Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1540 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 200 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İstanbul 28. Asliye Ticaret MahkemesiTARİHİ : 14/09/2012NUMARASI : 2012/115-2012/181 Taraflar arasındaki “alacak/tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 28. Ticaret Mahkemesi’nce asıl ve birleşen davanın reddine dair verilen 07.07.2009 gün ve 2004/656 E., 2009/470 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 08.12.2011 gün ve 2009/14521 E., 2011/16629 K. sayılı ilamı ile; (…Davacı vekili, müvekkilleri ile davalıların ortak olarak Esenyurt, Bağcılar, Bakırköy ve Kurtköy’de bulunan mağazaları işletmekte iken ortaklıklarını tasfiye kararı alarak konunun ayrıntısını sözlü olarak anlaşmak kaydıyla 30.08.2003 tarihli protokol ve taahhütnameyi imzaladıklarını, bu protokole göre Esenyurt, Bağcılar ve Bakırköy mağazalarının davalılarda, Kurtköy mağazasının da davacılarda kalmasının kararlaştırıldığını, ayrıca Bağcılar mağazasındaki malların yarı yarıya paylaşılmasına, diğer mağazalardaki malların ise yerinde kalmasına, ...ve ..... plakalı vasıtaların davacılara teslimine, 30.08.2003 tarihine kadar tüm borç ve alacakların davalıların olacağına ve 30.08.2003 tarihine kadar, davacılara kalan Kurtköy mağazasının personel maaşı, elektrik, su vb. tüm gider-gelirler ve POS hesabı alacakları davalılara, bu tarihten sonrakilerin davacılara ait olacağına, davalıların davacılara 375.000 TL ödeme yapmak amacıyla senet vermelerine, buna karşılık davacıların da davalı şirketlerdeki hisselerini davalılara devretmelerine karar verildiği, davalıların bu yükümlülüklerinden Kurtköy mağazasını davacılara devretme ve Bağcılar mağazasındaki stokların bir kısmını Kurtköy mağazasına aktarma yükümlülüklerini yerine getirdiklerini, diğer yükümlülüklerini ihtara rağmen yerine getirmediklerini ileri sürerek U.Gıdanın merkez ofisindeki teslim edilmeyen demirbaşlar için 10.000 TL, araçların devri ve tescilli yapılmadığından değeri karşılığı şimdilik 10.000 TL , birikmiş elektrik, telefon, su, personel maaşından şimdilik 10.000 TL, POS hesabı alacağı olarak doğmuş şimdilik 10.000 TL, şirketlerin hisse devri karşılığında davalıların ödemesi gereken 375.000 TL’den şimdilik 10.000 TL olmak üzere toplam 555.087.02 TL’den 50.000 TL alacağın 30.8.2003 tarihinden itibaren avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.İşbu dosya ile birleşen İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/163 esas sayılı dosyasında davacılar vekili, taraflar arasındaki protokolün Bağcılar mağazasının paylaşılması ile ilgili maddede geçen “demirbaşlar” ibaresi ve şirket hisselerine karşılık ödenmesi gereken 375.000 TL için düzenlenen bonoların teslim edilmemesine rağmen “ekte bulunan” ibarelerinin esaslı hata veya davalıların hilesi ile yer aldığını, sözleşmedeki bu ibarelerin esaslı hata ve hile hükümleri gereğince davacıları bağlamayacağını, dolayısıyla Bağcılar mağazasının yarı yarıya paylaşılması gerektiği ve 375.000 TL toplam bedelli her biri 25.000 TL’lik 15 adet bonoyu vermedikleri ve bedellerinin de ödenmediği hususlarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar vekili, taraflar arasında düzenlenen protokol gereği davacılara senetlerin düzenlenip verildiğini, senetlerin bir kısmının vadesinde bir kısmının vadesinden önce müvekkillerinden Selahattin ve Ahmet Gök tarafından bizzat ödendiğini, bu şekilde senet asıllarının teslim alındığını, hisse devri ile ilgili borçlarının bulunmadığını, Kurtköy’deki mağazanın 1.9.2003 tarihinde teslim edildiğini, müvekkillerinin 1.9.2003-15.9.2003 tarihleri arasında davacılar nam ve hesabına borç doğuracak şekilde sevk ettikleri mal bedeli 154.495.77 TL'yi davacıların çektikleri ihtarda kabul etmelerine rağmen işbu davanın açıldığını, alacaklarının takas ve mahsup edilmesini istediklerini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacıların davalı şirketlerdeki hisselerini belirli kişilere devrettikleri ve edimlerini yerine getirdikleri, protokolün 1. ve 2. maddelerindeki hususlarında taraflar arasında uyuşmazlığın bulunmadığı, davalıların teslim edilen mallar karşılığı alacaklı olduğu miktarın 154.495,77 TL olarak hesaplandığı, davacıların alacağının toplamının ise 150.092.27 TL olduğu, takas ve mahsup işlemi sonucu davacıların alacağının bulunmadığı, birleşen dava yönünden ise, davalılar tarafından senetlerin davacılara teslim edildiği ve ödenerek senetlerin geri alındığı, senetlerin davacılar tarafından davalılara iadesinin karine olarak bedelinin ödendiğini gösterdiği, bunun aksinin de davacılar tarafından yazılı belge veya yemin delili ile kanıtlanmış bulunmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir. Davacılar sözleşmedeki imzanın kendilerine ait olduğunu kabul etmekle birlikte sözleşmedeki birleşen davaya konusu ibarelerin hata, hile ile yazıldığını iddia etmişlerdir. Bu iddia sahtelik değil, hukuki fiil (hata-hile-ikrah) iddiasıdır. Noter önünde doğrudan düzenlenen senetlerde dahi hata-hile-ikrah iddiasında bulunulabilir. İtimada dayanan işlemlerde tanık dinlenemez. Ancak HUMK.'nun 293/5 nci bent uyarınca yazılı belgeye karşı hata-hile-ikrah iddialarında tanık dinlenmesi mümkündür. Oysa dava konusu olayda birleşen dava yönünden davacıların delil listesinde bildirdiği tanıkları dinlenmeden dava reddedilmiştir. Bu itibarla mahkemece davacıların tanıklarının dinlenmesi, tüm delillerle birlikte değerlendirilip, sözleşmeyi geçersiz kılan, sonucu etkileyen bir hata, hile fiilinin bulunup bulunmadığı tartışılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde birleşen davanın reddi doğru görülmemiştir. Ayrıca asıl davadaki bir kısım istemler birleşen davadaki iddiaya bağlı olduğundan asıl ve birleşen dava yönünden kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili. HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Asıl dava, alacak; birleşen dava, tespit istemine ilişkindir.Mahkemenin, asıl ve birleşen davanın reddine dair verdiği karar, davacılar vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur. Yerel mahkemece, yazılı belgeye karşı hata ve hile iddialarında tanık dinlenmesinin mümkün olmadığı gerekçesi ile önceki kararda direnilmiştir. Direnme hükmünü temyize, davacılar vekili getirmiştir.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yazılı belgede hata-hile-ikrah iddialarında, tanık dinlenmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Uyuşmazlığın çözümüne esas olmak üzere, ispat hukuku yönünden geçerli kurallar ile somut olayda bu kuralların hangilerinin geçerli olacağı irdelenmelidir. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 287.maddesi; “Kanunun muayyen bir delil ile ispatını emreylediği hususlar başka suretle ispat olunamaz. İki tarafça muayyen deliller ile ispatı tahriren kabul edilmiş olan veya muhakeme esnasında olveçhile beyinlerinde karar verildiği ikrar olunan maddeler hakkında başka delil kabul olunmaz.” Hükmünü amirdir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 189/3. maddesinde de paralel düzenleme yapılmıştır.HUMK’nun 288. (HMK’nun 200/I) maddesinde “senetle ispat” ve HUMK’nun 289. (HMK’nun 200/II) maddesinde de “senetle ispat gereken hallerde karşı tarafın açık muvafakati ile tanık dinlenebileceği” hususları düzenlenmektedir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler HUMK’nun 290. (HMK’nun 201) maddesinde belirtilen miktardan az olsa bile tanıkla ispat olunamaz. HUMK’nun 293.maddesinde ise; “Aşağıdaki hallerde her halde şahit ikame olunabilir:1- Usul ve füru, birader ve hemşire veya karı koca ve kayınpeder ve valide ile damat ve gelin arasındaki muameleler,2- Cürümden mütevellit olsun olmasın tazminatı müstelzim fiiller,3- Yangın veya kazayı bahri veyahut düşman istilası gibi senet alınması gayrimümkün veya fevkalade müşkül hallerde yapılan muameleler.4- Halin icabına ve iki tarafın vaziyetlerine nazaran senede raptı müteamil olmıyan muameleler,5- Akitlerde hata, hile, gabin, cebir ve ikrah vukuu”hükmü yer almakta olup, HMK’nun 203. maddesinde de benzer düzenleme yer almıştır.Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def'i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, m.290'daki meblağdan az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir.Hemen belirtmek gerekir ki, senede karşı senetle ispat zorunluluğuna ilişkin kuralın istisnaları bulunmakta olup; hata, hile ve ikrah iddiaları bu istisnalar arasında yer almaktadır(HMUK. 293/5; HMK 203/ç). Hata, hile ve ikrah vakıaları senede bağlanması mümkün olmayan iddialardır ve senetle ispat edilmesinde maddi imkansızlık vardır. Şu halde bu iddiaların tanıkla ispat edilebilmesi doğaldır. Eldeki davada davacılar 30/08/2003 tarihli sözleşmede "ekte bulunanlar" ve "demirbaşlar" ibarelerinin davalılar tarafından hile sonucu eklendiğini ileri sürmüş olup, hile iddiası senede bağlanması mümkün olmayan iddialardan olduğundan, senetle ispat edilmesinde maddi imkansızlık bulunmaktadır. Bu nedenle davacıların hile iddialarında yukarıya metni aynen alınan HUMK.'nun 293.maddesinin 5.bendi (HMK’nun m. 203/ç) uyarınca tanık dinletmeleri olanaklıdır. Yukarıda yapılan açıklamalar karşısında, Mahkemece yapılacak iş; davacıların tanık listesinde adları geçen kişileri dinleyerek, dosyada bulunan ve toplanacak diğer deliller de bir bütün olarak değerlendirilip, asıl ve birleşen davadaki istemler hakkında oluşacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar vermek olmalıdır.Hal böyle olunca; aynı hususa işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.S O N U Ç : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının bozma ilamında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun'un 440. maddesi uyarınca, tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.