MAHKEMESİ : Trabzon 1.İş MahkemesiTARİHİ : 15/10/2012NUMARASI : 2012/509 E-2012/762 K.Taraflar arasındaki “feshin geçersizliği ve işe iade” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Trabzon 1.İş Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 05.05.2011 gün ve 2010/818 E.-2011/251 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 22.Hukuk Dairesi'nin 24.05.2012 gün ve 2011/17278 E.-2012/11047 K. sayılı ilamı ile; (...Davacı vekili, davacının çalışma hayatının tamamını aynı işyerinde geçirdiğini, değişen tüm yönetici ve personel ile uyum içinde görev yaptığını, görev süresince işyerinde titizlik ve çalışkanlıkla işini yürüttüğünü, davacının keyfi muamele ile işten çıkartıldığını, fesihte açık ve kesin sebep gösterilmediğini belirterek müvekkilinin işe iadesine ve kanuni haklarına karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, hastane bünyesinde yürütülen soruşturma sürecinde davacının iş sözleşmesine ve iş etiğine uygun davranmadığını, hastalardan tahsil edilen hastaneye ait paraları muhasebeye teslim etmediği, hastaneyi zarara uğrattığı, soruşturmayı yapan komisyona yalan beyanda bulunduğu ve benzeri eylemleri tespit edildiğinden, davalı şirket yönetim kurulunun kararı ile önce işten el çektirildiğini bilahare aynı yönetim kurulunun kararıyla da davacının iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, davacının tespit edilmiş ve isminin geçtiği herhangi bir somut usulsüz işlemin kanıtlanamadığı gibi hastanenin resmi kayıtlarına geçmiş para eksikliği ve kasa açıklarına dair de herhangi bir resmi belgenin davalı taraf ça dosyaya sonulmadığı, ayrıca meydana geldiği iddia edilen olaylarla ilgili olarak da savcılığa bildirilmiş herhangi bir suç duyurusunun da bulunmadığı gerekçesiyle işe iadeye karar verilmiştir. Hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosya muhteviyatindaki bilgi, belge ve tanık anlatımlarından anlaşılmaktadır.Dosya içeriğine göre, davalı işverenin hastanesinde göz polikliniğinde sekreter olarak çalışın davacının iş sözleşmesi, hakkında yürütülen soruşturma sonucu haklı sebebe dayanılarak feshedilmiştir. Davalı vekili tarafından ilgili soruşturma komisyonu raporu ve denetleme kurulu raporu sunulmuş, tanık dinletilmiştir. Delil durumundan, hastane yönetimi ve göz polikliniğinde çalışan personel arasında, hasta işlemlerinin muhasebeleştirilmesi hususunda bir uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak mahkemece yapılan inceleme, uyuşmazlığı aydınlatmaya yeterli nitelikte değildir. İşverenin faaliyeti konusunda uzman, ayrıca muhasebe ve mali işlerden anlar üç kişilik bilirkişi kurulu marifetiyle işyerinde keşif gerçekleştirilmeli, muhasebe sisteminin nasıl işlediği, davacının hastanenin oluşturduğu sisteme aykırı işlemlerinin bulunup bulunmadığı saptanmalı, bu işlemlerin usulsüzlük, kasıt ya da ihmal taşıyıp taşımadığı incelenmelidir. Alınacak raporla tespit edilecek duruma göre, fesihte haklı sebep olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilmeli, ayrıca işverenin soruşturmasına engel olunduğuna ilişkin tutanaklarda belirlenmiş eylemler de dikkate alınmalı, haklı sebeple birlikte gerçekleşen durum itibariyle geçerli sebebin de oluşup oluşmadığı tartışılmalıdır. Yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Davalı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, feshin geçersizliği ve işe iade istemine ilişkindir.Yerel mahkeme, işe iadenin haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir.Hüküm, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire'ce yukarıya aynen alınan gerekçeyle bozulmuş, yerel mahkemece direnme kararı verilmiştir. Hükmü temyize davalı vekili getirmektedir.Hukuk Genel Kurulu’nda görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 20/3.maddesinde yer alan “mahkemece verilen kararın temyizi halinde Yargıtay ilgili Dairesinin vereceği kararın kesin olduğu” hükmü karşısında, Yargıtay Özel Daire kararının direnmeye konu edilip edilemeyeceği, yerel mahkemece önceki hükümde direnme kararı verilip verilemeyeceği, ön sorun olarak tartışılmıştır. Sorunun çözümü 4857 sayılı İş Kanunu'nun 20.maddesinin incelenip irdelenmesini zorunlu kılmaktadır. Şöyle ki; 4857 sayılı yeni İş Kanunu'nun 20.maddesi:“İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gözetilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir. Toplu iş sözleşmesinde hüküm varsa veya taraflar anlaşırlarsa, uyuşmazlık aynı sürede özel hakeme götürülür. Feshin geçerli bir sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Dava seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır, mahkemece verilen kararın temyizi halinde Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir. Özel hakemin oluşumu çalışma esas ve usulleri bu yönetmelikle belirlenir.”Hükmünü getirmiştir.Madde ile iş aktinin feshinin geçersizliğine ilişkin açılacak bir davanın seri yargılama usulüne göre, kısa süre içerisinde sonuçlandırılması düşüncesi, işçinin emek gelirinden olanaklar ölçüsünde çok kısa bir süre yoksun kalması ilkesinden kaynaklanmış ve bu nedenle de Yargıtay Özel Dairesi'nce verilecek kararın kesin olması amaçlanmıştır.Benzer nitelikteki düzenlemelere; 2821 sayılı Sendikalar Yasası'nın 4.maddesi, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu'nun 3, 12, 15 ve 60. maddelerinde de yer verilirken iş hukukuna yön veren temel ilke ve düşüncelerden hareket edildiği, Hukuk Genel Kurulu’nun 13.03.1985 gün ve E:1984/9–834, K:1985/201 sayılı kararında da, benzer bir konunun ele alındığı görülmüş ve 2822 Sayılı Kanunun 15.maddesinde yer verilen “Yargıtay’ca... kesin karara bağlanır” hükmü ile yasa koyucunun, burada bozma kararına karşı direnme yolunu kapamayı amaçladığının vurgulandığına işaret edilmiştir. Açıklanan nedenlerle, "kesin karar verme" ifadesinden, Yargıtay Özel Daire kararının kesin olduğunun amaçladığı, bu bakımdan Daire bozma kararının direnmeye konu edilemeyeceğini kabul etmek gerekir. Yasa koyucu burada açıkça, “Yargıtay’ca kesin olarak karara bağlanır” demek suretiyle, bozma kararına karşı direnme yolunu kapamış bulunmaktadır.Nitekim aynı ilke, Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2004 gün ve 2004/9-510 E.,2004/557 K.; 08.12.2004 gün ve 2004/9-654 E.,2004/664 K.; 21.09.2005 gün ve 2005/9-474 E.,2005/510 K.; 23.11.2005 gün ve 2005/9-579 E.,2005/648 K.; 12.04.2006 gün ve 2006/9-211 E., 2006/195 K.; 18.10.2006 gün ve 2006/9-621 E.,2006/673 K.; 03.12.2008 gün ve 2008/9-716 E.,2008/726 K.; 27.01.2010 gün ve 2009/9-592 E., 2010/35 K.; 24.02.2010 gün ve E:2010/9-33, K: 2010/105 sayılı kararlarında da benimsenmiştir. Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Yargıtay Özel Daire bozma kararının kesin olduğu ve direnme yolunun kapalı bulunduğu gözetilerek, Özel Daire bozma ilamına bu nedenle uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı belirtilen bu değişik gerekçeyle bozulmalıdır.S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8/son maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11.09.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.