Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2125 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17623 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi :Ağır Ceza MahkemesiSuç : Silahlı terör örgütüne üye olma, 2911 sayılı Kanuna muhalefet, silahlı terör örgütünün propagandasını yapma, görevi yaptırmamak için direnme, patlayıcı madde bulundurmaHüküm : 1- TCK'nın 314/2, 62, 53/1, 58/9, 3713 sayılı Kanunun 5. maddeleri uyarınca mahkumiyet 2- TCK'nın 174/1, 62, 52, 53/1, 58/9, 3713 sayılı Kanunun 5. maddeleri uyarınca mahkumiyet 3- 01.05.2011 tarihli 2911 sayılı Kanuna muhalefet suçundan; 2911 sayılı Kanunun 32/1, TCK'nın 62, 53/1. maddeleri uyarınca mahkumiyet 4- 01.01.2012 tarihli görevi yaptırmamak için direnme, 01.05.2011 tarihli görevi yaptırmamak için direnme, 25.02.2012 tarihli 2911 sayılı Kanuna muhalefet ve silahlı terör örgütünün propagandasını yapma ile 20.02.2012 tarihli 2911 sayılı Kanuna muhalefet ve silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçlarından; BeraatDosya incelenerek gereği düşünüldü: 01.01.2012 tarihli 2911 sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan beraat hükmünün temyiz edilmediği belirlenerek yapılan incelemede;TCK'nın 58/9. maddesi infaz rejimi ile ilgili olup kazanılmış hak oluşturmayacağı da gözetilerek, terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenen 2911 sayılı Kanuna muhalefet suçundan mahkumiyetine karar verilen sanık hakkında anılan maddenin uygulanması konusunda her zaman bir karar verilmesi ve 19.12.2011 tarihli 2911 sayılı Kanunun 28/1 ve 3713 sayılı Kanunun 7/2. maddesine aykırılık suçları ile 01.05.2011 tarihli 2911 sayılı Kanunun 28/1. maddesine aykırılık suçundan açılan davalara ilişkin her zaman hüküm kurulması mümkün görülmüştür.1- Silahlı terör örgütüne üye olma, patlayıcı madde bulundurma, 01.05.2011 ve 01.01.2012 tarihli görevi yaptırmamak için direnme, 20.02.2012 ve 25.02.2012 tarihli silahlı terör örgütünün propagandasını yapma ve 2911 sayılı Kanuna muhalefet suçlarından kurulan hükümler yönünden yapılan temyiz incelemesinde;Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın silahlı terör örgütüne üye olma ve patlayıcı madde bulundurma suçlarının sübutu kabul, olayın niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasıfları tayin edilmiş, cezaları azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, diğer suçlarının sübuta ermediği kabul edilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafii ile Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle beraat ve mahkumiyete dair hükümlerin ONANMASINA,2- 01.05.2011 tarihli 2911 sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan hükme yönelik temyize gelince;Kanun koyucunun “sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri” ifadesiyle, 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin uygulanma kapsamı bakımından; düşünce ve kanaatin içeriğinden çok açıklama yöntemini dikkate aldığı, cezanın tür ve miktarı itibariyle bir sınırlama yanında suçların tek tek sayılması yerine, düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri bağlamında işlenebilecek suçların işlenme biçimleri itibariyle bir düzenleme yapmayı amaçladığı anlaşılmaktadır.Kanun koyucunun yukardaki amacı gerçekleştirmeye çalışırken daha genel ve imkanlara işaret eden ifade biçimleri yerine “yöntem” ifadesini tercih etmesi üzerinde durulmalıdır.Bir amaca ulaşmak için izlenen yol, usul ve metot gibi anlamlara gelen “yöntem” ifadesi, Kanunun geçici 1. maddesi çerçevesinde ele alındığında, korunmak istenenin; her türlü düşünce ve kanaat açıklama biçimi olmadığı, aksine; bir eylemin bu kapsamda kalabilmesi için meşru olan ve düşünce ve kanaat açıklaması bağlamında mutad olan bir yöntemle işlenmiş olması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Buradan hareketle, eylemin işleniş yönteminin bizzat ayrı bir suç oluşturduğu veya düşünce ve kanaati açıklamak bakımından mutad kabul edilemeyecek olması halinde geçici 1. madde hükmü uygulanamayacaktır.6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinde ifadesini bulan ve başkaca yazım biçimleri arasından tercih edilen “düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri” ibaresi bu ilkeler ve Kanunun genel gerekçesi çerçevesinde değerlendirilmiş, örgütlenme özgürlüğü bağlamında ele alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma özgürlüğünün kollektif niteliği, ifade özgürlüğü ile yakın ilişkisi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince değerlendiriliş biçimi (29.06.2006 tarihli Öllinger - Avusturya, 26.07.2007 tarihli Barankevich - Rusya kararları gibi) nazara alınmıştır. Buna göre, sanığın 01.05.2011 tarihli 2911 sayılı Kanunun 32/1. maddesine uygun olduğu kabul edilen eyleminin mutad ve meşru bir “düşünce ve kanaat açıklama yöntemi” olduğu kabul edildiğinden, sanığa yüklenen suçun tarihi ve işlenme yöntemi ile temel şekli itibariyle gerektirdiği cezanın süresine göre hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi kapsamında düşünce ve kanaat açıklama yöntemiyle işlendiği ve bu nedenle sanık hakkında açılan davaya ilişkin olarak kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 19.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.