MAHKEMESİ : Gölköy Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 06/02/2013NUMARASI : 2012/115 E-2013/16 K.Taraflar arasındaki "ortaklığın giderilmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gölköy Sulh Hukuk Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 07.03.2012 gün ve 2007/129 E- 2012/45 K. sayılı kararın incelenmesi, davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18.Hukuk Dairesi’nin 26.11.2012 gün ve 2012/13539 E.-2012/13228 K. sayılı ilamı ile;(...Kat Mülkiyeti Yasası'nın 10.maddesinin son fıkrasına göre; kat mülkiyetine konu olmaya elverişli bir taşınmaz üzerindeki ortaklığın giderilmesi davasında, ortak maliklerden birinin yargılamanın herhangi bir aşamasında (temyiz dâhil) paylaşmanın kat mülkiyeti kurulması yoluyla yapılmasını istemesi durumunda, hâkim 12.maddedeki belgeleri de tamamlattırıp taşınmaz mülkiyetinin kat mülkiyetine çevrilmesine ve paylar denkleştirilmek suretiyle bağımsız bölümlerin ortaklara ayrı ayrı özgülenmesine karar vermelidir.Kat Mülkiyeti Yasası hükümlerine uygun olarak, üzerinde kat mülkiyetine elverişli yapı bulunan ortak taşınmazda kat mülkiyetine geçilebilmesi için, yapının mimari projesine uygun biçimde tamamlanmış ya da projesi olmamakla birlikte fiili durumuna göre çizdirilmiş imara ve fenne uygunluğu ilgili makamca onaylanmış olması, bağımsız bölümlerinin başlı başına kullanmaya elverişli bulunması (M.1), yapının tümünün kargir olması (M.50/2) ve her paydaşa en az bir bağımsız bölüm düşmesi, ayrıca 12.maddede yazılı belgelerin (belediyeden onaylı proje, yapı kullanma belgesi ve yönetim planı) tamamlattırılması gerekmektedir. Bu koşulların gerçekleşmesi durumunda anılan Yasanın 10.maddesinin son fıkrası uyarınca taşınmazda kat mülkiyetine geçilebilecek ve açılan davada ortaklığın bu yolda giderilmesine karar verilebilecektir.Dosyada toplanan belge ve bilgiler ile özellikle bilirkişi raporuna göre; dava konusu taşınmaz üzerinde betonarme karkas nitelikte 7 bağımsız bölümlü bir yapı mevcut olup tapuda iki paydaşı vardır. Paydaş ve bağımsız bölümlerin sayısı itibariyle her paydaşa en az bir bağımsız bölüm düştüğü, taşınmaz üzerindeki yapının Kat Mülkiyeti Yasasının 50/2. maddesi hükmüne uygun nitelikte olduğu anlaşılmakla birlikte yukarıda açıklanan diğer koşulların varlığı araştırılmamıştır.Mahkemece; öncelikle davaya konu taşınmaz üzerindeki yapının onaylı projesinin ve sonradan değişiklik yapılmış ise buna ilişkin tadilat projesinin olup olmadığı taraflara ve ilgili belediyeye sorulup etraflıca araştırılması, proje mevcut değil ise veya onaylı projeye aykırılıkların saptanması halinde ilgili belediyeden alınacak ön bilgiye göre yapının mevcut haliyle imar mevzuatına ve bulunduğu yerin imar durumu ile fenne aykırılık oluşturmadığı veya imara ya da projeye aykırılıklar giderildiği takdirde onay verilebileceğinin saptanması halinde, öncelikle aykırılıkların giderilmesi, eksiklerin tamamlatılması daha sonra yapının fiili durumunu yansıtan projenin hazırlattırılıp, ilgili imar müdürlüğünün onayının ve buna bağlı olarak oturma izin belgesinin alınması, ayrıca Kat Mülkiyeti Yasasının 12.maddesinde sayılan diğer belgelerin tamamlattırılması için kat mülkiyetine geçiş suretiyle ortaklığın giderilmesini isteyen tarafa yetki ve yeterli süre verilmesi, bu hususlar eksiksiz olarak yerine getirildiği takdirde de dava konusu taşınmaz üzerindeki yapıda her bir bağımsız bölümün (konumu, yüzölçümü, kullanım amacı ve eklentileri yerinde incelenerek) değeri ve bu değere göre özgülenecek arsa payı uzman bilirkişi aracılığıyla saptanıp taraflar arasındaki 06.10.2008 tarihli taksim sözleşmesine göre bağımsız bölümler malikleri ve payları belirlenmek suretiyle ve yönetim planı gibi belgeleri paydaşların (tanınan süreye rağmen) imzalamaktan kaçınması halinde bunların imzalanmış sayılması suretiyle araştırmanın tamamlanmasından sonra kat mülkiyetine geçiş yoluyla ortaklığın giderilmesine, belirtilen koşulların oluşmaması halinde satışa karar verilmesi gerekir.Yukarıda açıklanan hususlar yerine getirilmeden yetersiz araştırma ve eksik inceleme ile satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN : Davalı vekiliHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava; kat mülkiyetine konu olmaya elverişli bir taşınmaz üzerindeki ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece, dava kabul edilmiş, hükmün yukarıda belirtilen gerekçe ile bozulması üzerine, mahkemece önceki gerekçeler ile direnilmiştir.İşin esasına girmeden önce, davacı vekili ve davacı asilin “Yargıtay bozma ilamına bir diyeceğim yoktur”, davalı vekilinin “Yargıtay bozma ilamına uyulmasını talep ederiz” şeklindeki beyanları karşısında mahkemece direnme hükmü verilip verilemeyeceği, konusu önsorun olarak tartışılmıştır. Bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK geçici 3.maddesi uyarınca uygulanmakta olan 1086 sayılı HMUK 429.maddesine göre Yargıtay’ın bozma kararı üzerine hakim tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, bozma ilamına uyulup uyulmayacağına karar verir. Görülüyor ki hakim bozma ilamına uymak zorunda olmayıp eski kararda direnebilir. Eş anlatımla hakim kural olarak Yargıtay bozma kararına uymak ya da bu karara karşı direnme kararı vermek konusunda tarafların istekleri ile bağlı olmayıp, serbest takdir yetkisine sahiptir. Ancak bozma nedenlerinin kamu düzenine ilişkin ve dolayısıyla hakimin kendiliğinden göz önünde bulundurması gereken sebeplerden olmaması halinde taraflar veya vekilleri bozma kararına direnilmesini istememişlerse artık mahkemece önceki kararda direnilemez. Bozma kararına uymak gereklidir. Yargıtay’ın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulaması da bu doğrultudadır. (HGK 02.02.1983 gün 7–70, 25.5.1983 gün 377–580, 27.6.1990 gün 1990/293–400, 22.05.2013 gün, 2012/1852–760 )Uyuşmazlık konusu dosyada da bozma ilamı sonrasında davanın taraflarından davacı vekili mazeret dilekçesinde, davacı asilde duruşmadaki beyanında bozma ilamına bir diyeceklerinin olmadığını bildirmişler, aynı celsede davalı vekili de bozma ilamına uyulmasını istediğini ifade etmiştir. Tarafların bu beyanları ve ortada kamu düzenini ilgilendiren bir konu da olmadığına göre mahkemece kararında direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Mahkemece yapılacak iş, bozma ilamına uyarak bozma ilamı doğrultusunda karar vermek olmalıdır Bu nedenle direnme kararı usul yönünden bozulmalıdır.S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı H.U.M.K.'nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, aynı kanunun 440/1.maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2013 gününde, oybirliğiyle karar verildi.