yapılan takibin yönetim kurulu kararının vazgeçmesine dayalı olarak işlemden kaldırıldığı, bu nedenle mal varlığında takip nedeniyle bir azalmanın sözkonusu olmadığı, davalının, devrin davacıdan kaynaklanan nedenlerle gerçekleşmediği iddiasını ispatlayamadığı gibi kooperatife 02.03.2004 tarihinde yaptığı ortaklıktan ayrılma istemli başvurusunda da devrinden hiç söz etmediği, devir yokmuşçasına bildirimde bulunduğu, davalının iddia ettiği zararının nitelik ve kapsamının belli olmadığı, kooperatife olan aidat borcunun devir sözleşmesinden sonra davalıdan tahsili gibi bir durumunda mevcut olmadığı, herkesin aldığını geri vermekle yükümlü olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 3.500.00 YTL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu senedin, daha önce kooperatife hisse devri bedeli karşılığında verildiği iddia edilen boş senedin, davacıya iade edilmesi üzerine hisse devrinin de yapılmaması nedeniyle oluşan davalı zararına karşılık verildiği davalı tarafından savunulmuştur. Davacı ise, senedin tehdit yoluyla kendisine imzalattırıldığını iddia etmiştir. Bonolar, sebepten mücerret borç senetleridir. Bono da ihdas nedeni yazılı değildir. Bu durumda mahkemece, somut olayda ispat külfetinin davacıda olduğu ve davacıya iddiasını ispat olanağı tanınması gerektiği düşünülmeden ispat külfetinin tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava; bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire'ce yukarıda yazılı nedenlerle bozulmuş; yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hükmü temyize davalı vekili getirmektedir.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ispat yükünün davacı tarafta mı yoksa davalı tarafta mı olduğu noktasında toplanmaktadır.Öncelikle, alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin hukuksal niteliğini irdelemekte yarar vardır:Hukuk Genel Kurulu’nun 17.12.2003 gün ve E:2003/19-781, K:2003/768; 12.10.2011 gün ve E:2011/19-473, K:2011/607 sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere; bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.Bu genel açıklamadan sonra, hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (eTTK)’nun 691/1.maddesi). Bonoda şekil şartları eTTK’nun 688.maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” yada “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir. Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir.Yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide de kabul edildiği gibi, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik "bedel kaydı"dır. Yinelemek gerekirse "bedel kaydı" kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü, kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, soyut bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip, edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel def'i nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır. Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır. Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (YİBK'nun 12.4.1933 gün ve 1933/30-6 sayılı ilamı).Bonoda kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı "malen" kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı "nakten" kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin ta'lili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi ta'lil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. Senette borcun nedeni "mal" ya da "nakit" olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin ta'lili denmektedir. Bu anlamda ta'lil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir.Hemen burada, menfi tespit konulu (daha sonra istirdada dönüşen) eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir.Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi).İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira, davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir (Hukuk Genel Kurulu’nun 17.12.2003 gün ve E:2003/19-781, K:2003/768; 12.10.2011 gün ve E:2011/19-473, K:2011/607 sayılı ilamları).Somut olaya gelince; Eldeki dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının saptanması istemine ilişkin olduğuna göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir. Görülmekte olan davada, davacı senetteki imzayı inkar etmemiş; davalının daha önce bedel hanesi boş bırakılarak verilen senedi kendisinin belirleyeceği bir rakam yazarak icra takibine koyacağı tehdidi üzerine dava konusu 3.500.00 YTL bedelli senedi imzalamak zorunda kaldığını, davalının bedelsiz bir senedi icra takibine koyduğunu iddia ederek, borçlu olmadığının tespitini istemiştir.Davalı-alacaklı taraf ise, davacının devir sözleşmesi nedeniyle verdiği senedi geri alıp, devir işleminin gerçekleşmemesi nedeniyle olağan zararına karşılık, tamamen kendi rızası ile 3.500.00 YTL bedelli dava konusu senedi ve 1.000.00 YTL nakit para verdiğini ifade etmiştir. Ayrıca senet metninde tarafların dayanacakları bir bedel kaydı yer almamaktadır.Şu durumda, davaya konu bonoda alacaklı gerçek kişi olup, senette bedel kaydı yer almadığından, davalının belirtilen savunması senedin ta'lili anlamına gelmemektedir.Somut uyuşmazlıkta, davacı borçlu emre yazılı bu senetten kaynaklanan borcu ödediğini savunmamış; aksine senedin karşılıksız kaldığını ileri sürmüştür. Davacının bu iddiası senet metninden anlaşılamamaktadır. Senet sebepten mücerret olmakla, davacının ileri sürdüğü bu ilişkinin varlığını ispat yükü altında olduğunun kabulü gerekir.Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında bir kısım üyeler, ihdas hanesi boş bırakılan takibe konu bonoya ilişkin olarak, daha önce kooperatif hisse devri bedeli karşılığında verildiği iddia edilen imzalı boş senedin, davacıya iade edilmesi üzerine hisse devrinin de yapılmaması nedeniyle oluşan davalı zararına karşılık verildiği davalı tarafından savunulması karşısında, ispat yükünün davalı tarafta olduğu ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.Açıklanan nedenlerle; mahkemece ispat yükünün davacı tarafta olduğu gözetilerek, davacının iddiasını kanıtlayabilmesi için olanak verilip, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, ispat yükünün tayininde yanılgıya düşülerek yerinde bulunmayan gerekçeyle yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇ: Davalı D..B.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile; direnme kararının Özel Daire bozma ilamında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı kanunun 440.maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04.12.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
Malen-Nakden kaydı yerine 'Ev içindir' yazar ise yine de kambiyo senedi niteliği korunur mu?
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunu
Haczedilen anonim şirket hissesinin satış şekli
Y A R G I T A Y İ L A M IŞikayetYukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacılar vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve
Aracın daha önce pert olması-Bu hususun alıcıya bildirilmiş olduğunun kanıtlanması gereği
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki “ayıplı malın iadesi ve satış bedelinin tahsili ile terditli olarak alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mersin 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 02.02.2012 gün ve 2011/342 E., 2012/34 K. sayılı kararın temyi
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?