Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 118 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 81 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : Ankara 11. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 09/06/2009NUMARASI : 2009/659-2009/910 Taraflar arasındaki “Borca İtiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 11.İcra Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 9.10.2008 gün ve 496-926 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 23.3.2009 gün ve 27068-6100 sayılı ilamı ile; (…Mahkemece verilen kısa kararda talebin kısmen kabulüne, gerekçeli kararda ise talebin kabulüne karar verilmiştir.Anayasada, yargılamanın aleniyeti ilkesi benimsenmiştir. Bunun anlamı, yargılama açık olacak ve yargılama sonunda verilen kararda açıkça belirtilecektir. HUMK’nun 382. maddesi gereğince sonradan yazılacak gerekçeli kararın, kısa karara uygun olması gerekir. Aksi halde, yargılamanın aleniyeti ilkesi zedelenmiş ve mahkeme kararına güven sarsılmış olacaktır Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 10.04.1992 tarih ve 1991/2 E, 1992/4 K. sayılı ilamında da, kısa kararla gerekçeli kararın çelişik bulunması bozma nedeni olarak belirtilmiştir.Bu durumda, mahkemece yapılacak iş, bozmadan sonra hakimin önceki kısa karar ile bağlı olmaksızın çelişikliği kaldırılmak suretiyle vicdani kanaatine göre yeni bir karar vermekten ibarettir...)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Davacı ve davalı vekilleri HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:İstek, borca itirazdan ibarettir. Bozmadan sonra taraf vekilleri bozma ilamına uyulmasını istemişler, yerel mahkeme önceki kararında direnmiştir. Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında; işin esasının görüşülmesine geçilmezden önce, her iki taraf vekillerinin bozmaya uyulmasını istemeleri karşısında mahkemece direnme kararı verilmesine usulen olanak bulunup bulunmadığı, ön sorun olarak incelenip, tartışılmıştır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi hükmüne göre, Hakim, Yargıtay'ın bozma kararı üzerine tarafları duruşmaya çağırıp dinledikten sonra bozma ilamına uyulup uyulmayacağına karar verir. Görülüyor ki hakim, kural olarak Yargıtay bozma kararına uyup uymamak konusunda tarafların düşünce ve istekleri ile bağlı olmayıp, bu yönden serbest davranmak, uyma ya da direnme kararı vermek yetkisine sahiptir. Diğer taraftan, nizalı kazada eğer bozma kararına karşı diyecekleri sorulan tarafların bozma kararına uyulmasını istemeleri, bozma nedenleri bakımından bozma kararına uyulmasını isteyen tarafı bağlayabilecek ve davayı karşı taraf yararına sona erdirebilecek bir nitelik taşıyorsa böyle bir durumda hakimin artık direnme kararı vermesi olanağı bulunduğundan da söz edilemez. Eş söyleyişle, bozma nedenlerinin kamu düzenine ilişkin ve dolayısı ile hakimin kendiliğinden (re'sen) göz önünde bulundurulması gereken sebeplerden olmaması halinde taraflar veya vekilleri, bozma kararına uyulmasını istemişlerse, artık mahkeme önceki kararda direnemez. Yargıtay'ın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulaması da bu doğrultudadır (Hukuk Genel Kurulu'nun 18.10.1989 gün 541-534, 21.2.1990 gün 10-117, 7.10.1990 gün 439-562, 19.2.1992 gün 635-82, 23.2.1994 gün 936-94 sayılı kararları). Bu bağlamda somut olay incelendiğinde; eldeki dava çekişmesiz yargıya ilişkin olmayıp, ortaklığın giderilmesi davasında olduğu gibi, çift yönlü bir dava niteliğinde de değildir. Kamu düzenine ilişkin olmayan ve dolayısı ile hakimin kendiliğinden (re'sen) göz önünde bulundurması gerekmeyen temyize konu davada, Özel Daire'ce Mahkeme Kararının bozulmasını takiben, davacı ve davalı vekilleri 09.06.2009 tarihli oturumda, bozma ilamına uyulmasını istemişlerdir. Tarafların bu kabulleri hukuki sonuç doğurabilecek niteliktedir. Mahkemenin her iki tarafın bozmayı kabul yönündeki bu irade açıklamalarını nazara almadan direnme kararı vermesi olanaklı değildir. Hal böyle olunca, mahkemece bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır. SONUÇ: Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 03.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.