Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 108 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 1306 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki “ön alım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından davanın kabulüne dair verilen 04.06.2013 gün ve 2012/53 E. 2013/376 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 23.09.2013 gün ve 2013/10896 E. 2013/12000 K. sayılı ilamı ile hükmün onanmasına karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine anılan Dairenin 10.12.2013 gün ve 2013/14996 E. 2013/15459 K. sayılı ilamı;“…Dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacı, paydaşı olduğu 2781 ada 15 parsel sayılı taşınmazda davalının önceki paydaşlardan ...'den 12.05.2011 tarihinde aldığı pay ile ..., ..., ..., ...'dan 06.10.2011 tarihinde satın aldığı elbirliği mülkiyetine tabi payların önalım nedeniyle iptal edilerek adına tescilini istemiştir.Davalı vekili, dava konusu taşınmazın evveliyatında müstakil parseller iken imar uygulaması ile paylı hale getirildiğini ancak paydaşların önceden kullandıkları yerleri kullanmaya devam ettiklerini, fiili kullanım nedeniyle önalım hakkının kullanılmasının iyi niyetle bağdaşmayacağını, davanın reddini savunmuştur.Mahkemenin davanın kabulüne ilişkin kararı, taraf vekillerinin temyizi üzerine, Dairemizin 23.09.2013 gün 2013/10896-12000 sayılı kararı ile onanmıştır.Davalı vekili, karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.Somut olaya gelince; mahkemece yapılan keşifte dinlenen müşterek tanık ... ve tanık ...'ın beyanlarına göre taşınmazda önceden beri üç ayrı evin bulunduğu, zeminde mevcut evin halen davacı ...'e ait olduğu, davalının Çiftdamarlara ait evi satın alınca 2 ay önce yıktırdığı, yine davalı tarafından yıkılan ...'ye ait evin bulunduğu ve 1960'lardan bu yana evlerin bu şekilde kullanıldığı, evlerin yanlızca ...'ye ait olanın dört tarafına avlusunun çekilmiş vaziyette olduğu, her paydaşın kendi adına evlerini yıkılıncaya kadar kullandığını belirtmişlerdir. Bilirkişi raporunda ise dava konusu taşınmazın evveliyatında 910 ada 12 ve 43 no'lu parseller olarak kayıtlı iken 1992 tarihli imar uygulaması ile 140/467 hissenin ..., 160/467 hissenin ... ve 167/467 hissenin ... adına tapuya tescil edildiği, paydaşlardan ...'ün ölümü ile vereselerine intikal ettiği, vereselerinde 14.11.2007 tarihinde... ...'e, onunda 15.11.2007 tarihinde... ...'e payını sattığı, paydaşlardan ...'nün 12.05.2011 tarihinde ve paydaşlardan ...'ın 06.10.2011 tarihinde vereselerine intikal eden payının vereseleri tarafından 06.10.2011 tarihinde davalı şirkete satıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca bilirkişi raporunda dava konusu taşınmaz üzerinde üç adet ev bulunduğu, “A” harfi ile gösterilen evin ..., “B” harfi ile gösterilen evin ... ve “C” harfi ile gösterilen 2 katlı kerpiç evin ... tarafından kullanılmakta olduğu belirtilmiştir. Davacının murisi ile davalıya pay satan kişilerin imar uygulamasından önce dava konusu taşınmazda paylarına karşılık gelmek üzere belirli yerleri gecekondu yapmak suretiyle kullandıkları, bu kullanım biçiminin imar uygulamasından sonra da devam ettiği tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.Önalım davalarında fiili taksime değer verilmesi için taksimin yazılı olarak yapılması ya da taşınmazın çok sayıda paydaşının bulunması halinde tüm paydaşları tarafından fiilen kullanılan bölümlerin olması gerekmez. Davacının kullandığı ve davalıya pay satan kişilerin kullandığı ayrı ayrı bölümler var ise satıcı zamanında kullanıma karşı çıkmayan, o yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda pay satışı nedeni ile önalım hakkını kullanması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. Mahkemece, dava konusu taşınmazda fiili taksimin varlığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:1-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;Davacı vekilinin ilk karara yönelik temyiz itirazları Özel Dairece reddedilerek, karar davalı vekilinin temyizi üzerine davalı yararına bozulmuş olup, davacı vekili tarafından karar düzeltme yoluna gidilmemesi nedeniyle davacı hakkındaki ilk karar kesinleşmiş olduğundan, davacı vekilinin direnme kararın temyizinde hukuki yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. 2-Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇ: I- Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin reddine,II- Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, 27.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.