Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1488 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 2059 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İzmir 3.Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 29/01/2013NUMARASI : 2011/582 E-2013/35 K.Taraflar arasındaki “istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 23.11.2010 gün ve 2010/445 E. 2010/450 K. sayılı karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 24.03.2011 gün ve 2011/2073 E. 2011/3143 K. sayılı kararı ile; (...Davacı, davalının dava dışı şirketteki alacağını alabilmek amacıyla başlattığı icra takibi sırasında İcra ve İflas Yasası'nın 89.maddesi uyarınca gönderilen 1. ve 2. haciz ihbarnamelerine, takip borçlusunun alacağı bulunmadığı halde, yanlışlıkla, “...bulunmaktadır...” biçiminde yanıt verilmesi nedeniyle gönderilen 3.haciz ihbarnamesi üzerine, 02.08.2010 günü davacının bankadaki parasına el konularak icra dosyasına ödendiğini belirterek, İzmir 20. İcra Müdürlüğü’nün 2008/1007 sayılı icra takip dosyası nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti ile ödenen paraların geri alınmasını istemiştir.Yerel mahkemece 3.haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren İcra ve İflas Yasası'nın 89.maddesindeki 15 günlük ve aynı Yasa'nın 72.maddesindeki 1 yıllık sürelerin geçtiği gerekçesiyle dava, hak düşürücü süre yönünden reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur. İcra ve İflas Yasası'nın 89/5.maddesinin ikinci tümcesinde yer alan “Her halde üçüncü şahıs, borçlu ile kötü niyetli alacaklıya karşı dava açarak ödemek zorunda kaldığı paranın veya teslim ettiği malın iadesini isteyebilir.” biçimindeki düzenleme ile dava dilekçesindeki anlatım birlikte değerlendirildiğinde eldeki davanın, İcra ve İflas Yasası'nın 89/5. maddesi uyarınca açılmış, ödenen paranın geri alınması davası olduğu anlaşılmaktadır. Davacının icra dosyasına ödeme yaptığı tarihi 09.08.2010 olup eldeki dava 16.09.2010 günü, 1 yıllık süre içinde açılmıştır.Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, işin esası incelenip varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davanın süre yönünden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir...)gerekçesiyle oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN : Davacı K.. İ.. vekiliHUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının temyizi isteminin reddine ilişkin 19.09.2013 günlü kararın davacı K.. İ.. vekili tarafından süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:1- Mahkemece verilen 29.01.2013 günlü direnme kararı davacıya (gerekçeli karar üzerine şerh verilmek suretiyle) 20.06.2013 günü tebliğ edilmiş ve davacı vekilince on beş günlük yasal süre içinde, 04.07.2013 günlü dilekçe ile temyiz yoluna başvurulmuştur. Yerel mahkemece 19.09.2013 günlü kararla, süresinde olmayan temyiz isteminin reddine karar verilmiş; davacı yanca bu karar da temyiz edilmiştir. Davacının direnme kararına yönelik temyiz istemi süresinde olup, aksi görüşle ve yerinde olmayan gerekçelerle temyiz isteminin süre yönünden reddine ilişkin 19.09.2013 günlü ek kararın kaldırılmasına ve esas karar hakkındaki temyiz itirazlarının incelenmesine geçilmesi gerekmiştir. 2- Hukuk Genel Kurulunca esas hakkında incelemeye geçilmeden önce mahkemece İzmir 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/524 E. sayılı dosyasının bu dosya içine celbedilerek incelenmesinden sonra bozmaya uyulup uyulmayacağı konusunda karar verileceğinin ara karara geçirilmesi ve 29.01.2013 günlü oturumda, celbedilen dosyanın derdest olduğu ve bozmaya uyulması halinde eldeki dosya ile birleştirilmesinin düşünüldüğünün tutanağa geçirilmiş olması ile İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin yine taraflar arasında görülen aynı konuda fakat başka bir icra dosyası ile ilgili olarak açılmış bulunan ve reddedilerek Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 02.03.2011 gün ve 2011/2065–2152 E.K. sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiş dava dosyası da incelenerek dosya içine konulmuş olmasının yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı ön sorun olarak tartışılmıştır.Bilindiği gibi usulüne uygun bir direnme kararından söz edilebilmesi için hakimin dosyaya yeni bir delil eklememesi; gerekçesini genişletse dahi ilk kararda değinmediği ve Yargıtay incelemesi aşamasında dayanmadığı olgulara dayanmaması gerekir. Aksi takdirde karar direnme kararı olmayıp, yeni bir karar olarak nitelendirilir. Oysa somut olayda mahkemece celbedilen dosyaların eldeki dava ile doğrudan ilgili olmadığı, başka takip dosyaları ile ilişkili bulundukları tartışmasız olan bu davalarda verilen ve verilecek kararların, eldeki dosyayı ilgilendirmeyeceği anlaşılmaktadır. Bu nedenle mahkemenin bu eyleminin yeni delil toplamak ya da ilk kararda dayanılmayan bir hukuki olguya dayanılması biçiminde nitelendirilmesi mümkün görülmemiş; direnme kararının yeni hüküm niteliğinde olmadığı ikinci görüşmede oy çokluğu ile kabul edilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında bir kısım üyeler, hâkimin çeşitli dosyaları celbederek bunları incelemesini ve yargılama aşamasında sergileyeceği tutumu belirlemek bakımından incelemelerini tutanağa geçirmiş olmasını daha evvel dayanılmayan olguya dayanmak ve yeni delil toplamak olarak nitelemiş ve usulüne uygun bir direnme kararı bulunmadığından dosyanın esas hakkında inceleme yapılması için Özel Daireye gönderilmesi gerektiği yönünde görüş ileri sürmüşlerse de açıklanan nedenlerle bu görüşe itibar edilmemiştir. 3- İşin esasının incelenmesinde; Dava, davalının alacaklı olduğu dava dışı Sevcan İnş. Gıda Madencilik ve Day. Tük. Mal. San. Tic. Ltd. Şti'nin borcu için davacı kuruma gönderilen haciz ihbarnameleri uyarınca ödenen tutarların istirdadına ilişkindir. Davalı vekili üçüncü haciz ihbarnamesinin tebliğinden itibaren on beş gün içinde açılmayan davanın süresinde olmadığını (İİK.m.89/3), borçlu tarafından açılacak istirdat davalarında dahi sürenin bir yıl olduğunu (İİK.m.72 ve TBK.m.31/1) ve bu sürelerin aşıldığını; haciz ihbarnamesinin iptaline ilişkin şikâyetlerin reddedildiğini ve davacının haciz ihbarnamelerine verdiği cevaplarda borçlu olduğunu açıkça bildirdiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu'nun (İİK.) 89/3 üncü maddesinde gösterilen sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyiz itirazı üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince davanın İİK’nın 89/5 inci maddesine dayandığı ve ödeme tarihi dikkate alındığında süresinde açıldığı gerekçesiyle oyçokluğu ile bozulmuş; mahkemece aynı gerekçe ile önceki kararda direnilmiştir.Direnme kararını davacı yan temyize getirmektedir. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık İİK’nın 89 uncu maddesi kapsamında ödeme yapan üçüncü kişinin istirdat talebini, bu maddenin üçüncü fıkrası kapsamında, üçüncü bildirimin tebliğinden itibaren on beş gün içinde mi, yoksa 89 uncu maddenin beşinci fıkrası ve Türk Borçlar Kanunu'nun 31/1 inci maddesi kapsamında ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde mi dava yolu ile ileri süreceği ve buradan hareketle davanın süresinde açılıp açılmadığı noktasında toplanmaktadır. Üçüncü kişilerdeki mal ve hakların ne şekilde haczedileceği konusundaki temel düzenleme İİK’nın 89 uncu maddesinde düzenlenmektedir. Buna göre takip dosyasının borçlusuna ait bir mal veya hakkı (alacak hakkı dahil) elinde bulunduran üçüncü kişiye ilk olarak birinci haciz ihbarnamesi gönderilir. Bu ihbarnameye itiraz edilmesi halinde mal veya hak üzerine haciz konulmamış olur; ihbarnameye itiraz edilmezse borçluya ait malın üçüncü kişinin yedinde, alacağın ise zimmetinde sayılacağı konusunda yasal bir karine bulunmaktadır. Birinci haciz ihbarnamesine itiraz edilmemesi üzerine üçüncü kişiye ikinci haciz ihbarnamesi ve sonrasında üçüncü ihbarname gönderilir. Borçluya ait bir mal ya da hakkı elinde bulundurmayan üçüncü kişi, eğer haciz ihbarnamelerine itiraz etmemiş ya da somut olayda davacının iddia ettiği gibi hatalı bir bildirimde bulunmuşsa üçüncü haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren on beş gün içinde menfi tesbit davası açarak bu borçtan sorumlu olmadığını ispatlayabilir. Bu husus İİK’nın 89 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında açıkça belirtilmektedir. Üçüncü kişinin bu davayı kazanması halinde talep edilen tutardan sorumlu olmadığı ve bunu icra veznesine yatırmasına gerek olmadığı anlaşılır. Menfi tesbit davasına ilişkin on beş günlük sürede bu dava açılmazsa üçüncü kişinin yedinde sayılan malı veya zimmetinde sayılan parayı icra dairesine teslim etmesi gerekir. Bu ödemenin haklı bir nedene dayanmadığı düşüncesinde olan ancak yasal gereklilikleri yerine getirmediği ya da getiremediği için parayı icra veznesine ödemiş olan alacaklı bakımından İİK’nın 89 uncu maddesinin beşinci fıkrasında, ödeme tarihinden itibaren bir yıllık süre içinde istirdat davası açma hakkı tanınmıştır. Zira takip borçlusu, ona ait bir mal veya hakkı elinde bulundurmadığı halde bu tutarı icra dairesine ödemek zorunda kalan üçüncü kişi karşısında sebepsiz biçimde zenginleşmiş olmaktadır. Üstelik istirdat davası sadece sebepsiz zenginleşen borçlu aleyhine değil, borçlu ile işbirliği içinde davranarak üçüncü kişiyi zarara sokan (kötüniyetli) alacaklı aleyhine de açılabilir. Özetlemek gerekirse üçüncü haciz ihbarnamesinin tebliğinden itibaren açılması öngörülen menfi tesbit davası (İİK.m.89/3) borcun bulunmadığı iddiasına dayanmakta iken, ödemeden sonra açılması öngörülen istirdat davası (İİK.m.89/5) haksız/nedensiz ödenmiş bulunan paranın geri alınması amacına yönelik olup birbirinden tamamen farklıdır. Somut olayda davalı alacaklı tarafından dava dışı borçlu S...İnş. Gıda Madencilik ve Day. Tük. Mal. San. Tic. Ltd. Şti'nin borcu için, icra dairesi kanalıyla davacı kuruma İİK’nın 89 uncu maddesi çerçevesinde birinci, ikinci ve üçüncü haciz ihbarnamelerini göndertmiştir. Davacı yan bu ihbarnamelerden ilk ikisine dava dışı borçlunun, kendilerinde hak ve alacağı bulunduğu yönünde cevap vermiş; ancak daha sonra cevaplarda bir hata bulunduğu iddiasıyla haciz ihbarnamelerinin iptali için İzmir 1.İcra Mahkemesi’nin 2009/31-15 E.K. sayılı dosyası üzerinden şikayet başvurusunda bulunmuştur. Anılan mahkemece bu talebin reddedilmesi üzerine davacı yanca 02.08.2010 günlü dekontla borç toplamı 29.374,18 TL. icra dosyasına yatırılmıştır. Eldeki dava 16.09.2010 günü, bir diğer ifade ile ödemeyi izleyen bir ay on dört günlük süre içinde açılmıştır. Yukarıda yapılan açıklamalar ve somut uyuşmazlık dikkate alındığında davacının talebi İİK’nın 89/3 üncü maddesine dayalı menfi tesbit talebi olmayıp, aynı Kanunun 89/5 inci maddesine dayanan istirdat istemine ilişkindir ve ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde açılan bu davada esasa girilerek yapılacak inceleme çerçevesinde bir karar vermek gerekir. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.S O N U Ç : I-Yukarıda (1) sayılı bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin 19.09.2013 günlü ek karara yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz isteminin süreden reddine ilişkin ek kararın kaldırılmasına,II-Yukarıda (3) sayılı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin esasa yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 05.06.2015 gününde yapılan önsorun yönünden ikinci, esas yönünden ilk görüşmede oybirliğiyle karar verildi.