Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1438 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17936 - Esas Yıl 2013





Tebliğname No : 9 - 2013/73644İtiraz Eden : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığıİtiraz Yazısının Tarihi : 02.12.2013İtiraz Edilen Daire Kararı : 12.09.2013 tarih ve 2013/5439 - 2013/11232 sayılı ret kararıİtirazla İlgili Mahkeme Kararı : Büyükçekmece 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 18.10.2012 tarih, 2011/1126 - 2012/1372 sayılı kararıSuç : Muhafaza görevini kötüye kullanmaYargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı ve ekindeki dava dosyası, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile 5271 sayılı CMK'nın 308. maddesine eklenen 2 ve 3. fıkralar kapsamında bir bütün olarak incelenerek gereği düşünüldü:Sanık hakkında muhafaza görevini kötüye kullanma suçundan açılan davanın yargılaması sonunda Büyükçekmece 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 18.10.2012 tarih, 2011/1126 - 2012/1372 sayılı beraat kararının şikayetçi vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 12.09.2013 tarih ve 2013/5439 - 2013/11232 sayılı kararı ile; “Kovuşturma aşamasında şikayetçi vekili tarafından yöntemine uygun başvuru ile davaya katılma isteminde bulunulup bu doğrultuda mahkemesinden karar alınmadığından temyize hak ve yetkisi bulunmayan şikayetçi vekilinin temyiz isteğinin CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE” oybirliğiyle karar verilmiştir.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 02.12.2013 tarihli itiraz dilekçesinde; “5271 sayılı CMK'nın “Kamu davasına katılma” başlıklı 237/1. maddesi;Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler,5271 sayılı CMK'nın “Katılma usulü” başlıklı 238/2. maddesi ise;“Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur" şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemelerinde, kovuşturma aşamasında hüküm verilinceye kadar, suçtan zarar gören, mağdur veya malen sorumlu olanların, davaya katılabilecekleri, şikayetçi olduklarını ifade etmeleri üzerine, davaya katılmak isteyip istemediklerinin sorulması gerektiği hüküm altına alınmıştır.5271 sayılı CMK'nın 260. maddesinde ise, katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanların kanunyollarına başvuru hakkı bulunduğu belirtilmiştir. Yerleşik Yargıtay uygulamalarında şikayetçi olduğunu beyan eden şikayetçi veya vekiline davaya katılma hakkının hatırlatılması gerektiği, bu hakkın hatırlatılmamasının ceza usul hukukuna aykırılık teşkil ettiği tartışmasızdır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.06.2012 gün ve 2012/7–359 E- 2012/239 K sayılı kararı doğrultusunda meseleyi bir adım daha ileri götürecek olursak; Dairenizce katılma talebi konusunda bir karar verilerek hükmün esastan incelenmesi dahi mümkündür.Her ne kadar kovuşturma aşamasında sanıktan şikâyetçi olduğunu, dolayısıyla da davaya katılmak istediği yönündeki iradesini ortaya koyan, ancak katılma istemi konusunda yerel mahkemece olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeyen şikayetçi vekilinin temyiz dilekçesinde yerel mahkemece karara bağlanmayan katılma isteğinin incelenerek karara bağlanması yönünde açık bir isteğinin bulunmadığı, dolayısıyla Özel Dairece bu konuda bir karar verilmesinin olanaklı olmadığı düşünülebilir ise de; tüm aşamalarda istikrarlı bir şekilde sanıktan şikayetçi olduğunu ve cezalandırılması gerektiğini, dolayısıyla da davaya katılmak istediğini belirten şikayetçi vekilinin, yerel mahkeme hükmünü temyiz etmiş olmasının, kanun yolunda da davayı takip iradesini eylemli olarak ortaya koyduğu ve bu davranışın yerel mahkemece karara bağlanmayan katılma talebinin inceleme merciince incelenip karara bağlanmasına yönelik istemi de içerdiği kabul edilerek Dairenizce CMK'nın 237/2. maddesi gereğince şikayetçinin ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp de karara bağlanmayan katılma isteği incelenip karara bağlanması ve hükmün esastan incelenmesi de, yargılamanın gereksiz yere uzamasının önüne geçilmesi, davaların kısa sürede bitirilmesi, dolayısıyla da davanın zamanaşımına uğramasının önüne geçilebilecek olunması düşüncelerinden hareketle hukuka aykırı düşmeyecektir.Yerel mahkeme hükmünün, şikayetçiye davaya katılmak isteyip istemediği hakkının hatırlatılmaması gerekçesiyle bozulması, yargılamanın gereksiz yere uzaması sonucunu doğuracaktır.Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 28.02.2012 gün ve 294–64 sayılı kararında da, CMK'nın 237-238. maddelerinde belirtilen kamu davasına katılma ve katılma usulüne ilişkin sanıktan ve varsa müdafiinden katılma hususunda görüşlerinin sorulmaması gibi nisbi hukuka aykırılık teşkil eden hususlara rağmen Özel Dairece davaya katılma kararı verilebileceği vurgulanmıştır.Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;19.06.2012 tarihli duruşmada "sanıktan şikayetçiyiz, cezalandırılmasını talep ediyoruz." şeklinde beyanda bulunan şikayetçi vekiline CMK'nın 238/2. maddesi gereğince davaya katılmak isteyip istemediği sorulmadan hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğu, şikayetçi vekilinin CMK'nın 260/1. maddesi gereğince temyiz etme hakkının bulunduğu, "Şikayetçi vekilinin duruşmada sanıktan şikayetçi olmasına ve sanığın cezalandırılmasını talep etmesine rağmen CMK'nın 237 ve 238. maddeleri hükümleri uyarınca katılma hakkı hatırlatılarak bu hususta olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi nedeniyle bozulması” istemiyle Dairemiz kararına karşı itirazda bulunmuştur. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Dairemiz arasındaki uyuşmazlık, duruşmada sanıktan şikayetçi olduğunu belirten ve hükmü temyiz eden şikayetçi vekilinin temyiz talebinin katılma talebi niteliğinde kabul edilip edilemeyeceğine ilişkindir. İtiraz, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile 5271 sayılı CMK'nın 308. maddesine eklenen 2 ve 3. fıkralar kapsamında bir bütün olarak incelendiğinde;CMK’nın 238/2. maddesinde “duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur", anılan Kanunun 237/1. maddesinde “mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler”, maddenin 2. fıkrasında “kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır”, aynı Kanunun 260/1. maddesinde "... bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır" şeklinde yer alan düzenlemeler nazara alındığında; 19.06.2012 tarihli oturumda şikayetçi olduğunu ve sanığın cezalandırılmasını talep ettiğini beyan etmesine karşın davaya katılma hakkı hatırlatılmayan şikayetçi vekilinin 22.10.2012 tarihli temyiz dilekçesi katılma talebi niteliğinde olduğu anlaşılmakla;Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yerinde görülen itirazı kabul edilmiş ve aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.KARAR:1- Dairemizin itiraz edilen ret kararının kaldırılmasına,2- Sanık hakkında kurulan hükme ilişkin temyizin incelenmesinde;CMK’nın 238/2. maddesinin “duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur", anılan Kanunun 260/1. maddesinin "... bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır." şeklindeki hükümleri nazara alındığında, 19.06.2012 tarihli oturumda şikayetçi olduğunu ve sanığın cezalandırılmasını talep ettiğini beyan etmesine karşın davaya katılma hakkı hatırlatılmayan şikayetçi vekilinin 22.10.2012 tarihli temyiz dilekçesi katılma talebi niteliğinde olduğu anlaşılmakla, CMK'nın 237/2. maddesi uyarınca suçtan zarar gören şikayetçinin davaya katılmasına karar verilerek yapılan temyiz incelenmesinde;Sanığın, haczedilen malların evinde olduğuna ilişkin savunması nazara alınarak, mallar üzerinde teslim amacı dışında tasarrufta bulunup bulunmadığı, taksirle kaybolmasına veya bozulmasına neden olup olmadığı araştırılıp belirlendikten sonra hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma sonucu yazılı gerekçe ile beraatine kararı verilmesi, Kanuna aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 12.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.