MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece)TARİHİ : 29/01/2013NUMARASI : 2012/93-2013/15Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesince; “DAVA: Dava dilekçesinde, davacının avukat olduğu ve ceza soruşturması sırasında hakkında verilen arama ve yakalama kararlarının hukuka aykırı olduğu; soruşturma sırasında TCK'nun 326. maddesine aykırılık eylemi nedeniyle tutuklanmasına karşın, yargılama aşamasında TCK'nun 314/2. maddesi uyarınca tutukluluk halinin devamına karar verildiği; tutuklama, tahliye isteminin reddi ile tutuklamaya itirazın reddi kararlarının Yasa'ya aykırı olduğu ileri sürülerek, 5.000,00'er-TL manevi tazminata hükmedilmesi ve dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi talep olunmuştur.CEVAP: Cevap dilekçesinde, CMK'nun 141-144. maddeleri uyarınca ağır ceza mahkemesinin görevli bulunduğu; hakimler aleyhine bu şekilde tazminat davası açılmasının Anayasa'ya aykırı olduğu; kararlarda yasal ve yeterli gerekçenin gösterildiği; davanın izaç amacını taşıdığı savunulmuştur.Yargılama aşamasında, dava dilekçesi 6110 sayılı Yasa uyarınca Hazine'ye tebliğ edilmiş olup verilen cevap dilekçesinde; dava konusu edilen işlemin kesinleşmediği ve davanın dinlenilebilir olmadığı; esası bakımından da, davanın reddi gerektiği savunulmuştur.GEREKÇE : Dava, hakimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak manevi tazminat istemine ilişkindir.Dairemizin 03/05/2011 gün ve 2010/37-2011/26 sayılı kararı ile, istemin CMK'nun 141-144. maddeleri kapsamında bulunduğu ve ağır ceza mahkemesinin görevli bulunduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin reddine karar verilmiş; temyiz istemi üzerine, Hukuk Genel Kurulu'nun 16/12/2011 gün ve 2011/4-680; 818 sayılı kararı ile; bozma hükmü oluşturularak dosya dairemize iade olunmuştur.Bozma ilamına uyulmuştur."Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair" 6110 sayılı Yasa 14/02/2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe girmiştir. 6110 sayılı Yasa'nın 12. maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'na 93/A maddesi eklenmiştir. Maddedeki düzenlemeye göre:Hakim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle: a)Ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir. b)Kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hakim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamaz. Devlet aleyhine açılacak tazminat davası ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan; a)Soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya kamu davası açılmış ise kovuşturma sonucunda verilen hükmün, b)Dava sonunda verilen hükmün, kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabilir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya hükmün kesinleşmesinden önce, hakim veya savcının söz konusu işlem, faaliyet veya kararıyla ilgili olarak görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanmaktan mahkumiyeti halinde ise tazminat davası bu hükmün kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde açılabilir.Yine yargılama aşamasında yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 46. maddesinde; hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği biçiminde düzenleme yapılmıştır.Dava konusu, ceza soruşturması sırasında yapılan işleme ilişkindir. Açılan ceza davası ise, birleştirme kararı sonrasında İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2009/191 esas sayılı dosyasında derdest bulunmaktadır. 6110 sayılı Yasa ile değişik 2802 sayılı Yasa'nın 93/A maddesi uyarınca; ancak, asıl dava sonucunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tazminat davası açılabilir. Şu durumda, davacının istemi dinlenilebilir bulunmamakta olup; dava dilekçesinin reddine karar verilmelidir.Diğer yandan, bu durum dava açıldıktan sonra yapılan Yasa değişikliğinden kaynaklanmış olup; dava açmasında, davacı kusurlu sayılamaz. Şu halde, kesin hüküm oluşturmaması bakımından dava dilekçesinin reddine karar verilmeli; aynı gerekçelerle, yargılama harç ve giderleri ile davacı sorumlu tutulmamalıdır.HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Dava ön şartı yokluğu nedeniyle dava dilekçesinin reddine,2-Davanın reddi nedeniyle alınması gereken 24,30.-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 148,50.-TL'den düşümü ile kalan 124,20.-TL'nin istek halinde davacıya iadesine,3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir olunan 2.640,00-TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,4-Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,Dair oybirliği ile verilen 29.01.2013 gün ve 2012/93-15 sayılı kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kâğıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü: HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu’nca incelenecek ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve davanın niteliği gereği duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü Dava 6100 sayılı HMK 46. maddesine dayanarak devlet aleyhine açılan tazminat davası olup Dairece (mahkemece) yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçelerle dava dilekçesinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemeler kararlarını somut, açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadır (HMK 33/2.c). Kararlarda tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gerekir (HMK 297/1-c). Anayasa’nın 141/3 maddesinde de “bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmüne yer verilmiştir. Bu ilkeler adil yargılama hakkının da bir gereğidir. Ancak bu şekle oluşturulacak gerekçe sayesinde Yargıtay hukuka uygunluk denetimi yapabilir. Somut olayda, ilk derece mahkemesi sıfatıyla karar veren Dairece, hükmün gerekçe kısmında “Diğer yandan, bu durum dava açıldıktan sonra yapılan Yasa değişikliğinden kaynaklanmış olup; dava açmasında, davacı kusurlu sayılamaz. Şu halde, kesin hüküm oluşturmaması bakımından dava dilekçesinin reddine karar verilmeli; aynı gerekçelerle, yargılama harç ve giderleri ile davacı sorumlu tutulmamalıdır.” ifadelerine yer verilmesine karşılık, hüküm kısmında davacıdan harç alınması davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi ve davacının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına karar vermek suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratmıştır. Bu bakımından usule aykırı olarak verilen kararın bozulması gerekmiştir.S O N U Ç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30 maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı H.U.M.K. nun 429. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun’un 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.09.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.