Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç : Silahlı terör örgütünün propagandasını yapma, 2911 sayılı Kanuna aykırılık, görevi yaptırmamak için direnmeHüküm : 1- 2911 sayılı Kanunun 33/1, TCK'nın 31/3, 62, 50/1-a maddeleri uyarınca mahkumiyet 2- 2911 sayılı Kanunun 32/1, TCK'nın 31/3, 62, 50/1-a maddeleri uyarınca mahkumiyet 3- 3713 sayılı Kanunun 7/2, TCK'nın 31/3, 62, 50/1-a maddeleri uyarınca mahkumiyet 4- 2911 sayılı Kanunun 32/2. maddesi delaletiyle TCK'nın 265/1, 31/3, 62, 50/1-a maddeleri uyarınca mahkumiyet, temyiz isteminin reddine Dosya incelenerek gereği düşünüldü:Hükmün sonunda temyiz süresinin başlangıcının gösterilmemesi nedeniyle sanığın temyizinin süresinde olduğu kabul edilip, 26.12.2012 tarihli temyizin reddine ilişkin karar kaldırılarak yapılan incelemede;Sanığın saiki de dikkate alındığında; 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi kapsamında düşünce ve kanaat açıklama yöntemi olarak kabul edilemeyecek olan 3713 sayılı Kanunun 7/2-a maddesine uygun "terör örgütünün propagandasına dönüştürülen gösteri yürüyüşünde kimliğin gizlenmesi amacıyla yüzün kapatılması” ve görevi yaptırmamak için direnme eylemlerinden açılan davalara ilişkin dosyanın 6352 sayılı Kanunun geçici 2/1. maddesi uyarınca hükmü veren mahkemeye gönderilmeyip incelenmesi gerektiği ve yüz kapatmak suretiyle işlenen terör örgütünün propagandasını yapma suçu için gereken saik de nazara alındığında, 3713 sayılı Kanunun 7. maddesinin 2. fıkrasına 6459 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, örgüt propagandası ile oluşacak tehlikeyi somutlaştırmak amacıyla getirilen unsurun aynı fıkranın (a) bendinde düzenlenen suç için öngörülmediği belirlenerek yapılan incelemede;1- Silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçundan kurulan hükme ilişkin yapılan incelemede;Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 2- Görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan hükme ilişkin temyizin incelenmesinde;Sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan tayin olunan cezanın, suçun birden fazla kişi ile birlikte ve silahtan sayılan taşla işlenmesi nedeniyle TCK’nın 265/3-4. maddesi gereğince ayrı ayrı artırılması gerektiği gözetilmeden eksik ceza tayini aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;Suçu işlediği tarihte 15-18 yaş grubunda olan sanık hakkında 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 106/4. madde ve fıkrası uyarınca ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilemeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenle BOZULMASINA, bu hususun yeniden yargılama yapılmaksızın CMUK'nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından hükmün 8. bendinde “ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine” ilişkin bölümün çıkarılması suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,3- 2911 sayılı Kanuna aykırılık suçlarından kurulan hükme yönelik temyize gelince;Kanun koyucunun “sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri” ifadesiyle, 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin uygulanma kapsamı bakımından; düşünce ve kanaatin içeriğinden çok açıklama yöntemini dikkate aldığı, cezanın tür ve miktarı itibariyle bir sınırlama yanında suçların tek tek sayılması yerine, düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri bağlamında işlenebilecek suçların işlenme biçimleri itibariyle bir düzenleme yapmayı amaçladığı anlaşılmaktadır.Kanun koyucunun yukarıdaki amacı gerçekleştirmeye çalışırken daha genel ve imkanlara işaret eden ifade biçimleri yerine “yöntem” ifadesini tercih etmesi üzerinde durulmalıdır.Bir amaca ulaşmak için izlenen yol, usul ve metot gibi anlamlara gelen “yöntem” ifadesi, Kanunun geçici 1. maddesi çerçevesinde ele alındığında, korunmak istenenin; her türlü düşünce ve kanaat açıklama biçimi olmadığı, aksine; bir eylemin bu kapsamda kalabilmesi için meşru olan ve düşünce ve kanaat açıklaması bağlamında mutad olan bir yöntemle işlenmiş olması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Buradan hareketle, eylemin işleniş yönteminin bizzat ayrı bir suç oluşturduğu veya düşünce ve kanaati açıklamak bakımından mutad kabul edilemeyecek olması halinde geçici 1. madde hükmü uygulanamayacaktır.6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinde ifadesini bulan ve başkaca yazım biçimleri arasından tercih edilen “düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri” ibaresi bu ilkeler ve Kanunun genel gerekçesi çerçevesinde değerlendirilmiş, örgütlenme özgürlüğü bağlamında ele alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma özgürlüğünün kollektif niteliği, ifade özgürlüğü ile yakın ilişkisi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince değerlendiriliş biçimi (29.06.2006 tarihli Öllinger - Avusturya, 26.07.2007 tarihli Barankevich - Rusya kararları gibi) nazara alınmıştır. Buna göre, sanığın 2911 sayılı Kanunun 32/1 ve 33/1. maddelerine uygun olduğu kabul edilen eylemlerinin mutad ve meşru bir “düşünce ve kanaat açıklama yöntemi” olduğu değerlendirildiğinden, sanığa yüklenen suçların tarihi ve işlenme yöntemi ile temel şekli itibariyle gerektirdiği cezanın süresine göre, hükümden önce 05.07.2012 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi kapsamında düşünce ve kanaat açıklama yöntemiyle işlendiği ve bu nedenle sanık hakkında açılan davalara ilişkin olarak kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,Bozmayı icabettirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 19.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.