Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 07.12.2010 gün ve 2010/220-398 sayılı kararın incelenmesinin taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 12.09.2011 gün ve 2011/7504-8994 sayılı ilamı ile;(...1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının temyiz itirazları reddedilmelidir.2-Davacının temyiz itirazlarına gelince; dava, kaçak zannı ile el konulan kürklerin bedelinin tahsili ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, ceza yargılaması sırasında teminat karşılığı alma imkanı varken, davacının bu imkanı kullanmamakla kusurlu olduğu belirtilerek maddi istek tümden reddedilmiştir. Manevi tazminat isteğinin ise feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.Kaçak zannı ile el konulan kürkler, ceza davası sırasında satılmış ve bedeli davacıya ödenmiştir. Davacı, düşük bedelle satıldığını ileri sürerek zararının tazminini istemiştir. Kürklerin teminat karşılığı alınma imkanı olduğu halde davacının bu yola gitmemiş olması davanın reddini gerektirmez. Bu konuda kusurlu bulunması halinde ancak tazminat takdiri indirim nedeni olabilir. Şu durum karşısında mahkemece maddi zarar kapsamının belirlenmesi ve şartları varsa belirlenen miktardan takdiri bir indirim yapılması gerekirken, davanın tümden reddedilmiş olması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir...)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Davacı vekili, müvekkilinin işyerinde 16/06/1996 tarihinde yapılan aramada 748 adet tilki kürküne el konulduğunu, şirket yöneticileri hakkında kamu davası açıldığını, söz konusu davanın Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldüğünü, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda mahkemece müvekkillerinin beraatine ve kaçak olmayan kürklerin iadesine karar verildiğini, davalı tarafın temyizi üzerine bir kısım eksikliklerden dolayı kararın bozulduğunu, bozma üzerine verilen karar ile kamu davasının ortadan kaldırılmasına ve suça konu eşyanın yasal olarak ithal edildiği anlaşılmakla karar kesinleştiğinde sahibine iadesine karar verildiğini, kararın kesinleşmesine müteakip kürklerin iadesi için müracaatlarında 30/01/2001 tarihinde satılan kürklerin bedelinin faizi ile birlikte şirket yöneticisi Veli 'ye ödendiğini ancak gerçek bedelin daha fazla olduğunu bu nedenle müvekkilinin maddi zarara uğradığını ileri sürerek, emtia değerinin ve el konulan malların kullanılmasının uzun süre engellenmesinden oluşan gelir kaybından dolayı şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan tahsilini talep etmiş, manevi tazminat isteminden ise feragat etmiştir.Davalı vekili, davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin gerektiğini ve el konulan emtianın yasa gereği satışının yapıldığını, bedelinin davacıya ödendiğini, herhangi bir zarar oluşmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, el konulan kürklerin teminat karşılığı iade edilmesi yönünde Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ara karar verilmiş olmasına rağmen, malların davacı tarafından teslim alınmadığı, yapılan satış işleminin hukuka uygun olduğu ve ileri sürülen zararın oluşmasında davalının kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Daire’ce yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü taraf vekilleri temyize getirmiştir.Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin ara kararı ile teminat karşılığı sanığa iadesine karar verilmiş olan ve davalı kurum tarafından satılmasıyla oluştuğu iddia edilen zararda emtianın davacı tarafından teminat karşılığı teslim alınmaması olgusunun, davanın reddini gerektirecek bir sebep olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.1- Direnme kararının gerekçesine yönelik davalı tarafın temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede; yerel mahkemenin davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair ilk kararı Yüksek Özel Daire’nin 15.03.2010 tarihli ilk ilamı ile bozulmuş olup, bozma ilamı ile kesinleşmiş olan bu hususun, ilk bozma ilamına uyulmasından sonra devam eden yargılama sürecinde yeniden temyiz itirazına konu edilmesinin olanağı bulunmadığından davalı vekilinin davanın zamanaşımından reddinin gerektiği yönündeki temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.2- Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemeye gelince; el konulan tilki kürklerinin iade edilmesi için ceza dosyasının sanığı Veli tarafından yapılan 23.12.1996 tarihli talep yazısı üzerine Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 24.01.1997 günlü D.İş sayılı kararı ile, el konulan kürklerden birer adet numune (siyah ve beyaz) alınmak suretiyle kürklerin gümrüklenmiş değeri olan 3.560,00 TL'ye muadil bir meblağın teminat olarak yatırılması veya teminat mektubu verilmesi halinde kürklerin sanık Veli 'ye teslimine karar verilmiş, 06.06.1997 tarihli dilekçede belirtildiği üzere de maddi imkansızlık nedeniyle teminat yatırılamadığı için kürklerin teslim alınamadığı ilgili mahkemeye bildirilerek teminatsız olarak iade talep edilmesine rağmen bu istemin kabul edilmediği dosya ekindeki Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi dosyasından anlaşılmıştır.Bu bakımdan; dava konusu zarar iddiasının oluşmasına neden olan el koyma işleminin haksız olduğu kesinleşen ceza dosyası ilamı ile sabit olduğundan, hukuka aykırı olarak el konulan kürklerin düşük bedelle satılması iddiası ile açılan eldeki davada, davacı tarafın kendi talebi üzerine kürklerin teminat karşılığı teslimine yönelik Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen ara kararının davanın reddine gerekçe yapılması mümkün değildir. Zira, ceza mahkemesi ilamı ile sabit olan hukuka aykırı el koymanın neden olduğu olumsuz sonuçları ortadan kaldırmak esasen el koyma işlemini yapan tarafın sorumluluğunda olması gereken bir husustur.O halde; Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇ: 1- Davalı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine, 2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda (2) nolu bölümde ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanunun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 23.10.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.