MAHKEMESİ : İzmir 6.İş MahkemesiTARİHİ : 18/06/2012NUMARASI : 2012/109 E-2012/353 K.Taraflar arasındaki “işçilik alacakları” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 6.İş Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 30.07.2009 gün ve 2008/658 E.-2009/335 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 20.02.2012 gün ve 2009/39155 E.-2012/4897 K. sayılı ilamı ile; (...A) Davacı İsteminin Özeti:Davacı, iş sözleşmesinin davalı işyerinde çalışan diğer çalışanların şikayetleri nedeni ile davalı işveren tarafından feshedildiğini, İzmir 9.İş Mahkemesinin 2006/573 E. 2007/82 K. sayılı dosyası ile açılan işe iade davasının işveren feshinin geçerli nedene dayandığı gerekçesiyle reddedildiğini ve ilgili kararı temyiz ettiklerini, kararın Yargıtay 9.H.D.’nin 2007/14835 E. 2007/36284 K. sayılı kararı ile onanmasına karar verildiği, maddi hatanın düzeltilmesi talebininde reddine karar verildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatının tahsilini talep etmiştir.B)Davalı Cevabının Özeti:Davalı, davacının formen olarak çalıştığını, diğer çalışanlardan maddi menfaatler elde ettiğini, karşılığında izin kullandırdığını, bayan işçiler hakkında cinsel imalarda bulunduğunu, iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.C)Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini fesihte haklı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. D)Temyiz:Kararı davacı temyiz etmiştir. E)Gerekçe:İşe iade davasında davacının iş sözleşmesinin haklı değil, geçerli nedenle feshedildiği kabul edilerek sonuca gidilmiş ve bu hüküm Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Bu saptama kıdem ve ihbar tazminatına yönelik eldeki davada bağlayıcı nitelik taşımakta olup, iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği sonucuna varılarak davanın reddi bozmayı gerektirmiştir...)gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, ihbar ve kıdem tazminatı istemlerine ilişkindir.Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının iş akdinin işveren tarafından noter ihtarı ile toplu iş sözleşmesinin disiplin hükümleri bölümünün 14 ve 20. bendi uyarınca 4857 sayılı Kanun’un 25/II-e maddesine göre feshedildiğini, davacının açtığı işe iade davasının ise davacıya isnat edilen davranışların geçerli fesih nedeni olduğu kabul edilerek reddine karar verildiğini, bu durumda iş akdi 18. madde kapsamında sonlandırıldığından ihbar ve kıdem tazminatı ödenmesi gerektiğini, iş arkadaşları ve işverene karşı olumsuz davranışlarda bulunmadığını beyanla, ihbar ve kıdem tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.Davalı P... Entegre Et ve Un Sanayi AŞ vekili cevap dilekçesinde; davacının iş sözleşmesinin iş arkadaşlarından menfaat temin etmesi ve işyerindeki bayan işçiler hakkında cinsel imalarda bulunması nedeniyle İş Kanunu’nun 25/II.maddesine göre feshedildiğini, işe iade davasında verilen kararda mahkemenin, davacının işyerinde sergilediği davranışları iş akdinin feshi için yeterli kanaat sebebi olarak gördüğünü, ihbar ve kıdem tazminatlarının ancak 17 ve 18.maddelere göre yapılan fesihlere bağlı olarak istenebilecek tazminatlar olduğunu, işe iade kararında feshin 17 ve 18.maddelere dayalı olarak yapıldığına hükmedilmediğini belirtilerek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, “davacının, emri altında olan işçilerden maddi menfaat temin ettiği, bayan personel hakkında, rencide edici, uygunsuz ve iffetlerini zedeleyici içerikte konuşmalar yaptığı, davranışlarının işyeri barışının ve huzurunun bozulmasına sebep olduğu, bu eylem 4857 sayılı Kanun’un II/ b), c), d) ve e) bendi kapsamında kalmakla birlikte, davalı işveren fesih sebebi ile bağlı bulunduğundan, işveren tarafından iş akdinin feshinin 4857 sayılı Kanun’un II/e) bendi kapsamında haklı fesih sebebine dayanıldığı” gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından temyizi üzerine, Özel Daire’ce yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş, mahkemece “işe iade talebinin reddine dair ilamda, fesih sebebinin haklı sebep oluşturmadığı yönünde bir tespitte bulunulmadı, feshin geçerli sebebe dayandığı saptaması gerekçelendirilirken dayanak sebeplerin her birinin, 4857 sayılı Kanun’un II. maddesi kapsamında haklı fesih sebebi oluşturduğu” gerekçesiyle davanın reddine ilişkin önceki kararda direnilmiştir.Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmektedir.I-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda yapılan görüşme sırasında işin esasına geçilmeden önce, ilk olarak, davalı işveren vekilinin, vekillikten istifa edip etmediği hususunun araştırılması için dosyanın geri çevrilmesine gerek olup olmadığı ön sorun olarak incelenmiştir.Somut uyuşmazlıkta Özel Daire bozma kararı sonrası duruşma gününü içeren tensip tutanağının davalı Pınar AŞ vekili Av.D.A..'a tebliğini içeren tebligat parçası; 16.04.2012 tarihinde “Muhatap Av. ile birlikte çalışan Büşra Göksu'nun yazılı imzalı beyanı ile...vekillikten istifa nedeniyle iade” şerhi ile bila tebliğ iade edilmiş, direnme kararı ise davalı Pınar AŞ vekili Av.D.A..'a “Muhatabın o an dışarıda olması sebebiyle aynı adreste kendisiyle birlikte sürekli çalışan ve imzaya ehil olan B.. G.. imzasına tebliğ edilmiştir” meşruatı ile 12.12.2012 tarihinde tebliğ edilmiş olup, dosya içerisinde davalı P.. AŞ vekili Av.D.Akdaş tarafından ibraz edilmiş bir istifa dilekçesi bulunmamaktadır.Bilindiği üzere, vekâlet sözleşmesinin, hizmetle ilgili diğer sözleşmelere oranla, çok daha sıkı bir şekilde karşılıklı güvene dayalı olduğu öğreti ve uygulamada ittifakla benimsenmektedir. Vekâlet ilişkisinin kurulmuş olması, karşılıklı güven unsurunun vekâlet sözleşmesinin kurulması aşamasında her iki taraf yönünden mevcut olmasıyla mümkündür ve bunun o aşamada varlığının göstergesidir. Ne var ki, vekâlet sözleşmesinin niteliği gereğince, bu unsur, sözleşmenin devamı süresince de varlığını korumalıdır. Eğer, başlangıçta mevcut olan karşılıklı güven, sözleşme süresi içerisinde gerçekleşen olgulardan dolayı bir taraf yönünden haklı olarak zedelenir veya ortadan kalkarsa, o taraf sözleşmeyi her zaman feshedebilir. Bu ilke, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 396/1.maddesinde, “Vekâletten azil ve ondan istifa her zaman caizdir” şeklinde ifade edilmiş, aynı ilke 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 512.maddesinde de belirtilmiştir. Azil ve istifa beyanı yenilik doğuran tek yanlı bir işlemdir ve irade beyanının karşı tarafa ulaşması ile vekâlet ilişkisini “tasfiye edilmesi gerekli” bir ilişki durumuna sokar (Hatemi/Serozan/Arpacı Borçlar Hukuku Özel Bölüm. İstanbul 1992 s.435).Herhangi bir şekle tabi olmayan istifa beyanı; vekalet ilişkisini ileriye doğru sona erdiren, bozucu yenilik doğuran tek taraflı bir hukuki muameledir ve doğurduğu bozucu yenilik doğuran etki nedeniyle, istifaya ilişkin irade beyanının bizzat vekilden gelmesinde zorunluluk bulunmaktadır.Öte yandan, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 37. ve 396.maddelerinde açıkça vurgulandığı üzere temsil yetkisinin son bulması, vekilin yetkisiz temsilci haline gelmesi ve yaptığı işlemlerin bu nedenle geçersiz sayılması için, azil keyfiyetinin temsilciye ulaştırılması gerekir. Buna göre, davada bir tarafın vekilinin istifa ettiğinin mahkemeye ve karşı tarafa bildirilmesi zorunludur. Aksi halde karşı taraf (ve mahkeme) hakkında hüküm ifade etmez. Buradan gidilerek temsilciye ya da üçüncü kişilere temsil yetkisinin geri alındığı, yöntemine uygun biçimde ulaştırılmadıkça bu yetkinin devam ettiği kabul edilir. Somut uyuşmazlıkta davalı vekilinin istifasına dair dosya kapsamında her hangi bir belge yer almadığı gibi, tebligat üzerine dercedilen ve vekilin istifa ettiğine ilişkin beyanın ise vekile değil, çalışanına ait olduğu anlaşılmaktadır.Yukarıda açıklandığı üzere, davalı vekilinin istifa ettiğine dair; vekilden sadır olan bir irade beyanı mahkemeye ulaşmadığından, vekilin davalıyı temsil yetkisinin devam etmekte olduğunun kabulü gereklidir.Bu halde, davalı vekilinin istifaya ilişkin beyanının bulunmaması ve hâkimin taraf vekilinin istifasını re’sen araştırma yükümlülüğünden sözetmenin de mümkün olmaması hususları dikkate alınarak, dosyanın taraf vekilinin istifa beyanının araştırılması için geri çevrilmesine gerek bulunmadığına 19.02.2014 gününde yapılan ilk görüşmede oybirliğiyle karar verildi.