Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7876 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16325 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç : Silahlı terör örgütü propagandası yapma, görevi yaptırmamak için direnme, 2911 sayılı Kanuna muhalefet, genel güvenliği kasten tehlikeye sokma, mala zarar vermeHüküm : 1- TCK'nın 152/1-a, 35/2, 31/3, 62, 50/1-a-3, 52/2-4. maddeleri uyarınca mahkumiyet 2- TCK'nın 170/1-a, 35/2, 31/3, 62, 50/1-a-3, 52/2-4. maddeleri uyarınca mahkumiyeT 3- TCK'nın 265/1-4, 31/3, 62, 50/1-a-3, 52/2-4. maddeleri uyarınca mahkumiyet4- 3713 sayılı Kanunun 7/2, TCK'nın 31/3, 62, 50/1-a-3, 52/2-4. maddeleri uyarınca mahkumiyet 5- 2911 sayılı Kanunun 32/1, TCK'nın 31/3, 62, 50/1-a-3, 52/2-4. maddeleri uyarınca mahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü:Silahlı terör örgütünün amacı doğrultusunda yayın yapan basın yayın organlarının çağrıları üzerine gerçekleştirilen yasadışı gösteri yürüyüşü sırasında, molotof kokteyli bulundurdukları ve attıkları iddia ve kabul edilen sanıklar hakkında, silahlı terör örgütü adına suç işleme ve patlayıcı madde bulundurma suçlarından dava açılıp hüküm kurulması mümkün görülmüştür.1- Sanıklar hakkında görevi yaptırmamak için direnme, genel güvenliği kasten tehlikeye sokma ve sanık ... hakkında silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçlarından kurulan hükümlere ilişkin yapılan incelemede;Sanık ...’ın üzerine atılı yüz kapatmak suretiyle işlenen terör örgütünün propagandasını yapma suçu için gereken saik de nazara alındığında, 3713 sayılı Kanunun 7. maddesinin 2. fıkrasına 6459 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, örgüt propagandası ile oluşacak tehlikeyi somutlaştırmak amacıyla getirilen unsurun aynı fıkranın (a) bendinde düzenlenen suç için öngörülmediği belirlenerek yapılan incelemede;Sanıklar hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan tayin olunan cezanın, suçun birden fazla kişi ile birlikte işlenmesi nedeniyle TCK’nın 265/3. maddesi gereğince artırılması gerektiği gözetilmeden ve sanıkların üzerlerine atılı genel güvenliği kasten tehlikeye sokma suçunun tamamlandığı anlaşıldığından tayin olunan temel cezadan TCK'nın 35. maddesi uyarınca indirim yapılmak suretiyle eksik ceza tayini aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamış, dosya kapsamı ve gösterilen gerekçeye göre genel güvenliği kasten tehlikeye sokma suçundan temel ceza belirlenirken TCK’nın “170/1-c” maddesi yerine “170/1-a” yazılması sonuca etkili görülmemiştir.Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların suçlarının sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasıfları tayin edilmiş, cezaları azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 2- Sanıklar hakkında mala zarar verme ve 2911 sayılı Kanuna aykırılık suçları ile sanık ... hakkında silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyize gelince;a) Mala zarar verme suçundan kurulan hüküm bakımından;Sanıkların üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair savunmalarının aksine, mahkumiyetlerine yeterli, her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği, mevcut şüphenin de sanıklar lehine değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden beraatleri yerine yazılı gerekçe ile mahkumiyetlerine karar verilmesi,b) Kanun koyucunun “sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri” ifadesiyle, 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin uygulanma kapsamı bakımından; düşünce ve kanaatın içeriğinden çok açıklama yöntemini dikkate aldığı, cezanın tür ve miktarı itibariyle bir sınırlama yanında suçların tek tek sayılması yerine, düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri bağlamında işlenebilecek suçların işlenme biçimleri itibariyle bir düzenleme yapmayı amaçladığı anlaşılmaktadır.Kanun koyucunun yukarıdaki amacı gerçekleştirmeye çalışırken daha genel ve imkanlara işaret eden ifade biçimleri yerine “yöntem” ifadesini tercih etmesi üzerinde durulmalıdır. Bir amaca ulaşmak için izlenen yol, usul ve metot gibi anlamlara gelen “yöntem” ifadesi, Kanunun geçici 1. maddesi çerçevesinde ele alındığında, korunmak istenenin; her türlü düşünce ve kanaat açıklama biçimi olmadığı, aksine; bir eylemin bu kapsamda kalabilmesi için meşru olan ve düşünce ve kanaat açıklaması bağlamında mutad olan bir yöntemle işlenmiş olması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Buradan hareketle, eylemin işleniş yönteminin bizzat ayrı bir suç oluşturduğu veya düşünce ve kanaati açıklamak bakımından mutad kabul edilemeyecek olması halinde geçici 1. madde hükmü uygulanamayacaktır.6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinde ifadesini bulan ve başkaca yazım biçimleri arasından tercih edilen “düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri” ibaresi bu ilkeler ve Kanunun genel gerekçesi çerçevesinde değerlendirilmiş, örgütlenme özgürlüğü bağlamında ele alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma özgürlüğünün kollektif niteliği, ifade özgürlüğü ile yakın ilişkisi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince değerlendiriliş biçimi (29.06.2006 tarihli Öllinger-Avusturya, 26.07.2007 tarihli Barankevich-Rusya kararları gibi) nazara alınmıştır. Buna göre, sanıklara yüklenen 2911 sayılı Kanuna muhalefet ve sanık ...’a yüklenen silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçu bakımından 3713 sayılı Kanunun 7/2. maddesi ile 2911 sayılı Kanunun 32/1. maddelerine uygun olduğu kabul edilen eylemlerinin mutad ve meşru bir “düşünce ve kanaat açıklama yöntemi” olduğu kabul edildiğinden, sanıklara yüklenen suçların tarihi ve işlenme yöntemi ile temel şekli itibariyle gerektirdiği cezanın süresine göre, hüküm tarihinde yürürlükte olan 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi kapsamında düşünce ve kanaat açıklama yöntemiyle işlendiği, sanık ...’ın üzerine atılı silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçu bakımından Ağır Ceza Mahkemelerinin görevini belirleyen 6526 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 5235 sayılı Kanunun 12. maddesi uyarınca görev hususu da nazara alınarak sanıklar hakkında açılan davalara ilişkin olarak kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,Kanuna aykırı, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 25.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.