Taraflar arasındaki ““Manevi Tazminat”” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya Asliye 4. Hukuk Mahkemesince davanın husumet yönünden reddine dair verilen 19.04.2007 gün ve 2006/465 E. 2007/183 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 17.03.2008 gün ve 2007/8204 E. 2008/3485 K. sayılı ilamı ile; (...Dava, yayın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, husumet yönünden davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz olunmuştur. Mahkemenin gerekçesinde, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen T. M.... Yatırım San. Ve Tic. AŞ’nin imtiyaz sahibi kuruluş olduğu; gazeteyi yayımlayan ve marka lisans sahibinin ise A... Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş. olarak gösterildiği; 5187 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre imtiyaz sahibinin sorumlular arasında bulunmadığı belirtilerek yazılı biçimde karar verilmiştir. Dava konusu yazının yer aldığı A.... Gazetesi’nin künyesinde, ““İmtiyaz Sahibi T M.... Yatırım San. ve Tic. A.Ş.”” gösterilmiş; ayrıca, ““Yayınlayan ve marka Lisans Sahibi: A... Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.”” yer almıştır. 26.6.2004 tarihinde yürürlüğe giren ve eldeki davada göz önünde tutulması gereken 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 13. maddesinde, basın yolu ile işlenen fiillerden dolayı hukuki sorumluluk düzenlenmiş bulunmaktadır. Anılan madde hükmüne göre: ““Basılmış eserler yoluyla işlenen fiillerden doğan maddi ve manevi zararlardan dolayı süreli yayınlarda, eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisi, süresiz yayınlarda ise eser sahibi ile yayımcı, yayımcının belli olmaması halinde ise basımcı müştereken ve müteselsilen sorumludur. Bu hüküm, süreli veya süreli olmayan yayınlarda yayın sahibi, marka veya lisans sahibi, kiralayan, işleten veya herhangi bir sıfatla yayımlayan, yayımcı gibi hareket eden gerçek veya tüzel kişiler hakkında da uygulanır. Tüzel kişi şirketse, anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirketlerde en üst yönetici, şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Zararı doğuran fiilin işlenmesinden sonra yayının her ne surette olursa olsun devredilmesi, başka bir yayınla birleştirilmesi veya sahibi olan gerçek veya tüzel kişinin herhangi bir surette değişmesi halinde, yayını devir alan, birleşen ve her ne surette olursa olsun yayın sahibi gibi hareket eden gerçek ve tüzel kişiler ve anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirketlerde üst yönetici, bu fiil nedeniyle hükmedilecek tazminattan birinci ve ikinci fıkrada sayılanlarla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.”” Eldeki davada davalı olarak gösterilen, ““İmtiyaz Sahibi T M.... Yatırım San. ve Tic. A.Ş.”” yasal tanımı ile ““yayımcı gibi hareket eden”” durumundadır ve yayın nedeniyle hukuki sorumluluğu bulunmaktadır. Şu durumda, davalı sıfatı ile husumet yöneltilebilir ve mahkemece de işin esasının çözümlenmesi gerekir. Karar, açıklanan nedenle yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN: Davacı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, yayın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili, A.... Gazetesinin 18.10.2006 tarihli nüshasında yayımlanan haber nedeniyle müvekkilinin kişilik haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek, gazetenin imtiyaz Sahibi T M.... Yatırım Sanayi ve Ticaret A.Ş.‘‘ni hasım göstermek suretiyle açtığı davada, 10.000 YTL manevi tazminatın davalıdan tahsiline ve davalının kınanmasına dair verilecek kararın ulusal ve yerel tirajı en yüksek üçer gazetede yayınlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı T M.... Yatırım Sanayi ve Ticaret A.Ş. vekili; gazete imtiyaz sahibi olan müvekkilinin, 5187 sayılı Basın Kanununun 13. maddesi çerçevesinde sorumluluğu bulunmadığını, dolayısıyla müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini savunarak, davanın öncelikle husumet nedeniyle, aksinin kabulü halinde esasa ilişkin nedenlerle reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir. Mahkemenin, ““A.... Gazetesinin künyesinde davalı T M.... Yatırım San. ve Tic. A.Ş. nin ‘‘imtiyaz sahibi’, dava dışı A... Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.’nin ise ‘‘gazeteyi yayınlayan ve marka lisans sahibi’ olduğu, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 13/1. ve 13/2. maddelerinde imtiyaz sahibinin sorumlular arasında yer almadığı, buna göre yayın nedeniyle sorumluluğu bulunmayan davalı Şirkete husumet yöneltilemeyeceği”” gerekçesiyle ““davanın husumet yönünden reddine”” dair verdiği karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece, ““5187 sayılı Basın Kanununun 13. maddesine göre, öncelikle marka veya lisans sahibi, bulunamadığı takdirde yayımcı gibi hareket eden gerçek ve tüzel kişilerin sorumluluğuna gidilmesi gerektiği, gazete künyesinde yayınlayan ve marka lisans sahibinin açıkça belli olduğu ve sorumluluğunun dercedildiği görüldüğünden imtiyaz sahibinin sorumluluğuna gidilemeyeceği”” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Dava konusu yazının yer aldığı A.... Gazetesi’nin künyesine göre, davalı T Medya Yatırım Sanayi ve Tic. A.Ş.’nin ‘‘A.... Gazetesi’nin İmtiyaz Sahibi’, dava dışı A... Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.’nin ise ‘‘Yayınlayan ve marka Lisans Sahibi’ olduğu, ““A.... Gazetesi’nde yayınlanan bütün yazı, haber, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve sair konuların telif hakkının A... Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.ne ait bulunduğu”” ve dava konusu haberin bulunduğu A.... Gazetesi’nin ““Yaygın Süreli Yayın”” olduğu anlaşılmaktadır. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık pasif husumete ilişkin olup; A.... Gazetesi’nin künyesinde ““İmtiyaz Sahibi”” olarak gösterilen davalı T M.... Yatırım Sanayi ve Ticaret A.Ş.nin dava konusu yayın nedeniyle hukuki sorumluluğunun bulunup bulunmadığı; bu bağlamda T Medya Yatırım Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ ne husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği noktasındadır. 15.07.1950 tarih ve 5680 sayılı Basın Kanunu, 26.06.2004 tarih ve 25504 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 09.06.2004 tarih ve 5187 sayılı Basın Kanunu ile yürürlükten kaldırılmış ve 5187 sayılı Kanun, sorumluluk sistemi yönünden önceki Kanundan ayrılmıştır. Esasen, tazminat istemine konu yayının yapıldığı tarih ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5187 sayılı Basın Kanunu’nun görülmekte olan davada uygulanması gerektiği konusunda, Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. 26.06.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5187 sayılı Basın Kanunu’nda, yayınlar süreli yayın ve süresiz yayın olarak iki ana bölüme ayrılmış, süreli yayınlar yaygın süreli yayın, bölgesel süreli yayın ve yerel süreli yayın biçiminde üçe bölünmüş; sorumluluğun tayin ve tespitinde gerek süreli yayınlarda ve gerekse süresiz yayınlarda öncelikle eser sahibi ve yayın sahibi ile yayımcı ele alınmıştır. Basın yoluyla işlenen fiillerden dolayı hukuki sorumluluğu düzenleyen, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 13. maddesinin birinci fıkrasında, ““Basılmış eserler yoluyla işlenen fiillerden doğan maddi ve manevi zararlardan dolayı süreli yayınlarda, eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisi, süresiz yayınlarda ise eser sahibi ile yayımcı, yayımcının belli olmaması halinde ise basımcı müştereken ve müteselsilen sorumludur.”” Hükmüne yer verildikten sonra; ikinci fıkrasında, ““Bu hüküm, süreli veya süreli olmayan yayınlarda yayın sahibi, marka veya lisans sahibi, kiralayan, işleten veya herhangi bir sıfatla yayımlayan, yayımcı gibi hareket eden gerçek veya tüzel kişiler hakkında da uygulanır. Tüzel kişi şirketse, anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirketlerde en üst yönetici, şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.”” Hükmü öngörülmüştür. Anılan maddenin birinci fıkrasına göre, süreli ve süresiz yayın ayırımı yapılmaksızın maddi ve manevi zararlardan eser sahibi ile birlikte yayımcı ve varsa temsilcisinin sorumlu tutulduğu; ikinci fıkrasına göre, süreli veya süreli olmayan yayınlarda yayın sahibi, marka veya lisans sahibi, kiralayan, işleten veya herhangi bir sıfatla yayımlayan, yayımcı gibi hareket eden gerçek veya tüzel kişiler hakkında da ilk fıkrada yer alan sorumluluk hükümlerinin uygulanacağı açıktır. Önemle vurgulanmalıdır ki, 13. maddenin ikinci fıkrasında yazılı olan yayın sahibi, marka veya lisans sahibi, kiralayan, işleten veya herhangi bir sıfatla yayımlayan, yayımcı gibi hareket eden gerçek veya tüzel kişiler arasında birden fazla sorumlu bulunduğu takdirde, her hangi bir sıralama ve sınırlandırmaya tabii olmaksızın bu kişilerin, birinci fıkraya yapılan atıf gereğince eser sahibi ile birlikte müteselsilen sorumlu durumda oldukları kuşkusuzdur. Anılan 13. maddenin düzenleniş biçiminden, direnme kararında değinilenin aksine, sorumluluğa ilişkin her hangi bir sıralamanın söz konusu olmadığı ve sorumluluk hukuku bakımından müteselsil sorumluluğu bertaraf eden farklı bir amaç ve düzenlemeyi içermediği anlaşılmaktadır. Somut olayda, davaya konu edilen yayının yapıldığı gazetenin künyesinde imtiyaz sahibi olarak T M.... Yatırım Sanayi ve Tic. A.Ş., yayınlayan ve marka lisans sahibi olarak ise dava dışı A... Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş. gösterilmiştir. Az yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, gazetedeki belirleme uyarınca, yayınlayan ve marka lisans sahibi dava dışı A... Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.’nin dava konusu yayın nedeniyle hukuki sorumluluğu bulunduğu her türlü duraksamadan uzaktır. Uyuşmazlık konusu olan, davalı imtiyaz sahibi T M.... Yatırım Sanayi ve Tic. A.Ş.’nin, 13. madde kapsamında yayınlayan ve marka lisans sahibi dava dışı A... Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş. ile birlikte zincirleme sorumluluğunun bulunup bulunmadığı sorusunun çözümü ise; imtiyaz sahibi davalı Şirketin, ““yayımcı gibi hareket eden”” durumunda olup olmadığı sorusuna doğru cevabın verilmesi ile mümkündür. Bu noktada, anılan maddede yazılı ““yayımcı”” kavramının açıklanmasında yarar vardır: 5187 sayılı Basın Kanununun ““Tanımlar”” başlığı altında düzenlenen 2. maddesinin b) bendinde ““Yayım,”” basılmış eserin herhangi bir şekilde kamuya sunulması””, aynı maddenin j) bendinde ““Yayımcı”” bir eseri basılmış eser durumuna getirip yayımlayan gerçek veya tüzel kişi, olarak tarif edilmiştir. Türk Dil Kurumu Sözlüğünde ““Yayım””, kitap, gazete gibi okunacak şeylerin basılıp dağıtılması, herhangi bir eserin radyo ve televizyon aracılığıyla dinleyiciye, izleyiciye ulaştırılması, neşir; ““Yayımcı”” kelimesi ise, bir sanatçının, bir yazarın eserini yayımlayıp satışını sağlayan kimse veya kuruluş, naşir, tabi, editör, herhangi bir eserin radyo ve televizyon aracılığıyla dinleyiciye, seyirciye ulaştırılmasını sağlayan kimse olarak tanımlanmıştır. Şu açıklamalara göre ““Yayımcı””, süreli veya süresiz yayınların içeriğini teşkil eden yazı, makale, karikatür, resim gibi eserleri eser sahiplerinden bir şekilde temin ederek matbaada basımını ve okuyucuya ulaştırılmak üzere dağıtımını üstlenen, bunun için sermaye koyan, yayın politikası konusunda karar veren ve uygulayan gerçek ya da tüzel kişidir. Diğer taraftan; başkalarına tanınmayan özel ayrıcalık ya da özel hak sahibi kişi, kurum ya da kuruluş olarak tanımlanan ““İmtiyaz sahibi”” kavramı, basın yoluyla işlenen fiil nedeniyle hukuki sorumluluğa dair pasif husumetin konu edildiği Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.12.2004 gün ve 2004/4-709 Esas 2004/720 sayılı kararında, ““gazete sahibi”” olarak nitelendirilmiştir. İmtiyaz hakkı münhasıran yayın hakkı sahibine ait olup; süreli yayınlarda mutlaka bulunması gereken imtiyaz hakkı sahibinin, bu hakkı kendisinde tutup, isim, marka, logo v.s haklarını başkasına devredebileceği ya da kiralayabileceği, izahtan varestedir. Bu haliyle; imtiyaz sahibi, az yukarıda tanımı yapılan ““yayımcı”” sıfatına sahip olmasa dahi, yayın hakkı sahibi olması nedeniyle, ““yayımcı gibi hareket eden”” durumundadır. O nedenle, basın yoluyla işlenen fiillerden dolayı 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 13. maddesi uyarınca sorumludur. Sonuç itibariyle, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen imtiyaz sahibi T M.... Yatırım Sanayi ve Tic. A.Ş., 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 13. maddesinin ikinci fıkrasında yazılı ““yayımcı gibi hareket eden”” durumunda bulunduğundan, dava konusu yayın nedeniyle hukuki sorumluluğunun bulunduğu ve anılan Şirkete davalı sıfatıyla husumet yöneltilebileceği açıktır. Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak işin esasına girilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, hatalı teşhis ve değerlendirme sonucu davanın pasif husumet nedeniyle reddine dair verilen kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. S O N U Ç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K. nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 11.03.2009 gününde, oybirliğiyle karar verildi.