Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1007 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 2294 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece)Taraflar arasındaki davadan dolayı; Yargıtay 4. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen 01.10.2013 gün ve 2012/58 E.- 2013/69 K. Sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'ndan çıkan 21.05.2014 gün, 2014/4-371 E., 2014/675 K. sayılı ilamın, karar düzeltme yoluyla incelenmesi davalı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu'nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:HUKUK GENEL KURULU KARARIDava yargısal faaliyetten dolayı devlet aleyhine açılan tazminat istemine ilişkin olup, davacı, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 14.05.2008 gün ve 2007/68-2008/115 sayılı kararı ile 10 ay hapis cezasına mahkum edildiğini ve kararın usulsüz olarak kesinleştirildiğini; mahkumiyet hükmünden, yakalama kararı çıkarılması üzerine haberdar olunduğunu, kararın infazın durdurulması istemli olarak temyiz edildiğini, ancak mahkemece infazın durdurulmadığını ve dört ay sonra şartla tahliye edildiğini, kararın usulsüz olarak kesinleştirildiğinin Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından tespit edildiğini ve zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verildiğini, usulsüz kesinleştirme işlemine dayalı olarak cezanın infaz edilmesinin hukuka aykırı olduğunu ve sorumluluğu gerektirdiğini ileri sürülerek, 1.908,72TL maddi ve 20.000,00TL manevi tazminata hükmolunmasını talep etmiştir.Davalı Hazine vekili, istemin CMK'nun 141. ve devamı maddeleri kapsamında bulunduğunu, bu nedenle de görevli mahkemenin ağır ceza mahkemesi olduğunu, 2802 s. Kanun m. 93/A açısından da hak düşürücü sürenin geçirildiği; esası yönünden de sorumluluk koşullarının oluşmadığını savunmuştur.İlk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesi esasa ilişkin yaptığı inceleme sonunda; hâkimin hukuki sorumluluğuna ilişkin koşulların gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş davacı tarafın temyizi üzerine karar Hukuk Genel Kurulu’nca bozulmuştur. Davalı vekili, ilamın karar düzeltme yoluyla incelenmesini istemiştir. Dava devam ederken, 06.03.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6526 Sayılı Kanunun 19. maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 93/A maddesi yürürlükten kaldırılmış; 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 5271 sayılı CMK 141. Maddesine 3 ve 4. fıkralar ve aynı Kanun’un 86. Maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’a da Geçici Madde 8 eklenmiştir. Bu yeni düzenlemeler karşısında, yargısal faaliyetten dolayı devlet aleyhine açılan tazminat davalarında görev sorunun yeniden tartışılması zorunlu hale gelmiştir. Hâkimlerin hukuki sorumluluklarına ilişkin konu dava tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK m. 573 ve devamında düzenlenmiş, HUMK’nun 573 ve devamı maddelerinin ceza hakimleri hakkında da uygulanacağı 25.03.1931 gün ve 19-35 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile kabul edilmiş idi. Bilindiği gibi dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK m. 47’de ile hakimlerin hukuki sorumluluklarından dolayı açılacak davalarda görevli mahkeme; ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay ilgili hukuk dairesi, Yargıtay Başkan ve üyeleri ile kanunen onlarla aynı konumda olanların fiil ve kararlarından dolayı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu olarak gösterilmiş; Yargıtay ilgili hukuk dairesinin tazminat davası sonucunda vermiş olduğu kararlara ilişkin temyiz incelemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca; bu Kurulun ilk derece mahkemesi sıfatıyla tazminat davası sonucunda vermiş olduğu kararlara ilişkin temyiz incelemesinin ise Yargıtay Büyük Genel Kurulunca yapılacağı öngörülmüştür.Hâkimlerin hukuki sorumluluklarının düzenlendiği 6100 sayılı HMK m. 46’da; “Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği kabul edilmiş ve madde gerekçesinde hakim kavramı ile yargı yetkisini kullanan tüm hakimlerin kastedildiği belirtilmiştir.6110 sayılı Kanunun Geçici 2 maddesi uyarınca da, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlüğe girinceye kadar, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 573 üncü maddesindeki sebeplere dayanılarak açılacak tazminat ve rücu davalarında tıpkı 6100 sayılı HMK m. 47’dekine benzer görev düzenlemesi yapılmıştır. Öte yandan 6110 sayılı Kanun ile 2802 sayılı Kanuna eklenen 93/A maddesi ile Hâkim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle; ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği, kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hâkim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamayacağı; bu madde hükümlerinin, Yüksek mahkemelerin başkanları, başkanvekilleri, daire başkanları ve üyeleri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Danıştay Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilinin bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle açılacak tazminat davaları hakkında da uygulanacağı kabul edilmiş bulunmaktaydı. Açıklanan bu yasal düzenlemeler karşısında eldeki olayda, Ceza Mahkemesi hâkimlerinin yargısal faaliyetinden dolayı devlet aleyhine açılan tazminat davası ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. HD’de görülüp sonuçlandırılmış, temyiz incelemesi ise Hukuk Genel Kurulunca yapılmıştır. Ne var ki, temyiz incelemesinden sonra hâkim ve savcılar aleyhine açılacak tazminat davaları konusunu düzenleyen 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunun 93/A maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Karar düzeltme aşamasında, yapılan yeni düzenlemeler karşısında görev konusunun yeniden ele alınması gerekmiştir. Yukarıda söz edilen 5271 sayılı CMK m. 141’e eklenen 3. fıkrada; suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davalarının ancak Devlet aleyhine açılabileceği öngörülürken; 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 86. Maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna eklenen Geçici 8. Madde ile de; kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce suç soruşturması ve kovuşturması sırasında yapılan her türlü işlem veya alınan karar nedeniyle hâkimler ve Cumhuriyet savcıları hakkında hukuk mahkemelerinde açılan ve hâlen derdest olan tazminat davasına ilişkin dosyalar mahkemesince, Yargıtay incelemesinde bulunan dosyalar ise esası incelenmeksizin ilgili dairece yetkili ağır ceza mahkemesine gönderileceği, bu davaların ağır ceza mahkemelerince, Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ve devamı maddeleri uyarınca Devlet aleyhine yürütülmek suretiyle karara bağlanacağı öngörülmüştür. Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen nazara alınmalıdır. Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce, 6545 sayılı Yasanın 70. Maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 141. Maddesine eklenen fıkralar ile aynı Yasanın 86. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’a eklenen geçici 8. maddenin Anayasa’ya aykırı olduğu, dolayısıyla Anayasa Mahkemesine başvurulması gerektiği ileri sürülmüş ise de, Kurul çoğunluğunca Anayasa Mahkemesine başvurulmasına gerek bulunmadığına oyçokluğu ile karar verilerek, işin esasının incelenmesine geçilmiştir.Bilindiği gibi bir davada olayları ileri sürme yanlara, hukuki nitelendirme ise Yargıca aittir(HMK. m. 33). Davada mahkemelerin görevi de bu hukuki nitelendirmeye göre belirlenir. Eldeki olayda ceza kovuşturması sırasında Hâkimlerin işlem ve alınan kararları nedeniyle Devlet aleyhine tazminat davası açıldığının anlaşılmasına göre, 5320 sayılı Kanuna eklenen Geçici Madde 8 uyarınca görevli mahkemenin Ağır Ceza Mahkemesi olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır. Aynı madde uyarınca Yargıtay incelemesinde bulunan dosyaların esası incelenmeksizin yetkili ağır ceza mahkemesine gönderileceğinin kabul edilmiş bulunması karşısında; Hukuk Genel Kurulunun onama kararının kaldırılması ve ilk derece mahkmesi sıfatıyla 4. Hukuk Dairesince görev konusunda bu yeni duruma göre bir karar verilmek üzere hükmün bu değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir. S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı karar düzeltme isteminin kabulü ile; Hukuk Genel Kurulu’nun bozmaya ilişkin 21.05.2014 gün, , 2014/4-371 esas ve 2014/675 sayılı kararının KALDIRILMASINA; göreve ilişkin yeni duruma göre bir karar verilmek üzere hükmün BOZULMASINA, 10.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.