Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 126 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 1010 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi..Taraflar arasındaki ''kira alacağı, tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen 20.12.2012 gün ve 2009/250 E 2012/616 K sayılı kararın incelenmesi davacı-karşı davalı ve davalılar-karşı davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 20.11.2013 gün ve 2013/4947 E., 2013/15563 K sayılı ilamı ile;(... Asıl dava, kiraya veren tarafından açılan, ödenmeyen kira alacağı, kiralanın erken tahliyesi nedeniyle tazminat ve kiralananın eski hale getirilmesi bedelinin tazmini, karşılık dava ise kiracı tarafından açılan kiralanana yapılan faydalı ve zorunlu masrafların tahsili istemlerine ilişkindir. Mahkemece karşılık davanın reddine, asıl davanın kısmen kabulü ile ödenmeyen 2009 yılı Nisan ayı kirası ve taşınmazın tahliye edildiği 2014 Mayıs ayına kadar kira parası 10.161,20 TL nin ve 33.592,00 TL eski hale getirilme bedelinin davalı karşı davacıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm davacı-karşı davalı ve davalı-karşı davacı tarafından temyiz edilmiştir.1-) Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına, takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına ve taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmayan kira sözleşmesinin 2. maddesinde “kiralanana yapılacak değişiklik ve ilaveler nedeniyle mal sahibinden ücret talep edilmeyeceğinin anlaşılmasına ve kira akdinin davalı karşı davacı tarafından tek taraflı olarak sona erdirilmiş olmasına göre davalı karşı davacının karşılık davaya ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.2-) Asıl davaya yönelik davacı ve davalının temyiz itirazlarına gelince; davacı-karşı davalının ve davalı-karşı davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.3-) Davacı dava dilekçesinde ve dava dilekçesinin açıklanmasına yönelik dilekçelerinde ve 20.12.2012 tarihli celsedeki beyanlarında, davalının 01.06.2008 tarihli 10 yıl süreli kira sözleşmesi ile kiracı olduğunu, davalının 27.01.2009 tarih 3075 Y.N.lu ihtarname ile kiralananın iskanın alınmaması nedeniyle sözleşmenin 9. maddesi gereğince sözleşmeyi feshederek 2 ay sonra tahliye edileceğini bildirdiğini ve sonrasında 13.04.2009 tarih ve 8450 Y.N ihtarname ile kira akdinin fesh edildiğinden anahtarın teslim alınmasını ihtar ettiğini ve 14/05/2009 tarihinde de anahtarları notere teslim ettiğini, 2009 yılı Şubat, Mart, Nisan ayı kiralarının tamamı ile tahliye tarihi olan 14.05.2009 tarihine kadar olan kira parasının ödenmediği, ayrıca davalının kiralananın yeniden kiraya verilinceye kadar kira paralarından ve sözleşme sonuna kadar da sonradan yapılacak kira sözleşmesi ile ilk kira sözleşmesi arasındaki farktan da tazminat olarak sorumlu olacağını, ayrıca davalının kiralananı yandaki işyeri ile olan aralarındaki duvarları kaldırarak ve taşınmazda bir takım değişiklikler yaparak terkettiğinden kiralananın eski haline getirilmesi gerektiğini belirtip, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, 7.000,00 TL kira alacağı ve 3000.00 TL eski hale getirme bedelinin tahsilini talep etmiş, bilirkişi heyetinden alınan 17.02.2012 tarihli raporda, kiralananın 14.05.2009 tarihinde süresinden önce tahliye edilmesi nedeniyle kiralananın yeninden kiraya verilebileceği makul sürenin 2 ay olacağının buna göre kira alacağının 14.000,00 TL, eski hale getirme bedelinin ise 33.592,00 TL olduğunun belirtilmesi üzerine davacı rapora itirazlarını tekrar ederek ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak kira alacağı talebini 14.000 TL, eski hale getirme bedelini de 33.592,80 TL olarak 07.03.2012 tarihli dilekçe ile ıslah etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde, kira sözleşmesini iskan ruhsatının olmaması nedeniyle sözleşmenin 9. maddesine istinaden haklı nedenle feshettiğini ve kiralananın anahtarının 14.05.2009 tarihinde emanet tutanağı ile notere tevdi edildiğini, davalıya 14.000 TL depozito verdiğini, depozitonun iade edilmediğini, davacının daha önce davaya konu 2009 Şubat ve Mart ayı kiraları için Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2009/4950 E. sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını, kendilerinin takibe kira parasının verilen depozitoya mahsup edilmesi gerektiğinden itiraz ettiklerini, takibin durduğunu, sonrasında ise yaptıkları şikayet üzerine ödeme emrinin icra hukuk Mahkemesi tarafından iptal ediliğini, söz konusu takibin derdest olduğunu, bu nedenle 2009 Şubat ve Mart ayı kiraları yönünden derdestlik itirazında bulunduklarını, ayrıca fesihten önceki kira alacaklarına ilişkin olarak da depozito nedeniyle takas mahsup talebinde bulunduklarını, haklı sebeple sözleşme feshedildiğinden davacının tüm talepleri yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, yargılama neticesinde asıl davada sadece taraflarca kabul edilen kiralananın teslim tarihine kadar olan 2009 Nisan ayı ve 14 günlük Mayıs ayı kirası ile eski hale getirme bedeline ilişkin hüküm kurulmuş, dava konusu edilen 2009 Şubat ve Mart ayları yönünden söz konusu aylara yönelik kira alacağı ve davalının depozitonun mahsubuna ilişkin itirazlarının taraflar arasındaki takip dosyasında değerlendirilmesi gerektiği gerekçede belirtilmiş, kiralananın tahliyesinden sonraki döneme ilişkin talepler yönünden ise olumlu ve olumsuz bir karar verilmemiştir.Dava dilekçesinde 2009 Şubat ve Mart ayı kiralarının da talep edildiği açıkça belirtilmiştir. Söz konusu aylar kira parasına ilişkin öncesinde takip yapılmış olması davacının alacağını ilama bağlatmak üzere dava açmasına engel değildir. Kaldı ki söz konusu icra takibine konu alacak yönünden itiraz edildiği gibi, sonrasında ise davalının şikayeti üzerine ödeme emrinin icra mahkemesince iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı, dava öncesinde yaptığı takibe devam etmeye zorlanamayacağından, davanın kısmi dava olması da nazara alınarak talebi aşmamak üzere olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken bu aylara yönelik taleplerin ve davalının mahsup talebinin söz konusu takip dosyasında değerlendirilmesine karar verilmesi doğru olmadığı gibi, davacı tarafından kira sözleşmesinin süresinden önce tek taraflı feshedildiğinden bahisle 14.05.2009 tarihinden sonraki taşınmazın yeniden kiraya verilmesi tarihine kadar olan kira paraları ile taşınmazın yeniden kiraya verilmesinden sonraki dönem için ise sonraki kira sözleşmesi ile davalı ile imzalanan kira sözleşmesi arasındaki fark yönünden de tazminata karar verilmesini talep ettiğinden, taraflar arasındaki kira sözleşmesinin 9. maddesi, 27.01.2009 tarihli fesih ihtarı ve kiralananın teslimine ilişkin taraf kabulleri de nazara alınarak, akdin feshinden sonraki dönem için davacının tazminat talebinin haklı olup olmadığı hususunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi de doğru değildir.Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır....)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Asıl dava, kiraya veren tarafından açılan, ödenmeyen kira alacağı, kiralanın erken tahliyesi nedeniyle tazminat ve kiralananın eski hale getirilmesi bedelinin tazmini, karşı dava ise kiracı tarafından açılan kiralanana yapılan faydalı ve zorunlu masrafların tahsili istemine ilişkindirMahkemece asıl davanın kısmen kabulüne,karşı davanın reddine ilişkin verilen karar; Özel Dairece yukarıda yazılı nedenlerle bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.Direnme kararını davacı-karşı davalı ve davalılar-karşı davacılar vekili temyize getirmiştir.Hukuk Genel Kurulunda işin esasına girilmeden önce taraf vekillerinin bozma ilamına uyulmasını istemiş olması karşısında mahkemece direnme kararı verilip verilemeyeceği hususu önsorun olarak ele alınıp, incelenmiştir.6100 sayılı HMK Geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmakta olan 1086 sayılı HMUK 429. maddesine göre Yargıtayın bozma kararı üzerine hakim tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, bozma ilamına uyulup uyulmayacağına karar verir. Görülüyor ki hakim bozma ilamına uymak zorunda olmayıp eski kararda direnebilir. Eş anlatımla hakim kural olarak Yargıtay bozma kararına uymak ya da bu karara karşı direnme kararı vermek konusunda tarafların istekleri ile bağlı olmayıp, serbest takdir yetkisine sahiptir.Ancak, Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre; bozma nedenleri kamu düzenine ilişkin ve dolayısıyla hakimin kendiliğinden göz önünde bulundurması gereken nedenlere dayalı değilse ve her iki taraf ya da vekilleri bozmaya uyulmasını istemişlerse artık mahkemece önceki kararda direnilemez. Bu durumda bozma kararına uyulması gerekir (HGK 02.02.1983 gün 7-70, 25.05.1983 gün 377-580, 27.06.1990 gün 1990/293-400, 25.06.1997 gün, E: 1997/11-313, K:1997/569, 18.10.1989 gün 541-534, 21.02.1990 gün 10-117, 19.02.1992 gün, 635-82, 23.02.1994 gün, 936-94, 27.01.1999 gün, 26-4 sayılı kararları)Somut olayda, Özel Dairenin bozma gerekçesinin kamu düzenine ilişkin bir neden olmadığı açık olup bozma ilamı sonrasında davanın tarafları duruşmaya katılarak bozma ilamına uyulmasını istediklerini ifade etmişlerdir. Tarafların bu beyanı ve bozmanın kapsamı itibariyle kamu düzenini ilgilendiren bir husus bulunmadığından mahkeme kararında direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Mahkemece yapılacak iş, bozma ilamına uyarak, bozma ilamı doğrultusunda bir karar vermek olmalıdır.O Halde, direnme kararı açıklanan bu usuli gerekçeyle bozulmalıdır.S O N U Ç : Direnme kararının yukarıda gösterilen nedenden dolayı, BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 29.01.2016 gününde, oybirliğiyle karar verildi.