Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1447 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 1470 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Kocaeli 3.İş MahkemesiTARİHİ : 20/03/2012NUMARASI : 2012/73 E-2012/106 K.Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kocaeli 3.İş Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 12.07.2011 gün ve 2010/557 E., 2011/341 K. sayılı kararın incelenmesi davalı TCDD Genel Müdürlüğü vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesi’nin 08.12.2011 gün ve 2011/12924 E.-2011/12660 K. sayılı ilamı ile; (...1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 1.maddesinde “Bu Kanunun, senetle ispat, istinaf ve temyiz ile temyizde duruşma yapılmasına ilişkin parasal sınırlarla ilgili hükümlerinin Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan dava ve işlerde uygulanmayacağı, geçici 3.maddesinde ise Bölge adliye mahkemelerinin, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2.maddesi uyarınca Resmî Gazete' de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı HUMK’nun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı” düzenlenmiştir. Anılan düzenleme gereğince uygulanması gerekli olan HUMK'nun 427.maddesindeki 40,00 TL olan kesinlik sınırı parasal sınırları değiştiren 5219 sayılı Yasa'nın 2/c maddesi ile 21.07.2004 tarihinden itibaren verilecek kararlarda bir milyar liraya (1.000,00 TL’ye) çıkarılmıştır. Diğer bir deyişle 21.07.2004 tarihinden itibaren verilen kararların temyiz edilebilmesi için hüküm altına alınan miktarın bir milyar lirayı (1.000,00-TL’yi) geçmesi gerekir.Öte yandan HUMK’a 5236 sayılı Yasa'nın 19.maddesi ile eklenen Ek-4.maddeye göre ise “Görev, kesin hüküm, istinaf, temyiz, Yargıtay’da duruşma, senetle ispata ve sulh mahkemelerindeki taksim davalarında muhakeme usulünün belirlenmesine ilişkin maddelerdeki parasal sınırlar; her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 298'inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on milyon lirayı (10,00-TL) aşmayan kısımları dikkate alınmaz.”2010 yılında bu parasal sınır 1.430,00-TL.olarak uygulanmıştır. 12.11.2010 Gün ve 27757 sayılı Resmi Gazetede ilan edilen Maliye Bakanlığı’na ait 401 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde, 2010 yılı için belirlenen yeniden değerlendirme oranı %7,7 olarak öngörülmüştür. Buna göre, 2011 yılında mahkemelerce verilecek kararların temyiz edilebilmesi için, temyize konu dava değerinin 1.540,00. TL.’sini geçmesi gerekir.Somut olayda, davacılardan K.B. yararına hükmedilen maddi tazminat miktarı 1.433,78 TL’dir. Bu durumda hüküm, davacılardan K.B. yararına hükmedilen maddi tazminat yönünden kesin nitelik taşıdığından 01.06.1990 gün ve 1989/3 E. 1990/4 K. Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı da göz önünde tutularak davalı TCDD Genel Müdürlüğü avukatının davacılardan K. B. yararına maddi tazminata hükmedilmesine ilişkin hükme yönelik temyiz dilekçesinin kesinlikten reddi gerekir.2-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre ve bozma kararına uygun karar verilmesine göre davalı TCDD Genel Müdürlüğü'nün aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,3-Dava, 13.06.2006 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen işçinin eş ve çocuklarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemenin, davanın reddine dair 16.12.2008 günlü kararının Dairemizin 10.05.2010 günlü kararı ile bozulmasına karar verilmesi üzerine yapılan yargılama sonucunda 12.07.2011 tarihli karar ile davalılar Ş. A. ve R.H. aleyhine açılan davanın reddine, davacılar Y. B., İ. C.B., H. B. ve D. B'un maddi tazminat davalarının tüm davalılar yönünden ayrı ayrı reddine, davacı K. B.'un maddi tazminat davasının davalı TCDD Genel Müdürlüğü yönünden kısmen kabulü ile 1.433,78 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 13.06.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı TCDD Genel Müdürlüğü'nden alınarak davacı K.B.'a verilmesine, davacıların manevi tazminat davasının davalı TCDD Genel Müdürlüğü yönünden kısmen kabulü ile davacı Y. B. için 32.000,00 TL, davacı K. B. için 22.000,00 TL, davacı D.B. için 22.000,00 TL, davacı H.B.için 22.000,00 TL ve davacı İsa C.B.için 22.000,00 TL olmak üzere toplam 120.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 13.06.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı TCDD Genel Müdürlüğü'nden alınarak davacılara verilmesine, fazla istemin reddine karar vermiştir.Davacıların eş ve babası olan M. B.'un 13.06.2006 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu öldüğü, iş kazasının meydana gelmesinde ölen işçinin %50, davalı TCDD Genel Müdürlüğünün %50 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.Borçlar Kanunu’nun 47.maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)Bu ilkeler gözetildiğinde ölen işçinin çocukları K.B.D. B. H.B.ve İsa C..'un herbiri yararına hükmedilen 22.000,00'er TL manevi tazminatın bir miktar fazla olduğu açıktır. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde davalı TCDD Genel Müdürlüğünün bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve daha uygun bir miktara hükmedilmek üzere karar bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN : Davalı TCDD Genel Müdürlüğü vekiliHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacıların murisi M.B.’un davalı Devlet Demir Yolları Haydarpaşa Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nde işçi olarak çalışmakta iken meydana gelen iş kazası sonucu halatını kaybettiğini bu nedenle davacıların zarara uğradığını belirterek maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, olayın kazazede işçinin emir ve görevin aksine hareket ederek arkadaşı Ö.A.’ un da tüm ikazlarını dikkate almayarak girilmesi yasak olan ve trafiğe açık olan kuzey yolda çalışmak istemesinden kaynaklandığını, ağaç budanması işinin önceden trafiğe kapatılmış güney yolda yapılması gerektiğini, kazazedenin Tarım Kısım Şefliği işyerinin en kıdemli ve deneyimli işçilerinden olduğunu, davalıya kusur yüklenmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir. Yerel Mahkemece, davalı TCDD Devlet Demiryolları Genel müdürlüğünn %50 oranında kusurlu olduğu davacıların murisi M. B.’un da % 50 oranında kusurlu olduğunun belirlendiği kabul edilerek, davanın kısmen kabulü ile davacılardan murisin eşi Y.B.için 35.000,00 TL, çocukları, K..D. H. ve İ.C. bilensoy için ayrı ayrı olmak üzere 22.000,00 TL manevi tazminatın davalı TCDD Genel Müdürlüğünden tahsiline dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş; Mahkemece, önceki kararda çocuklar için takdir edilen manevi tazminat yönünden direnilmiştir. Direnme hükmünü, davalı TCDD Genel Müdürlüğü vekili temyiz etmiştir.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu'nun önüne gelen uyuşmazlık,Yerel Mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarının somut olayın gerçekleşme biçimine, hak ve nesafet kurallarına göre uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Manevi tazminat istemi haksız fiile dayanmaktadır. Bilindiği üzere, haksız fiilin unsurları; zarar, fiil ile zarar arasında illiyet bağı, fiilin hukuka aykırı olmasından ibarettir. Öte yandan, Mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 47. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.) maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak manevi tazminat takdirinde etkili olabileceği, 22.06.1966 tarih ve 1966/7 Esas, 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, taktir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiş olup, bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim taktir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Yine BK 47 (TBK 56). maddesi hükmüne göre; hâkimin özel halleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu tutar, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Taktir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.Manevi tazminat, bozulan ruh huzurunun, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabın kısmen ve imkan nisbetinde iadesini amaçladığından hâkim, M.K.nun 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir.Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 28.05.2003 gün 2033/21-368-355 ve 23.06.2004 gün 2004/13-291-370 sayılı kararları). Somut olayın incelenmesinde, 13.06.2006 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu davacıların murisi Mehmet Bilensoy’un hayatını kaybettiği anlaşılmaktadır.Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenler dikkate alındığında hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğunun anlaşılmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.S O N U Ç : Davalı TCDD Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı Kanunun 8/son maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02.10.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.