Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2175 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 1814 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi : Ceza Suç : Uyuşturucu madde ticareti yapmaDosya incelenerek gereği düşünüldü:Hükümden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve TCK'nın 53. maddesinin bazı hükümlerini iptal eden Anayasa Mahkemesi'nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140-2015/85 sayılı kararının infaz aşamasında dikkate alınması mümkün görülmüştür.1- Sanık ... müdafiinin yasal süreden sonra olan temyiz isteğinin CMUK'nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,2- Sanıklar .... hakkında kurulan hükümlere yönelik temyiz incelemesinde;.Sanık ... hakkında hükmolunan hapis cezasından TCK'nın 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılırken hesap hatası sonucu 2 yıl 9 ay 10 gün yerine 2 yıl 9 ay olarak eksik ceza tayini aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.Yapılan yargılama sonunda aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda tartışılıp sanıkların suçlarının sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde sanık .... yönünden yapılan eleştiri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar müdafilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 2- Sanıklar .... hakkında kurulan hükümlere yönelik temyiz incelemesinde;Yapılan yargılama sonunda aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda tartışılıp sanıkların suçlarının sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde düzeltme nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar müdafilerinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;a- Sanıklar .... ve .... yönünden;Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 28.04.2015 tarih, 2014/462 esas ve 2015/135 sayılı kararında da belirtildiği üzere, CMK'nın 139. maddesinin 4 ve 5. fıkralarındaki açık hükümler karşısında; gizli soruşturmacının ancak suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, TCK'nın 220. maddesinde tanımlanan suç) ve suç işlemek için kurulan bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmeleri şartıyla sadece aynı maddenin yedinci fıkrasında sayılan suçlar için görevlendirilebileceği, olayımızda ise sanıkların eylemlerinin örgüt faaliyeti kapsamında olmayıp bireysel olarak uyuşturucu madde ticareti yapma niteliğinde olduğu, ancak kolluk görevlilerinin Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda ve genel görevi kapsamında, suçu ve faalini belirlemek, suçla ilgili delilleri elde etmek amacıyla kimliklerini gizleyerek alıcı rolüne girip sanıklardan uyuşturucu madde almalarının mümkün olduğu, bu şekilde faaliyette bulunan kolluk görevlilerini kimliğini gizleyen alıcı görevli olarak kabul etmek gerektiği ve elde edilen delillerin hukuka uygun bulunduğu kabul edilmiştir. Somut olaya gelince; asıl amaçları uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak olmayıp suçu ve failini belirlemek, suçla ilgili delilleri elde etmekten ibaret olan kolluk görevlilerinin sanıklardan ilk defa uyuşturucu madde almaları üzerine esasen tek bir alım olayı ile “satmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçunun ve faillerinin belirlendiği, delillerinin elde edildiği, ancak böyle bir durumda kolluk görevlilerinin aldıkları uyuşturucu maddeyi devralma ve mal edinme iradeleri bulunmadığından gerçek anlamda bir alım-satım ilişkisinden söz edilemeyeceği, dolayısıyla ilk alımdan sonra kolluk görevlilerinin sanıklardan yeniden uyuşturucu madde almaları şeklinde gerçekleşen eylemlerinin delil elde etme faaliyeti kapsamında olduğu, sanıkların sonraki alımlara konu uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi önceki alımlardan sonra temin ettiğine ilişkin delil bulunmadığından satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmanın temadi ettiği ve sonraki alımların TCK'nın 43. maddesi anlamında ayrı bir suç oluşturmayacağı gözetilmeden sanıklar hakkında yazılı şekilde uygulama yapılarak fazla ceza tayini,b- Sanık ... yönünden;Sanığın tekerrüre esas alınan mahkumiyetinin suç tarihinden sonra 28.09.2009 tarihinde kesinleşmiş olması nedeniyle tekerrüre esas alınamayacağının gözetilmemesi;Kanuna aykırı olup, hükümlerin bu nedenlerle BOZULMASINA, bu hususların yeniden yargılama yapılmaksızın CMUK'nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, sanıklar .... ve ... hakkında TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümlerin hükümlerden çıkartılarak, sonuç cezalarının 4 yıl 2 ay hapis ve 80TL adli para cezasına indirilmesi, sanık .... hakkındaki hüküm fıkrasından tekerrür hükmünün uygulanmasına ilişkin bölümün çıkartılması suretiyle diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 3- Sanık ... hakkında kurulan hükme yönelik temyize gelince;Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;1-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 28.04.2015 tarih, 2014/462 esas ve 2015/135 sayılı kararında da belirtildiği üzere, CMK'nın 139. maddesinin 4 ve 5. fıkralarındaki açık hükümler karşısında; gizli soruşturmacının ancak suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, TCK'nın 220. maddesinde tanımlanan suç) ve suç işlemek için kurulan bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmeleri şartıyla sadece aynı maddenin yedinci fıkrasında sayılan suçlar için görevlendirilebileceği, olayımızda ise sanığın eyleminin örgüt faaliyeti kapsamında olmayıp bireysel olarak uyuşturucu madde ticareti yapma niteliğinde olduğu, ancak kolluk görevlilerinin Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda ve genel görevi kapsamında, suçu ve faalini belirlemek, suçla ilgili delilleri elde etmek amacıyla kimliklerini gizleyerek alıcı rolüne girip sanıktan uyuşturucu madde almalarının mümkün olduğu, bu şekilde faaliyette bulunan kolluk görevlilerini kimliğini gizleyen alıcı görevli olarak kabul etmek gerektiği ve elde edilen delillerin hukuka uygun bulunduğu kabul edilmiştir.Somut olaya gelince; asıl amaçları uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak olmayıp suçu ve failini belirlemek, suçla ilgili delilleri elde etmekten ibaret olan kolluk görevlilerinin sanıktan ilk defa uyuşturucu madde almaları üzerine esasen tek bir alım olayı ile “satmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçunun ve faillerinin belirlendiği, delillerinin elde edildiği, ancak böyle bir durumda kolluk görevlilerinin aldıkları uyuşturucu maddeyi devralma ve mal edinme iradeleri bulunmadığından gerçek anlamda bir alım-satım ilişkisinden söz edilemeyeceği, dolayısıyla ilk alımdan sonra kolluk görevlilerinin sanıktan yeniden uyuşturucu madde almaları şeklinde gerçekleşen eylemlerinin delil elde etme faaliyeti kapsamında olduğu, sanığın sonraki alımlara konu uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi önceki alımlardan sonra temin ettiğine ilişkin delil bulunmadığından satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmanın temadi ettiği ve sonraki alımların TCK'nın 43. maddesi anlamında ayrı bir suç oluşturmayacağı gözetilmeden sanık hakkında yazılı şekilde uygulama yapılarak fazla ceza tayini,2- Sanık müdafiinin temyiz aşamasında sanığın psikolojik tedavi gördüğüne ve atipik psikoz ve donuk zeka teşhisi konduğuna dair rapor fotokopisi ibraz etmesi karşısında, sanığın suç tarihinde yüklenen eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğini azaltacak biçimde akıl hastalığı olup olmadığı ve derecesi hususunda Adli Tıp Kurumu ya da Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinden rapor alınarak sonucuna göre hukuki durumunun takdir ve tayininde zorunluluk bulunması,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 02.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.