MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece)TARİHİ : 25/09/2012NUMARASI : 2011/44-2012/46Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4.Hukuk Dairesince; DAVA :Dava dilekçesinde, davacı hakkında sarhoşluk nedeniyle idari yaptırım kararı uygulandığı; bu kararın keyfi ve kişisel kusura dayalı olduğu; itirazın reddinde ise ispat yükünün davacıya yükletildiği ve yasanın açık hükmüne aykırı davranıldığı ileri sürülerek; 10.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesi talep olunmuştur.CEVAP :Cevap dilekçesinde, sorumluluk koşullarının oluşmadığı savunularak davanın reddi talep olunmuştur.GEREKÇE :Dava, hakimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.Hakimlerin yargısal faaliyetleri nedeniyle sorumlulukları, HMK'nun 46-49. maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Yasa'da da gösterilen sorumluluk nedenleri, örnek niteliğinde olmayıp; sınırlı ve sayılı durumları ifade etmektedir.Somut olayda, idari yaptırım işlemine itiraz üzerine verilen karar nedeniyle manevi tazminat talebinde bulunulmuştur.Tazminat istemi, yasa yolları düzenlenmiş bulunan yargısal işlem ve kararlara ilişkindir.Nitekim, itiraz üzerine verilen karara karşı yazılı emir yasa yoluna gidilmiş ve sonrasında davacının itirazı kabul edilmiştir. Hatalı olduğu ileri sürülen yargısal işlemlerde, özel amaç ile davranıldığı yönünde bir delil bulunmamaktadır.Sınırlı ve sayılı hukuki sorumluluk nedenlerinden hiç birisi mevcut değildir. Şu durumda, davanın reddine karar verilmesi gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca, davanın esastan reddi halinde disiplin para cezasının takdir edilerek hüküm altına alınması gerekir. Bu konuda, para cezasında yeniden değerleme oranında yapılması gereken arttırım miktarı ile dava konusu olayın gelişim biçimi ve dosyaya yansıyan olgular göz önünde tutulmuştur.HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK'nun 46. maddesinde öngörülen sorumluluk sebepleri bulunmadığından davanın reddine,2-HMK'nun 49. maddesi uyarınca takdiren 600,00-TL disiplin para cezasının davacıdan alınarak Hazine'ye gelir kaydedilmesine,3-Davanın reddi nedeniyle alınması gereken 21,15-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 222,75-TL'den düşümü ile kalan 201,60-TL'nin istek halinde davacıya iadesine,4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir olunan 2.400,00-TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,,…”Dair oybirliği ile verilen 25.09.2012 gün ve 2011/44-46 sayılı kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kâğıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü: HUKUK GENEL KURULU KARARIDavacı vekili, 6100 sayılı HMK 46. maddesine dayanarak devlet aleyhine tazminat davası açmıştır. Mahkemece yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Hukuk Genel Kurulu’nda, 6100 sayılı HMK’nun 137/2.maddesi dikkate alındığında taraflar çağrılıp ön inceleme duruşması yapılmadan tahkikat duruşmasına geçilip geçilmeyeceği öncelikle tartışılmıştır.Konunun anlaşılabilmesi için dosyadaki inceleme safhası ve ön incelemenin niteliği hakkında kısaca bilgi verilmesi gereklidir. Dosyadaki inceleme safhası: Davacı vekili 06.12.2010 tarihli dilekçe ile Ankara Asliye Hukuk 7. Mahkemesi’nde tazminat davası açmış, ilgili mahkemenin görevsizlik kararı vermesi üzerine dosya Yargıtay 4. Hukuk Dairesine gönderilmiştir. Dairece naip üye tayin edildikten sonra dilekçeler aşaması tamamlanmıştır. Dilekçeler aşamasının tamamlanmasını takiben taraflar çağrılmadan ön inceleme tutanağı düzenlenmiş, “tarafların üzerinde tasarruf edebilecekleri bir konu olmadığı ve dolayısıyla tarafların sulha teşvik edilmesi veya tarafların sulh olabilecekleri miktar belirlemesi olamayacağından bu aşamada ayrıca tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesine gerek olmadığı” gerekçesi ile ön inceleme duruşması yapılmamış ve gün tayin edilerek tahkikat duruşmasına geçilmiş, taraflar huzurunda esas hakkında karar verilmiştir.Ön incelemenin niteliğine gelince; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hukukumuzda ilk derece yargılamasının beş temel aşamadan oluşması öngörülmüştür. Bunlar sırası ile; dilekçelerin karşılıklı verilmesi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hükümdür. Bu aşamalar içinde yeni olan ise ön inceleme aşamasıdır. Yargılamanın gereksiz yere uzamasının engellenmesi; mahkemenin ve tarafların yargılamada gereken hazırlığı davanın başında yapmasının sağlanması bakımından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile dilekçelerin verilmesinden sonra ve tahkikat aşamasından önce gelmek üzere "ön inceleme" adıyla yeni bir yargılama aşaması kabul edilmiştir. (H.Pekcanıtez/O.Atalay/ M.Özekes, Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları,11.Bası, Ankara 2011, s.375-376). 6100 sayılı HMK’nun 137.maddesinde, ön incelemenin kapsamı; 138.maddesinde ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında verilecek kararlar; 139.maddesinde ön inceleme duruşmasına davet; 140.maddesinde ise yapılması zorunlu olan ön inceleme duruşması düzenlenmiştir. 6100 sayılı HMK’nun ön incelemenin kapsamı başlıklı 137.maddesinde; “dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, 138.madde dikkate alınarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verileceği, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerektiği takdirde kararını vermeden önce bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebileceği, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlık konularını tam olarak belirleyeceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik edeceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği belirtilmiştir. Ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar ile sınırlı olmak üzere tanık dinleme, belge inceleme, bilirkişi görüşü alma, keşif yapma ve yemin teklif etme gibi işlemler yapılabilecek, ancak tahkikat yönelik işlemler yapılamayacaktır.HMK 137/2.maddede ise, ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği düzenlenmiştir. Uygulamadaki eski alışkanlıkların devam etmesinin kesin olarak önüne geçilmesi amacıyla Kanun koyucu, ön inceleme aşaması tamamlanmadan ve bu aşamada alınması gereken kararlar alınmadan tahkikat aşamasına geçilmesini ve tahkikat için duruşma günü belirlenmesini kesin bir ifade ile (emredici nitelikteki bir düzenlemeyle) yasaklamıştır ( Pekcanıtez/Atalay/Özekes, age. s.375-376).Görüşmeler sırasında, bir kısım üyeler tarafından; dosya üzerinden olsa da bir ön incelemenin yapıldığını, bu aşamadan sonra geri dönülerek ön inceleme yapılmak üzere kararın bozulmasının usul ekonomisi açısından doğru olmayacağı savunulmuş ise de, yukarıda belirtilen 6100 sayılı HMK 137/2 maddesi dikkate alındığında, ön inceleme duruşması ve duruşmada yapılması gerekli olan işlemler yapılmadan tahkikat duruşmasına geçilemeyeceği, bu düzenlemenin emredici nitelikte olduğu gerekçesiyle bu düşünce benimsenmemiştirTüm bu hususlar dikkate alındığında, dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra öncelikle dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazların incelenmesi; bu konularda yine dosya üzerinden olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi, dosya üzerinden karar verilemeyen dava şartları ile ilk itirazlar hakkında karar verilmek ve diğer ön inceleme işlemlerini yapmak üzere tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesi, 6100 sayılı HMK 137 ve 140.maddelerine göre ön inceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan sonra tahkikat duruşmasına geçilmesi gerekirken, ön inceleme işlemlerinin dosya üzerinden yapılarak tahkikat duruşmasına geçilmesi, esas hakkında karar verilmesi doğru bulunmamış kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz istemlerinin şimdilik incelemesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 12.maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’na eklenen 93/A-5 fıkrası ve 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440.maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.10.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildiKARŞI OY YAZISIUsulü muhakemeye muhalefetten dolayı bir hükmün bozulabilmesi için, bu kusur veya eksikliğin kararı değiştirerek derecede bulunması gerekir. Böyle değilse, usulü muhakemeye muhalefetten dolayı bir hüküm bozulamaz. (HUMK. m. 429/son) Ön incelemenin yapılmamış olması yargılama usulüne aykırıdır. Ne var ki, davada ön incelemede çözümü gereken (HMK. m. 137) usulü bir problem, ne taraflarca ileri sürülmüş ne de mahkemece tespit edilmiştir. Davalı, davanın esası hakkında cevap vermiş ve reddini istemiştir. Taraflar, sunabilecekleri delilleri de sunmuşlardır. Davaya "ilk derece mahkemesi" olarak bakan Yargıtay Dairesi de, sunulan delilleri değerlendirerek davanın esası hakkında hüküm tesis etmiştir. Bu aşamadan sonra ön inceleme aşamasına dönülmesi, sonuç üzerinde değiştirici bir etki meydana getirmeyecektir. Bu bakımdan işin esasının incelenmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun usulü eksikliğe dayanan bozma görüşüne iştirak edilmemiştir.KARŞI OY YAZISIHukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3/2. Maddesi, “ Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun’un 26/09/2004 tarihli 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454.madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur ” hükmünü içermektedir. HMK Geçici 3. madde yollamasıyla uygulanması gereken 1086 sayılı Kanun’un 428. maddesinde bozma nedenleri sayılmış, anılan maddede, “ Usulü muhakemeye muhalefet edilmesi “ bozma nedeni olarak öngörülmüştür. Maddenin son fıkrasında ise, “ Usulü muhakemeye muhalefetten dolayı bir hükmün nakzolunabilmesi mahkemeye ait vazaifte usulü muhakemenin ihlal olunmasına ve iş bu kusur ve hatanın lahik olan hükmü tağyir edecek derecede bulunmasına veya müddei yahut müddeialeyh tarafından usulü muhakemenin tağyir ve ihlal olunduğunu ispat edecek derecede itiraz olunupta mahkemede tetkik edilmemiş olmasına mütevakkıftır “ hükmü yer almaktadır. Bu hükme paralel olarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 371.maddesinde de, “ Karara etki eden yargılama hatası veya eksiklikleri bulunması “ bozma sebebi olarak belirtilmiş, karara etki etmeyen yargılama hatası veya eksikliklerinin bozma nedeni olmayacağı hüküm altına alınmıştır. Yasada bir usul hukuku kuralının yanlış uygulanmış olmasının temyiz (bozma) sebebi teşkil edebilmesi için hukukun bu yanlış uygulanmasının verilen kararı değiştirebilecek nitelikte olması gerekir. Yani, o usul hukuku kuralı yanlış uygulanmasaydı karar başka türlü olacak idi ise bu hal bozma sebebi olarak kabul edilebilir. Hukukun yanlış uygulanmış olması ile verilen karar arasında bir illiyet bağının bulunması gerekir. Usul hukukunda bu illiyet bağını tespit etmek maddi hukuktaki gibi kolay değildir. İlliyet bağı bulunup bulunmadığının her olayın özelliğine göre Temyiz Merci tarafından takdiri gerekir. Hükmün sonucunu etkilemeyen usul yanlışlıkları bozma sebebi sayılamaz. Aksi halde sırf şekle dayalı ve hükmü değiştirmeyen usul yanlışlığı yüzünden kararın bozulması, uyuşmazlıkları uzatmaktan başka işe yaramaz. Nitekim 23.05.1956 tarih, 8/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, muhakemenin iadesi isteminin, taraflar teşkil edilerek incelenmesi icap etmekte ise de, Usulün 428.maddesi gereğince bu hatanın hükmü tağyir edecek derecede bulunmaması itibarıyla bozma sebebi sayılmayacağı belirtilmiştir.Somut olayda, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nce, ön inceleme duruşması yapılmaksızın tahkikat duruşması yapılarak karar verilmiştir. Bu durum 1086 sayılı Kanun’un 428.maddesinde sayılan usulü muhakemeye muhalefet edildiği anlamına gelir. Bu usul hatasının bozma nedeni olabilmesi için, ön inceleme duruşması yapılmamasının esas hakkında verilen karara etki etmiş olması gerekir. Yani ön inceleme duruşması yapılmış olması halinde, kararın başka türlü verilecek olması halinde hükmün bozulması gerekir. Bunun anlaşılabilmesi için de, hükmün esas yönünden temyiz incelemesinin yapılması gerekir. Esas hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, ön inceleme duruşması yapılmamasının hükmün esasını etkilediğinin tespiti halinde hükmün bozulması gerekir. Açıkladığım nedenlerden dolayı Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nce ön inceleme duruşması yapılmamış olmasının tek başına bozma nedeni olmadığı, ön inceleme duruşması yapılmamış olmasının temyiz incelemesi için bir ön sorun teşkil etmediği, usul hatasının hükmün esasına etkili olup olmadığının esas yönünden temyiz incelemesi yapılarak çözümlenmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun bozmaya yönelik görüşüne katılmıyorum.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
Avukatın yapamayacağı işler- ortak çalışan avukatlar da işi yasal olarak reddetmek zorundadır.
1136 Sayılı Avukatlık Kanunu'nun 38.maddesinde avukatın işi ret mecbureyetinde olduğu haller gösterilmiş, aynı maddenin (c) bendi; “Avukatın evvelce hakim, hakem, Cumhuriyet savcısı, bilirkişi veya memur olarak görev yapmış olmasını” işi reddetme sebebi olarak kabul etmiş, aynı maddenin son fıkrasın
Borçlunun adi ortaklık payının haczi mümkün olmayıp ancak semerelere ve tasfiye payına haciz konulabilir
MAHKEMESİ : İstanbul 9.İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 16/05/2013NUMARASI : 2013/274 E-2013/479 K.Taraflar arasındaki “icra memuru işleminin kanun yolu ile iptali isteminden" dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 9.İcra Hukuk Mahkemesi'nce şikayetin reddine dair verilen 17.07.2012 gün ve 2012/686
Şirket hisselerinin haczi, yönetim yetkisi verir mi?
MAHKEMESİ : İzmir 1. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 17/11/2011NUMARASI : 2011/999-2011/990Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 11.06.2012 tarih ve 2012/3091-19898 Karar sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işl
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?