MAHKEMESİ : Uşak 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 18/12/2012NUMARASI : 2012/368-2012/364Taraflar arasındaki “Alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Uşak 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen reddine dair verilen 21.10.2010 gün ve 2009/261 E., 2010/339 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 04.06.2012 gün ve 2011/7132 E., 2012/4186 K. sayılı ilamı ile; (…Dava, 16.06.1998 tarihli sözleşme uyarınca yapılacak inşaattan davacı arsa sahibine ait olan bölümün süresinde teslim edilmemesi nedeniyle gecikme tazminatı alacağının tahsili istemine ilişkin olup mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir. Davada sözleşmeye göre teslimi gereken 30.05.1999 tarihinden dava tarihine kadar oluşan gecikme alacağı talep edilmiştir. Mahkemece sözleşmenin 12. maddesi uyarınca davacının ancak bir yıl süre ile talepte bulunabileceği gerekçesiyle fazla istemin reddine karar verilmiştir. Oysa inşaatın bir yıl içinde bitirilmemesi üzerine 2009/261 Esas sayılı dosyada açılan dava sonucunda verilen kararda akdin yürürlükte bulunduğu kabul edilmiştir. Sözleşme konusu edimin kararlaştırılan tarihte ifa edilmemesi halinde akdin tarafları akdin ifasını talep edebileceklerinden, esasen akdi fesih etmek zorunda olmadıklarından davacı arsa sahibi bir yıldan sonraki gecikmeye dayalı alacak talebinde bulunabilir. Bu nedenle mahkemece bir yıldan sonraki gecikmelere ilişkin olarak açılan davanın esası incelenerek oluşan gecikmede tarafların kusuru da dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekirken davanın kısmen kabulü doğru olmamıştır. Ayrıca davada reeskont faizi talep olunduğu halde yasal faize hükmolunması nedeniyle kararın bozulması uygun bulunmuştur...) Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, 16.06.1998 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yapılacak inşaattan davacı arsa sahibine ait olan bölümün süresinde teslim edilmemesi nedeniyle gecikme tazminatı alacağının tahsili istemine ilişkindir.Davacı vekili; yüklenici olan davalının 16.06.1998 tarihli daire karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca, 30.5.1999 tarihinde teslim edilmesi gereken konutun tamamlanmadığını, sözleşmenin 11 ve 12 maddeleri uyarınca mahrum kaldığı kira bedellerinin ödenmesi gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 6.500,00 TL maddi tazminatın hakkın doğum tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; davacının sözleşmenin yüklediği sorumluluğu yerine getirmediğini, kusurlu davrandığını, sözleşme uyarınca bir yıl için kira bedeli istenebileceğini bildirip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; sözleşme uyarınca davacının 30.05.2000 tarihine kadar kira talep edebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire’ce yukarıda açıklanan nedenlerle karar bozulmuştur.Yerel Mahkeme’ce; önceki karardaki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiş, direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında düzenlenen 16.06.1998 tarihli daire karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca, davacının 30.05.2000 tarihinden sonrası için kira bedeli talep etme hakkının olup olmadığı ve açıkça temyiz olmadığı durumda faiz isteği yönünden bozma yapılıp yapılamayacağı noktalarında toplanmaktadır. Bilindiği üzere, eldeki davada uygulanması gereken Mülga 818 sayılı BK’nun 106.maddesinde, karşılıklı yükümlülükleri içeren sözleşmelerde borcun yerine getirilmemesi (ifada gecikme) halinde, alacaklının hakkını nasıl kullanacağı düzenlenmiştir.Alacaklı, 106/II de öngörülen seçimlik hakkını kullanabilmesi için kural olarak borcu yerine getirmemekte direnen (mütemerrit) borçluya mehil vermek zorundadır(BK. 106/1). Ancak 818 sayılı BK’nun 107 maddesinde yazılı hallerden birinin bulunması halinde mehil tayinine gerek yoktur. Eldeki davada davalı yüklenicinin borcunu en geç 30.05.2000 tarihine yerine getireceği sözleşmede kabul edildiğine göre, 818 sayılı BK.nun 106/1.maddesi gereğince bir önel (mehil) belirlenmesine gerek yoktur. Diğer taraftan 818 sayılı BK’nun 106/II maddesinde, önel verilsin veya verilmesin borcun yerine getirilmemesinde direnilmesi halinde alacaklıya, üç seçimlik hak verilmiştir: Bunlar 1- Aynen ifa ve gecikme tazminatı istemek; 2- İfadan vazgeçmek, borcun ifa edilmemesi nedeniyle tazminat(müspet zarar) istemek; 3- İfadan vazgeçerek akdi feshetmek ve menfi zararını isteyebilme haklarıdır.Somut olayda, taraflar arasındaki eser sözleşmenin bitimi ve işin teslimi belirli süreye bağlandığına göre; bu sürenin dolmasıyla, davalı yüklenicinin, borcunu yerine getirmede direndiği ve bu olgusunun hukuksal sonuçlar doğurduğu kabul edilmelidir. Davacı arsa sahibi sözleşme konusu edimin kararlaştırılan tarihte ifa edilmemesi nedeniyle akdi feshetmek zorunda olmadığı gibi akdin ifasını da talep edebilir. Diğer taraftan Mahkemenin 2009/261 esas sayılı dosyasında açılan dava sonucunda verilen kararda akdin yürürlükte bulunduğu kabul edilmiştir. Bu nedenle davacı arsa sahibinin 818 sayılı BK’nun 106/II maddesine göre bir yıldan sonraki gecikmeye dayalı zararını isteme hakkı bulunmaktadır.Hal böyle olunca, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararında da belirtildiği üzere mahkemece bir yıldan sonraki gecikmelere ilişkin olarak açılan davanın esası incelenerek oluşan gecikmede tarafların kusuru da dikkate alınarak bir karar verilmesi gerektiğinden mahkemenin bu yöne ilişkin olarak önceki kararda direnmesi usul ve yasaya aykırıdır. Ancak, Özel Daire’nin bozma ilamında; “…ayrıca davada reeskont faizi talep olunduğu halde yasal faize hükmolunması…” yönündeki bozması, bu husus temyiz konusu yapılmadığından yerinde değildir. Bu bakımdan faize ilişkin anılan ibarenin bozma ilamından çıkarılması suretiyle hükmün belirtilen bu değişik gerekçeyle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, bozma ilamından “…ayrıca davada reeskont faizi talep olunduğu halde yasal faize hükmolunması…” ibaresi çıkarılmak suretiyle, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine aynı Kanun'un 440/1.maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.