Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8658 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 18402 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi :Çocuk MahkemesiSuç : Silahlı terör örgütünün propagandasını yapma, görevi yaptırmamak için direnme, 2911 sayılı Kanuna aykırılıkHüküm : 1- 3713 sayılı Kanunun 7/2, TCK'nın 31/3, 62/1, 50/3, 50/1-a, 52/2-4. maddeleri uyarınca mahkumiyet 2- TCK'nın 265/1-3-4, 31/3, 62/1, 50/3, 50/1-a, 52/2-4. maddeleri uyarınca mahkumiyet 3- 2911 sayılı Kanunun 33/1, TCK'nın 31/3, 62/1, 50/3, 50/1-a, 52/2-4. maddeleri uyarınca mahkumiyet 4- 2911 sayılı Kanunun 33/2. maddesi delaletiyle 32/1, TCK'nın 31/3, 62/1, 50/3, 50/1-a, 52/2-4. maddeleri uyarınca mahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü:1-Görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan hükme yönelik yapılan incelemede;TCK'nın 265. maddesinin 4. fıkrasında örgütün oluşturduğu korkutucu güçten yararlanılarak suçun işlenmesi halinde cezanın arttırılacağının hükme bağlandığı, somut olayda sanığın atılı suçu örgütün korkutucu gücünden yararlanarak değil, ancak terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlediği anlaşılmakla birlikte; anılan fıkranın uygulanması sırasında bu nedenin de sayılmış olması; suçun silahla işlenmesi nedeniyle sonuca etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır. Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,2- Silahlı terör örgütünün propagandasını yapma ve 2911 sayılı Kanuna aykırılık suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyize gelince;Kanun koyucunun “sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri” ifadesiyle, 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin uygulanma kapsamı bakımından; düşünce ve kanaatin içeriğinden çok açıklama yöntemini dikkate aldığı, cezanın tür ve miktarı itibariyle bir sınırlama yanında suçların tek tek sayılması yerine, düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri bağlamında işlenebilecek suçların işlenme biçimleri itibariyle bir düzenleme yapmayı amaçladığı anlaşılmaktadır.Kanun koyucunun yukarıdaki amacı gerçekleştirmeye çalışırken daha genel ve imkanlara işaret eden ifade biçimleri yerine “yöntem” ifadesini tercih etmesi üzerinde durulmalıdır. Bir amaca ulaşmak için izlenen yol, usul ve metot gibi anlamlara gelen “yöntem” ifadesi, Kanunun geçici 1. maddesi çerçevesinde ele alındığında, korunmak istenenin; her türlü düşünce ve kanaat açıklama biçimi olmadığı, aksine; bir eylemin bu kapsamda kalabilmesi için meşru olan ve düşünce ve kanaat açıklaması bağlamında mutad olan bir yöntemle işlenmiş olması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Buradan hareketle, eylemin işleniş yönteminin bizzat ayrı bir suç oluşturduğu veya düşünce ve kanaati açıklamak bakımından mutad kabul edilemeyecek olması halinde geçici 1. madde hükmü uygulanamayacaktır.6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinde ifadesini bulan ve başkaca yazım biçimleri arasından tercih edilen “düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri” ibaresi bu ilkeler ve Kanunun genel gerekçesi çerçevesinde değerlendirilmiş, örgütlenme özgürlüğü bağlamında ele alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma özgürlüğünün kollektif niteliği, ifade özgürlüğü ile yakın ilişkisi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince değerlendiriliş biçimi (29.06.2006 tarihli Öllinger-Avusturya, 26.07.2007 tarihli Barankevich-Rusya kararları gibi) nazara alınmıştır. Buna göre, sanığın 3713 sayılı Kanunun 7/2, 2911 sayılı Kanunun 32/1 ve 33/1. maddelerine uygun olduğu kabul edilen eylemlerinin mutad ve meşru bir “düşünce ve kanaat açıklama yöntemi” olduğu kabul edildiğinden, sanığa yüklenen suçların tarihi ve işlenme yöntemi ile temel şekli itibariyle gerektirdiği cezaların sürelerine göre, hüküm tarihinde yürürlükte olan 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi kapsamında düşünce ve kanaat açıklama yöntemiyle işlendiği ve bu nedenle sanık hakkında açılan davalara ilişkin olarak kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün öncelikle bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 08.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.