Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1038 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 1448 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 2.Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 15.04.2013 gün ve 2012/676 E., 2013/283 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 05.12.2013 gün ve 2013/14857 E., 2013/28619 K. sayılı ilamı ile; "...Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma davası olup (TMK. md. 166/1), Hukuk Muhakemeleri Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra 3.9.2012 tarihinde ikame edilmiş, davacı dava dilekçesinde tanık deliline dayanmamış, dilekçeler teatisi sırasında ön inceleme duruşmasından önce 24.9.2012 tarihinde delil listesi ibraz etmiştir. Mahkemece, davacının dava dilekçesinde nüfus kaydından başka bir delile dayanmadığı gerekçesiyle davacı tarafın delillerin toplanması talebi reddedilmiş, davalı tanıkları dinlenmiş ve ispat edilemediği gerekçesiyle dava reddedilmiştir.Delil, tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için gösterilir (HMK.m. 187/1). Tahkikat, ön incelemede saptanan çekişmeli hususlar üzerinden yürütüleceğine (HMK.m. 140/3) göre, bu tespit yapılmadan tarafların herhangi bir delile dayanmaları ve dayandıkları delilleri sunmaları beklenemez.Bu açıklamalar çerçevesinde taraflar ön inccleme aşamasından önce delil göstermişlerse bu deliller çekişmeli hususlar çerçevesinde toplanmalı, daha önce delil gösterilmemişse taraflara delil göstermeleri için süre verilmeli ve bu deliller toplandıktan sonra karar verilmelidir. Davacı ön inceleme duruşmasından önce delil (tanık) listesini ibraz etmiştir. Mahkemece, ön inceleme duruşmasında çekişmeli hususlar tespit edilmiş ve tahkikata geçilmiştir.O halde mahkemece, davacı tanıkları da dinlenerek tüm deliller birlikte değerlendirilip sonuca ulaşılması gerekirken eksik inceleme sonucu hüküm tesisi doğru görülmemiş ve bozmayı gerekmiştir..." gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, evlilik birliğinin sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma istemine ilişkindir.Mahkemece ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davacı vekili getirmiştir. Hukuk Genel Kurulunda uyuşmazlığın esasının görüşülmesinden önce, yerel mahkemece direnmeye konu 03.03.2014 tarihli kısa kararda tedbir nafakasına ilişkin olumlu olumsuz bir hüküm kurulmamış iken; gerekçeli kararda 3.bent olarak “Davalı için dava tarihi olan 03/09/2012 tarihinden itibaren aylık 250,00-TL tedbir nafakasının davacıdan alınarak davalıya verilmesine” şeklinde tedbir nafakasına hükmedilmesinin kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturup oluşturmayacağı hususu ön sorun olarak ele alınmıştır.Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)'nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre karar tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsar. Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Diğer taraftan Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında tereddüte yol açacak çelişkiler taşımaması ile mümkündür. Önemle vurgulanmalıdır ki, direnme kararlarının hukuksal niteliklerinin doğal sonucu ve gereği olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yapacağı inceleme ve değerlendirme sırasında gözeteceği temel unsurlardan birini, bozmaya karşı tarafların beyanlarının tespiti ile uyulup uyulmama konusunda verilen ara kararları ile sonuçta hüküm fıkrasını içeren kısa ve gerekçeli kararların birbiriyle tam uyumu ve buna bağlı olarak da kararın ortaya konulan sonucuna uygun gerekçesi oluşturmaktadır. Bunlardan birisinde ortaya çıkacak farklılık ya da aksama çelişki doğuracaktır ki bunun açıkça usul ve yasaya aykırılık teşkil edeceği kuşkusuzdur.Başka bir ifadeyle, mahkemece düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara ilişkin hüküm fıkralarında, Özel Daire bozma ilamına hangi açılardan uyulup hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, varsa hükmedilen miktarların doğru ve çelişki oluşturmayacak biçimde ortaya konulması; kararın gerekçe bölümünde de bunların nedenlerinin ne olduğu ve bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka uygun olduğunun açıklanması, kararın yargısal denetimi açısından aranan ön koşullardır. Nihayet direnme kararları, yapıları gereği yasanın hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı bir Yargıtay dairesinin bu denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde içermelidir.Nitekim, aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.03.2015 gün ve 2008/15-278 E., 2008/254 K.; 25.02.2015 gün ve 2013/13-1600 E., 2015/881 K.; 04.03.2015 gün ve 2014/4-1037 E., 2015/887 K. sayılı kararlarında da uygulanmıştır.Somut olaya bakıldığında; mahkemece direnme hükmüne ilişkin 03.03.2014 tarihli kısa kararda tedbir nafakasına ilişkin olumlu olumsuz bir hüküm kurulmamış iken; gerekçeli kararda 3.bent olarak davalı için 250-TL tedbir nafakasına hükmedildiği yazılmıştır. Şu durumda mahkemece yapılacak iş yukarıda belirtilen ilke ve açıklamalar ışığında dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulmasıdır. Her ne kadar, Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında tedbir nafakasının TMK 169. madde uyarınca geçici önlem niteliğinde bir nafaka olduğu ve gerekçeli kararda tedbir nafakası ile ilgili hükme hiç yer verilmemiş olsaydı dahi infazının mümkün olduğu, bu nedenle ön sorun bulunmadığı belirtilmişse de bu görüş yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.Bu itibarla, yerel mahkemece usulüne uygun direnme hükmü kurulması için, işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin kararın usulden bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle usulden BOZULMASINA, bozma nedenine göre bu aşamada davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 1086 sayılı Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.11.2016 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi. Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar İŞ KAZASI NEDENİYLE SGK TARAFINDAN AÇILAN RÜCU DAVASI ZAMANAŞIMI Davacı, iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine yapılan yardımlardan, ilk rücu davasından kalan kusur farkı ile kanun ve katsayı artışları nedeniyle oluşan Kurum zararının, 506 Sayılı Kanun’un 26. maddesi gereğince davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, hüküm TEMYİZ HARCI • NİSBİ HARCA TABİ DAVA MAKTU HARCA TABİ DAVA Taraflar arasındaki “fazla mesai alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Muratlı Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 16.09.2010 gün ve 2009/61 E., 2010/224 K. Sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna - istinaf süresi MAHKEMESİ : İŞ MAHKEMESİA) Davacı Talebinin Özeti:Davacı vekili, davalılara ait iki ayrı gayrimenkule ihtiyati tedbir konulmasına yönelik talebin reddine dair mahkemece verilen ara kararın hukuka ayrı olduğunu ileri sürerek, bahsi geçen ara kararın bozulmasını talep etmiştir.-B) Davalı Cevabının Öze Yargıtay Yargıtay Karar Arama Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ? Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Kanunu Yargıtay İş Bölümü Yargıtay Haberleri Karar Arama Yargıtay Kararları Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Yargıtay Ceza Dairesi Kararları BAM Kararları Danıştay Kararları Anayasa Mahkemesi Kararları Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları Karar Arama Nasıl Yapılır? Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir? Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır? BAM Karar Arama Nasıl Yapılır? Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır? Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?