MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece)TARİHİ : 16/04/2013NUMARASI : 2012/91-2013/27Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesince; “DAVA : Dava dilekçesinde, davacının haksız olarak tutuklandığı; yapılan itirazların da keyfi ve gerekçesiz olarak reddedildiği; bu durumun, CMK ve AİHS hükümlerine aykırı olduğu ileri sürülerek; ayrı ayrı 5.000,00'er-TL manevi tazminata hükmedilmesi talep ve dava olunmuştur.CEVAP : Cevap dilekçesinde, ağır ceza mahkemesinin görevli bulunduğu ve davanın izaç amaçlı olduğu belirtilmiştir.Yargılama aşamasında, dava dilekçesi 6110 sayılı Yasa uyarınca Hazine'ye tebliğ edilmiş olup verilen cevap dilekçesinde; dava konusu edilen işlemin kesinleşmediği ve davanın dinlenilebilir olmadığı; esası bakımından da, davanın reddi gerektiği savunulmuştur.GEREKÇE : Dava, hakimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak manevi tazminat istemine ilişkindir.Dairemizin 03/05/2011 gün ve 2010/35-2011/30 sayılı kararı ile, istemin CMK'nun 141-144. maddeleri kapsamında bulunduğu ve ağır ceza mahkemesinin görevli bulunduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin reddine karar verilmiş; temyiz istemi üzerine, Hukuk Genel Kurulu'nun 16/12/2011 gün ve 2011/4-673; 811 sayılı kararı ile; bozma hükmü oluşturularak dosya dairemize iade olunmuştur.Bozma ilamına uyulmuştur."Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair" 6110 sayılı Yasa 14/02/2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe girmiştir. 6110 sayılı Yasa'nın 12. maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'na 93/A maddesi eklenmiştir. Maddedeki düzenlemeye göre:Hakim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle: a)Ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir. b)Kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hakim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamaz. Devlet aleyhine açılacak tazminat davası ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan; a)Soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya kamu davası açılmış ise kovuşturma sonucunda verilen hükmün, b)Dava sonunda verilen hükmün, kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabilir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya hükmün kesinleşmesinden önce, hakim veya savcının söz konusu işlem, faaliyet veya kararıyla ilgili olarak görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanmaktan mahkumiyeti halinde ise tazminat davası bu hükmün kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde açılabilir.Yine yargılama aşamasında yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 46. maddesinde; hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği biçiminde düzenleme yapılmıştır.Davacı taraf, 6110 sayılı Yasa'nın yukarıda yazılı hükümlerinin Anayasa'ya aykırı olduğunu ve iptal davası yoluna gidilmesini talep etmiş; ancak, istem yerinde görülmemiştir.Dava konusu, ceza yargılaması sırasında yapılan işleme ilişkindir. Açılan ceza davası ise, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2010/283 esas sayılı ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2010/106 esas sayılı dosyalarında derdest bulunmaktadır. 6110 sayılı Yasa ile değişik 2802 sayılı Yasa'nın 93/A maddesi uyarınca; ancak, asıl dava sonucunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tazminat davası açılabilir. Şu durumda, davacının istemi dinlenilebilir bulunmamakta olup; dava dilekçesinin reddine karar verilmelidir.HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2010/283 esas sayılı dosyası ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2010/106 esas sayılı dosyalarının henüz derdest olduğundan dava ön şartları bulunmadığından dava dilekçesinin reddine,2-Maktu 24,30.-TL karar ve ilam harcının peşin alınan 371,25.-TL'den düşümü ile kalan 346,95.-TL'nin istek halinde davacıya iadesine,3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir edilen 2.640,00.-TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,4-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,,”Dair oybirliği ile verilen 16.04.2013 gün ve 2012/91-27 sayılı kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kâğıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü: HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu''na eklenen "Geçici 3.madde" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı H.U.M.K.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II.fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Davacı vekili, müvekkili D.Ç.’in İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2010/106. E. sayılı dosyası kapsamında ve hakkındaki hukuka aykırı kanıtlar dayanak gösterilerek, halen tutuklu bulunduğunu, bu süreçte davalıların hukukun temel ilkeleri, Anayasa ve CMK hükümlerine aykırı olarak verdikleri kararlar ile müvekkilinin özgürlüğünü kısıtladıklarını, davaya halen esastan bakan ve savunma sırasında bütün detaylar ve hukuka aykırılıklar ortaya konulduğu halde, tutukluluk durumunun sürdürüldüğünü, dava konusu kararlar ile eşitlik ilkesine aykırı davranıldığını, gerekçe gösterilmeden karar verildiğini, savunma hakkının ihlal edildiğini, masumiyet karinesinin göz ardı edildiğini, bu durumun açık bir şekilde kanun hükmüne aykırı olduğunu ve ağır kusur oluşturduğunu, bunun da HUMK’nun 537/2. Maddesine aykırı olduğunu, hakimlerin CMK’nın 39, 230, 104, 108, 101/2, 147 ve 177. ve AİHS’nin 5 ve 6. maddelerine aykırı kararlar vererek müvekkilimin özgürlüğünden yoksun kalmasına ve bu suretle manevi eziyet çekmesine neden olduklarını iddia ederek manevi tazminat talebinde bulunmuştur.Davalı Maliye Hazinesi vekili ise HMK'nun 46. maddesindeki koşullar oluşmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir. SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilamı harcı peşin alındığından başka harç alınmasına mahal olmadığına, 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 12. Maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’na eklenen 93/A-5 maddesi ve 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 13.11.2013 gününde yapılan görüşmede oybirliğiyle karar verildi.