Y A R G I T A Y İ L A M IDava ve Karar:A- USULE İLİŞKİN OLARAK1- Ceza muhakemesi kurallarının zaman bakımından uygulanmasına ilişkin genel prensip 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 4. maddesinde de vurgulandığı gibi, “derhal uygulama” şeklindedir. Bu prensibe göre; usul işlemleri yürürlükteki kurallara göre icra edilir ve uygulanacak kuralın kişilerin lehinde veya aleyhinde sonuç doğurmasının bir önemi yoktur ve usul kurallarındaki değişiklikler geriye yürümez. Ayrıca; önceki kurala uygun olarak yapılan işlemler, sonradan yapılan düzenleme karşısında geçerliliğini yitirmez. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.06.1994 tarih, 146- 171 sayılı ve 26.12.2006 tarih, 317-319 sayılı kararlarında da görüleceği üzere, savunma hakkına ilişkin konularda bile Yargıtay Ceza Daireleri derhal uygulama prensibini istikrarlı biçimde sürdürmüştür. Kaldı ki; 6526 sayılı Kanunun 1. maddesiyle 3713 sayılı Kanuna eklenen geçici 14. maddenin 4. fıkrası ve CMK’nın 250. ile TMK’nın 10. maddeleri uyarınca görevlendirilmiş mahkemelerce verilip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında veya Yargıtay Dairelerinde bulunan dosyalara ilişkin temyiz incelemesine devam olunacağı belirtilmiştir.Bu kurallar ve içtihatlar ışığında, sanıklar müdafiilerinin 6352 sayılı Kanunun 105/6 ve 6526 sayılı Kanunun 19/b. maddeleri dikkate alınarak görev bakımından hükmün bozulması gerektiği yönündeki talepleri yerinde görülmemiş, anılan hükmün Anayasaya aykırılık iddiası Anayasanın 152. maddesi kapsamında ciddi bulunmamıştır.2- Sanıklar müdafiilerinin İstanbul MİT Bölge Başkanlığının 17.03.2011 tarihli raporunun dosyadan çıkarılmasına ilişkin taleplerinin mahkemece 05.12.2012 tarihli ara kararı ile reddedilmesi, anılan raporun delil olarak hükme esas alınmaması karşısında sonuca etkili görülmemiştir.B- ESASA İLİŞKİN OLARAK1- GENELTürk hukuku bakımından, bir oluşumun, bir yapılanmanın terör örgütü olup olmadığının belirlenmesi, yapılacak yargılamanın sonucuna göre; mahkemelere aittir. Mahkemeler bu belirlemeyi, Anayasa ve yasalarla ortaya konulan normatif kurallara ve istikrar gösteren yargısal uygulamalara uygun biçimde gerçekleştirirler.Anayasamızın 14. maddesi ile “temel hak ve hürriyetlerin Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde yorumlanamayacağı,” ve “Anayasa hükümlerinden hiçbirinin, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlanmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamayacağı” ortaya konulmuştur.Yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 17. maddesinde hakların kötüye kullanılması yasaklanmıştır.Dairemizin istikrar gösteren uygulamalarında, terör suçları, Anayasanın 14. maddesi kapsamında temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılması olarak kabul edilmekte ve siyasal faaliyet-terörist faaliyet ayrımında, faaliyetin gerçekleştirilmekte olduğu bağlam ile birlikte terör yöntemleriyle ilişkisi, kullanılan yöntem ve takip edilen amacın hukuk ve demokrasi kurallarına uygun olup olmadığı ve bir terör örgütü ile amaç ve yöntem bakımından ya da yapısal ve hiyerarşik bir bağlantısının bulunup bulunmadığı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 17 Temmuz 2001 tarihli “Sadak ve diğerleri” kararı ile ortaya konulan ayrım da nazara alınmaktadır.Yine Anayasanın birinci kısmında, genel esaslar başlığı altında Devletin şekli, Cumhuriyetin nitelikleri, Devletin bütünlüğü ve Egemenlik yetkisi gibi hususlar bağlamında Devlet düzeninin temel yapısı gösterilmiştir.Anayasa ile ortaya konulan devletin temel yapısı ve işleyişi ile herkese tanınan temel haklar ve ödevlerin, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti standartlarına uygun olarak yargı denetimi altında gerçekleştirilip hayata geçirilebilmesi gerekir. Bunun için bir yandan temel hak ve hürriyetleri diğer yandan başta Anayasal değerler olmak üzere Anayasal düzeni cebri ve hukuka aykırı girişimlerden korumak için suçlar ve yaptırımlar konulmuştur.Türk Ceza Hukuku bakımından terörün tanımı ve hangi suçların terör suçu sayılacağı 3713 sayılı Kanunda gösterilmiştir. Kanunun 1. maddesinde gösterilen terör tanımına göre bir eylemin terör eylemi sayılabilmesi için;a- Eylem, cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerini içermelidir.b- Eylemle, Anayasada belirtilen,– Cumhuriyetin niteliklerini,-Siyasi, hukuki, sosyal, laik ve ekonomik düzenini değiştirmek,-Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak,-Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek,-Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek,-Temel hak ve hürriyetleri yok etmek,-Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amaçlanmalıdır.c- Eylemi gerçekleştiren failler bir örgüte mensup olmalıdır,d- Eylem suç teşkil etmelidir.Bu genel terör tanımı dışında, 3713 sayılı Kanunun 3. maddesinde doğrudan terör suçları ve 4. maddesinde de, işlenme bağlamına göre; dolayısıyla terör suçları gösterilmiştir.Türk Ceza Kanununda düzenlenen suç örgütleri ile terör örgütlerinin amaç ve yöntem bakımından ortaya çıkan farkları, Dairemizin 13.05.2013 tarih ve 2013/1-7264 sayılı kararı ile ortaya konulmuştur. Bu kararda da açıklandığı gibi, Türk Ceza Hukuku bakımından, silahlı terör örgütü Türk Ceza Kanununun 314. maddesinde düzenlenmiştir.TCK’nın 314. maddesi bakımından, bir oluşumun, bir yapılanmanın silahlı terör örgütü sayılabilmesi için;a- Hiyerarşik yapıya, sıkı bir disipline, eylemli bir işbirliğine sahip olan ve en az üç kişiden oluşan, yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli bir örgüt mevcut olmalıdır.b- Bu örgüt, Türk Ceza Kanununun ikinci kitap, dördüncü kısım, dördüncü ve beşinci bölümlerde yer alan suçları “amaç suç” olarak işlemek üzere kurulmuş olmalıdır.c- Bu örgüt silahlı olmalıdır.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, bir oluşumun, bir yapılanmanın belirtilen hangi amaç suçları işlemek üzere ve ne ölçüde bir silahlanmayla, cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerini amaç suçu işlemek doğrultusunda ne şekilde kullandığı ve disiplin, eylemli işbirliği, hiyerarşik yapı ile elverişlilik unsurlarının nasıl oluştuğu ortaya konulmalıdır.2- ÖRGÜTÜN YAPISIDevrimci Karargâh adlı örgütün dosya kapsamına göre; 16 Haziran Hareketi, Bedreddini Hareket ve Devrimci Sol isimli terör örgütlerinin birleşiminden oluştuğu anlaşılmaktadır.16 Haziran Hareketi Örgütü; 1974 yılında H.’in eşi tarafından kurulan Vatan Partisi içerisinde yer alan S. ve arkadaşları, 1978 yılında ideolojik farklılıklar nedeniyle partiden ayrılarak öncelikle “Y…” isimli dergiyi çıkartıp sonra da “P… Y…” isimli örgütü kurmuşlardır. P… Y… isimli örgüt 20.02.1988 tarihinde Paris’te yapılan toplantı ile “15-16 Haziran İşçi Hareketlerinden esinlenerek “15-16 Haziran Hareketi” adını almıştır. Örgüt üyeleri Lübnan-Bekaa vadisinde askeri eğitim gördükten sonra 1987-1990 yılları arasında Türkiye’de çok sayıda yağma, öldürme, yaralama ve bombalama eylemlerini gerçekleştirmiştir. 1990 yılında örgüte yönelik operasyonlarla çok sayıda örgüt üyesi silahlarıyla birlikte yakalanmıştır. 25.01.1990 tarihinde yakalanıp hakkında İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 1990/119 numaralı iddianamesi ile 765 sayılı TCK’nın 146/1. maddesine aykırılık suçundan dava açılan S.’ın dosyamızdaki örgüt yöneticisi U. ile irtibatlı olduğu ve örgütün yurt dışı bağlantılarını sağladığı anlaşılmıştır. S. hakkında İstanbul 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 20.01.1998 tarih, 1990/48 Esas, 1998/12 sayılı Kararı ile 765 sayılı TCK’nın 168/1, 31, 33, 40 ve 3713 sayılı Kanunun 5. maddeleri uyarınca 22 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ve bu karar Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 23.09.1998 tarih, 1998/1839 Esas, 1998/2298 sayılı kararı ile “Sanıklar S. ve M. B.’in birlikte kaldıkları evde ele geçen ve dava konusu olaylardan bir kısmında kullanıldığı anlaşılan silahlar ve bombalar gibi maddi deliller ile beyanlar da nazara alınarak gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi bakımından örgütsel konuşmaları içeren tüm kasetlerin çözümleri de yaptırılıp delillerin tümüyle toplanmasından sonra sonucuna göre sanıklar S.,M. B., M. Ali ve S.’ın hukuki durumlarının takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile hüküm tesisi” denilerek bozulmasına karar verildiği ve bozma sonrasında S.’ın yakalama emrine rağmen yakalanamaması nedeniyle davasının tefrik edildiği anlaşılmıştır. S. K.’nın aynı davada birlikte yargılandığı 16 Haziran Örgütü kurucusu S. hakkında İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.03.2008 tarih, 2007/31 Esas, 2008/56 sayılı kararı ile 765 sayılı TCK’nın 146/1, 59/1, 31, 33, 40. maddeleri uyarınca verilen müebbet hapis cezası Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 22.10.2008 tarih, 2008/12676 Esas, 2008/11237 sayılı kararı ile onanmıştır. Böylelikle, 16 Haziran Hareketi örgütünün silahlı terör örgütü olduğu Yargıtay onama kararı ile sabit olmuştur.Bedreddini Hareket; 05.08.1999 tarihinde SİP’ten (Sosyalist İktidar Partisi) tasfiye edilenlerce SBH (Sosyalist Birlik Hareketi), 2000 yılında da SBH’den gelenlerce “Gerçek Çevresi” kurulmuştur. 2004 yılında “Gerçek Çevresi” “Bedreddini Hareket” adını almıştır.Örgütün isimli sitesinde yayınlanan “Şimdi Devrimci Karargah Ekim 2006” isimli yazı, örgüt yöneticisi O.’ın aynı sitede 28.04.2009 tarihinde yayınlanan 11.10.2006 tarihli görüntülü ses kaydı, O.’ın emniyet güçleri ile silahlı çatışmaya girdiği K… İlçesi, B… E… Sokak No: 5/3 numaralı konutta ele geçirilen S… marka 2111 MB’lik bellek içinden elde edilen “UnallocatedClusters 131 (Bedredini Hareket)” isimli doküman, örgüt yöneticisi U.’ın …@hotmail.com isimli adresinden yaptığı yazışmalar ve sanık R.’ın beyanları ile anılan sanıktan ele geçirilen S… P… marka 640 GB’lik hard disk içindeki dokümanlardan, sanık S. gibi 16 Haziran Hareketinden ayrılan eski kadrolar ile Bedreddini Hareketin, isimli sitede Mayıs 2009 tarihinde yayınlanan 9 nolu bildirisine göre “2005 yılının yaz aylarında, Bedrettin Hareketi ve 16 Haziran Hareketi kadrolarının Türkiye devrimci hareketinin dibe vurmuş konumu ve bundan çıkış yolları üzerine yaptıkları ilk tartışmalar, hızla savaşkan bir sosyalizm çizgisini devrimci bir direniş merkezi olan Kürt özgürlük çizgisiyle yoldaşlaştırarak Türkiye sosyalizminde egemenliğini sürdüren oportünizme ve reformizme alternatif devrimci bir yol çizme görevinde birleşik bir örgütsel yapı oluşturma kararına vardı.” şeklindeki açıklama ile birleştikleri anlaşılmıştır.Devrimci Sol Örgütü (Dev-Sol); Bedri liderliğinde D.’a karşı gerçekleştirilen örgüt içi mücadele sonrasında THKP/C DEV-SOL olarak faaliyetlerine devam ederken 1993 yılı mart ayında Bedri’nin güvenlik güçleri ile girdiği silahlı çatışmada ölü olarak ele geçirilmesini müteakip 1993 – 1994 ve 1995 yıllarında yapılan operasyonlarla örgütün lider kadrosunun cezaevine girmesiyle faaliyetleri zayıflatılmış, örgütün yurt dışında bulunan lider kadrolarından İ. önderliğinde faaliyetlerini sürdürdüğü ve cezaevinden çıkan eski yöneticilerin, isimli sitede yayınlanan 3 nolu bildirisine göre “Yoldaşlar, Devrimci Sol, artık bir Devrimci Karargah bileşeni olma karar almıştır. Devrimci Solun bu kararı, dağınıklığı ve eylemsizliği statüko haline getiren Türkiye Devrimci Hareketinin bugününe bir müdahaledir. Devrimci Sol’un bu kararı Türkiye sosyalizminin birleşme ve ayrılık kültürüne bir müdahaledir…” şeklindeki açıklama ile 2008 yılı son aylarında Devrimci Karargah Örgütü ile birleştiği anlaşılmıştır.3- ÖRGÜTÜN EYLEMLERİa) Örgütün silahlı yapılanması içinde bulunan “Şehit Ongan Müfrezesi” tarafından 07.08.2008 tarihinde saat 09.30 sıralarında Karacaahmet Mezarlığından Selimiye Kışlasına doğru 4 kez havan atışı ile gerçekleştirilen saldırıda üç vatandaşın yaralanması,b) Örgütün silahlı yapılanması içinde bulunan “Şehit Ongan Müfrezesi” tarafından 23.08.2008 tarihinde saat 15.00 sıralarında Karacaahmet Mezarlığı içine zaman ayarlı bomba bırakılması,c) Örgütün silahlı yapılanması içinde bulunan “Şehit Ongan Müfrezesi” tarafından 01.12.2008 tarihinde saat 14.45 sıralarında İstanbul/Beyoğlu-Sütlüce semtinde bulunan A… Parti İstanbul İl Başkanlığı binasına kurye vasıtası ile gönderilen bombanın patlatılması sonucu bir polis memurunun şehit edilmesi, üç polis memuru ile yedi vatandaşın yaralanması,d) Örgütün hücre evi olarak kullanılan K… ilçesi, B… E… Sokak No:5/3 numaralı adreste 27.04.2009 tarihinde, emniyet mensupları ile örgüt yöneticilerinden O. arasında saat 05.25’te başlayıp 10.40’a kadar devam eden ve O.’ın ölü olarak ele geçirildiği el bombalarının da kullanıldığı silahlı çatışmada bir emniyet amirinin şehit edilmesi ve bir vatandaşın öldürülmesi ile sekiz polis memuru ve iki vatandaşın yaralanması,e) Örgütün silahlı yapılanması içinde bulunan “Temmuz Şehitleri Müfrezesi” tarafından 30.07.2011 tarihinde saat 05.09 sıralarında İstanbul/Beyoğlu- Sütlüce semtinde bulunan MÜSİAD binasına bomba bırakılması ve patlatılması,4- SONUÇEylemler, olay ve arama sonrasında ele geçen silahlar, patlayıcı maddeler ile patlayıcı madde hazırlanmasında kullanılan malzemeler, el yapımı patlayıcı hazırlanmasına yönelik el yazımı notlar, bir kısım sanıklardan ele geçirilen patlayıcı, füze ve silahların teknik ve kullanım özellikleri ile patlayıcı hazırlanmasına ait bilgiler, çok sayıda sahte nüfus cüzdanı, mühür ve kaşeler, örgüt yönetici ve üyelerinin PKK terör örgütünün yurt dışı kamplarında askeri ve siyasi eğitim gördüklerine dair, örgütün isimli sitesinde 28.04.2009 tarihinde yayınlanan örgüt yöneticisi O.’ın 11.10.2006 tarihli görüntülü ses kaydı, 10-11 ve 12.04.2013 tarihli video inceleme ve tespit tutanakları, tanık beyan ve teşhisleri, örgüt yöneticisi U.’ın üst aramasında ele geçirilen 2 GB’lik flash bellek içinde bulunan örgütlenme perspektifine dair mektup ve yazılar ile şifreleme sistemine dair tablolar, bir kısım sanıkların örgütün yurt dışı yöneticileri ile yaptıkları telefon görüşmeleri, örgüt yöneticisi U. ve bir kısım sanıkların birlikte kaldıkları evde ele geçirilen İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı, uçaklar ve M… T… isimli şirket çalışanlarına ait bilgiler, örgütün cephe yapılanması içinde bulunan Demokratik Dönüşüm ve Devrimci Cephe Dergilerine ait tespit tutanakları ile ve ile www. devrimcikarargah.com isimli sitelerin aynı IP numarası ile yurt dışı üzerinden yayın yaptıklarına dair IP tespit ve irtibat tutanağı ile istinabe evrakı, Sosyalist Demokrasi Partisinin Beyoğlu İl Binasında yapılar aramada bulunan ve örgüt yöneticisi O. adına düzenlenen 03.05.2009 tarihli anma etkinliği sırasında kullanıldığı anlaşılan “biz düşeceğiz fakat bizden sonra mutlaka bu kavga sürecek”, “devrim şehitleri ölümsüzdür” ve “O. Y… ölümsüzdür” yazılı pankartların bulunduğuna dair arama ve tespit tutanakları, iletişimin tespiti ile fiziki takip tutanakları, eylem evrakları, olay tutanakları, otopsi tutanakları, hastane ve Adli Tıp Kurumu raporları, ekspertiz raporları ve tüm dosya kapsamından, örgütün amacı, stratejisi, yapılanması, faaliyetleri ve amaç suçu işlemeye matuf vahamet arzeden eylemleri itibariyle 3713 sayılı Kanunun 4928 sayılı Kanun ile değişik 1. maddesinde tarifini bulan cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, ekonomik düzeni değiştirmek, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş terör örgütü niteliğinde olduğu, ele geçen silahların nitelik ve niceliğine ve amaç suça yönelik gerçekleştirilen silahlı eylemlere göre örgütün silahlı olduğu, amaç suça elverişli eylemlerde bulunduğu anlaşılmış, bu nedenle Devrimci Karargah adlı örgütün silahlı terör örgütü olduğu yönündeki mahkeme kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.Ancak; bir kısım sanıkların faaliyetlerinin terör yöntemleriyle ilişkisi, yöntemlerinin hukuk ve demokrasi kurallarına aykırılığı, terör örgütü ile amaç ve yöntem bakımından ya da yapısal ve hiyerarşik bir bağlantısı tespit edilemediğinden, sırf siyasi çalışma kapsamında kalan bu tür faaliyetlerin suç olarak değerlendirilemeyeceği kanaatine varılmıştır.Silahlı terör örgütüne yardım suçuna gelince;Öncelikle, terör örgütlerine yardım eylemlerinin Türk Ceza Hukukundaki yerine ilişkin çerçeve ortaya konulmalıdır.Türk Ceza Hukukunda silahlı terör örgütlerine yardım suçu, aşağıdaki sistematik içinde düzenlenmiştir.– 01.06.2005 tarihinden itibaren yürürlükte olan TCK’nın 314/3, 220/7, 314/2. maddelerinde düzenlenen silahlı terör örgütüne genel nitelikte yardım suçu,– 01.06.2005 tarihinden itibaren yürürlükte olan TCK’nın 315. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütüne silah sağlama suçu,– 18.07.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5532 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenen ve 16.02.2013 tarihine kadar yürürlükte kalan 3713 sayılı Kanunun 8. maddesinde yer alan ve 16.02.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun 4. maddesinde düzenlenen terörizmin finansmanı suçu.Bu çerçeve içerisinde, terör örgütlerine silah sağlamak veya finansman sağlamak suçunun, terör örgütlerine yardım suçunun özel bir düzenleniş şekli olduğu anlaşılmaktadır.Silahlı terör örgütlerine yardım suçunda yardım fiili, örgütün bizzat kendisi veya mensupları lehine gerçekleştirilebilir. Ceza Genel Kurulunun 31.10.2012 tarih ve 2012/1234 Esas, 2012/1825 sayılı kararında da belirtildiği gibi, yardımın mutlaka örgüte ulaşması, sonuç vermesi gerekmez ve her bir fail, örgütçe verilen veya kendiliğinden üstlenilen görev kapsamında kendi fiilinin gerçekleştirilmesinden sorumlu olacaktır.Silahlı terör örgütü üyesi olmayıp, örgütün faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla bunların amaçlarını bilerek, bu örgütlere üretmek, satın almak veya ülkeye sokmak suretiyle silah temin eden, nakleden veya depolayanların TCK’nın 315. maddesi; terör örgütlerine veya mensuplarına para veya değeri para ile temsil edilebilen taşınır veya taşınmaz, maddi veya gayri maddi her türlü mal, hak, alacak ile bunları temsil eden her türlü belgeyi sağlayan veya toplayan kişilerin 6415 sayılı Kanunun 4. maddesi; örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte, örgüte veya örgüt üyelerine bilerek ve isteyerek yukarıda sayılanlar dışında barındırma, nakletme, istihbari bilgi sağlama, örgüt mensuplarının araştırılmasını, yakalanmasını engellemeye yönelik imkan sağlama gibi her türlü yardım TCK’nın 314/3, 220/7. maddeleri yollamasıyla 314/2. maddesi kapsamında kalacaktır.C- KARAR1- Sanıklar O. ve O. hakkında yapılan incelemede;6352 sayılı Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca görevine devam eden İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinde kovuşturmanın tutuklu olarak sürdürülmesi, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 3713 sayılı Kanunun 10. maddesinin 3. fıkrasının “ğ” bendi uyarınca bu mahkemelerde açılan davalara adli tatilde de bakılabilmesi ve 5271 sayılı CMK’nın 331. maddesi uyarınca kovuşturması tutuklu olarak sürdürülen davalarda yedi günlük temyiz süresinin işlemeye devam edeceğinin anlaşılması karşısında, sanık ve müdafiinin yüzüne karşı 19.07.2013 tarihinde verilen hükmün sanık O. müdafiince 20.08.2013 tarihinde ve kovuşturma sırasında müdafiisi bulunmayan sanık O.’a 07.10.2013 tarihinde tebliğ edilen hükmün, 24.10.2013 tarihinde sanık O. müdafiince temyiz edildiği anlaşıldığından, sanıklar müdafiilerinin yasal süreden sonra olan temyiz istemlerinin CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,2- Sanık F. hakkında Anayasayı ihlal, patlayıcı madde bulundurma, 6136 sayılı Kanuna aykırılık ve resmi belgede sahtecilik, sanık C. hakkında Anayasayı ihlal, kasten öldürme, patlayıcı madde bulundurma, 6136 sayılı Kanuna aykırılık ve resmi belgede sahtecilik, sanık Ö. hakkında Anayasayı ihlal, 6136 sayılı Kanuna aykırılık ve resmi belgede sahtecilik, sanıklar E.,S., M., C., H., T. ve U. hakkında silahlı terör örgütüne yardım, sanık N. hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, patlayıcı madde bulundurma ve 6136 sayılı Kanuna aykırılık, sanık U. hakkında silahlı terör örgütü yöneticisi olma, resmi belgede sahtecilik, kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme, sanıklar C., Z., G., V., U., E., B., B. ve D. hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, sanıklar H. ve T. hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve resmi belgede sahtecilik, sanık R. hakkında 6136 sayılı Kanuna aykırılık, sanık N. hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve 6136 sayılı Kanuna aykırılık, sanık V. hakkında silahlı terör örgütüne yardım ve 6136 sayılı Kanuna aykırılık, sanık İ. hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, resmi belgede sahtecilik ve 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri ileSanık F. hakkında K.’e karşı kasten öldürmeye teşebbüs, sanık C. hakkında 23.08.2008 tarihli patlayıcı madde bulundurma, sanıklar A.,B., M., O., A., B., F., G., K., M., K., S. U., S., Ü., A., O., K., Ö.C., Ö., G., A., E. ve C. hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, sanık Ş. hakkında silahlı terör örgütüne yardım, sanıklar M. ve C. hakkında patlayıcı madde bulundurma, 6136 sayılı Kanuna aykırılık, sanık G. hakkında kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme suçlarından kurulan beraate ilişkin hükmün incelemesinde;Haklarında doğrudan örgüt üyeliği suçundan dava açılan sanıklar E.,S., M., C., T. ve V.’ın örgüte yardım ettikleri kabul edilerek, dolaylı örgüt üyeliğinden mahkumiyetlerine karar verilmesi ve TCK’nın 314/3, 220/7. maddelerindeki atfın niteliği karşısında suçun hukuki niteliğinin değiştiğinden bahsedilemeyeceğinden, CMK’nın 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmemesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Anayasayı ihlal suçundan sanıklar F.,C. ve Ö. ile örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen kasten öldürme suçundan sanık C. hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası tayin edilmiş olması karşısında, 3713 sayılı Kanunun 5. maddesinin uygulanmaması sonuca etkili görülmemiştir.Sanık İ.’in işyerinde yapılan aramada 6136 sayılı Kanun kapsamında yasak niteliğine haiz 3 adet tabanca ve 60 adet fişeğin ele geçirilmiş olması karşısında, sanığa atılı eylemin anılan Kanunun 13. maddesinin 1. fıkrasına uygun olduğu halde 3. fıkrasıyla hüküm kurulması, yine örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen bu suçtan mahkumiyetine karar verilen sanık hakkında hükmolunan temel cezanın, 3713 sayılı Kanunun 5/1. maddesiyle arttırılmaması suretiyle eksik ceza tayini aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.Sanık C. hakkında kasten öldürme suçundan uygulama yapılırken TCK’nın 82. maddesi 1. fıkrasının karar yerinde gösterilmemesi ve suçun tasarlayarak işlenmiş olmasına rağmen, “a” bendinin uygulanmaması anılan maddede öngörülen temel ceza dikkate alındığında bu husus sonuca etkili görülmemiştir.Sanık F. hakkında K.’e karşı işlediği iddia olunan kasten öldürmeye teşebbüs suçunda, patlamanın gerçekleştiği yer, patlama sırasındaki mağdurun konumu ve adı geçenin olay nedeniyle yaralanmamış olması karşısında, suçun unsurlarının oluşmamasından beraat kararı verilmesi yerine, delil yetersizliği nedeniyle beraat kararı verilmesi sonuca etkili görülmemiştir.07.08.2008 tarihinde saat 09.30 sıralarında Karacaahmet Mezarlığından Selimiye Kışlasına doğru yapılan havan atışı sırasında Üsküdar Belediyesi Ek Hizmet Binasının bahçesinde bulunan Ş.,Y. ile S.’ın yaralanması eylemi nedeniyle sanıklar F., C. ve Ö. hakkında, 01.12.2008 tarihinde saat 14.45 sıralarında İstanbul/Beyoğlu-Sütlüce semtinde bulunan A… Parti İstanbul İl Başkanlığı binasına kurye vasıtası ile gönderilen bombanın patlatılması sonucu, İ.’in yaralanması eylemi nedeniyle, sanıklar F. ve C. hakkında kasten öldürmeye teşebbüs suçundan her zaman dava açılıp hüküm kurulması mümkün görülmüştür.Sanık H.’nin, silahlı terör örgütü üyesi olduğu dosya kapsamına uygun olarak iddia ve kabul edilen N.’in siyasi görüşlerini ve terör örgütleri ile iltisakını çok önceden bildiği ve bir görev ile bağlantılı olmaksızın yüzyüze görüşmelerinin de sürdüğü, irtibat halinde bulunduğu N.’in bir takip durumundan şüphelenip kendisine danışması üzerine, polis takibinde olabileceğine ilişkin değerlendirmesini kendisiyle paylaşıp uyarılarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Sanığın N.’le bu aşamaya kadar olan telefon görüşmeleri ve diğer irtibatı terör örgütüne yardım suçunu oluşturmayacağı düşünülebilir ise de; sanığın yapmış olduğu şikayet üzerine başlatılan müfettiş incelemesi kapsamında N. hakkında terör örgütü üyesi olmaktan yapılan hakim kararına dayalı dinleme işlemini öğrenmesi üzerine araştırma ve soruşturmadan kurtulmasını sağlamak amacıyla N.’e bu durumu bildirdiği, N.’in ise, aldığı bu uyarı üzerine takipten kurtulmak için kendisinin kullandığı ve yine kendisi adına kayıtlı olup da örgüt mensubu İ. tarafından kullanılan telefonları görüşmeye kapattığı, bu suretle sanığın hal ve sıfatını bildiği kuşkusuz olan N.’e ve bu kişinin mensubu olduğu silahlı terör örgütüne, sonuç da verecek şekilde yardımda bulunduğuna dair mahkeme kabul ve uygulamasında bir isabetsizlik görülmemiştir.Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıklar F.,C. ve Ö.’ün üyesi bulundukları silahlı terör örgütünün Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını cebir ve şiddet kullanarak değiştirme amacına yönelik olarak vahamet arz eden olayları gerçekleştirdiği, sanıkların sübutu kabul olunan eylemlerinin amaç suçun işlenmesi doğrultusundaki örgütsel bağlılık ile ülke genelindeki organik bütünlüğüne göre, amacı gerçekleştirme tehlikesi yaratabilecek nitelikte olduğu belirlenip, kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, sanık F.’in patlayıcı madde bulundurma, 6136 sayılı Kanuna aykırılık ve resmi belgede sahtecilik, sanık C.’in kasten öldürme, patlayıcı madde bulundurma, 6136 sayılı Kanuna aykırılık ve resmi belgede sahtecilik, sanık Ö.’ün 6136 sayılı Kanuna aykırılık ve resmi belgede sahtecilik, sanıklar E., S., M., C., H., T. ve U.’un silahlı terör örgütüne yardım, sanık N.’in silahlı terör örgütüne üye olma, patlayıcı madde bulundurma ve 6136 sayılı Kanuna aykırılık, sanık U.’ın silahlı terör örgütü yöneticisi olma, resmi belgede sahtecilik, kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme, sanıklar C., Z., G., V., U., E., B., B. ve D.’in silahlı terör örgütüne üye olma, sanıklar H. ve T.’ın silahlı terör örgütüne üye olma ve resmi belgede sahtecilik, sanık R.’ın 6136 sayılı Kanuna aykırılık, sanık N.’in silahlı terör örgütüne üye olma ve 6136 sayılı Kanuna aykırılık, sanık V.’ın silahlı terör örgütüne yardım ve 6136 sayılı Kanuna aykırılık, sanık İ.’in silahlı terör örgütüne üye olma, resmi belgede sahtecilik ve 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçlarının sübutu kabul edilmiş, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, sanık F. hakkında K.’e karşı kasten öldürmeye teşebbüs, sanık C. hakkında 23.08.2008 tarihli patlayıcı madde bulundurma, sanıklar A., B., M., O., A., B., F., G., K., M., K., S., S., Ü., A., O., K., Ö.C., Ö., G., A., E. ve C.’e yüklenen silahlı terör örgütüne üye olma, sanık Şeyma’ya yüklenen silahlı terör örgütüne yardım, sanıklar M. ve C.’e yüklenen patlayıcı madde bulundurma, 6136 sayılı Kanuna aykırılık, sanık G.’a yüklenen kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme suçlarının sübuta ermediği kabul edilmiş, incelenen dosya kapsamına göre verilen hükümlerde yukarıdaki eleştiriler dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, Cumhuriyet savcısının, sanık G.’ın, sanıklar Z., H. ve müdafiileri ile, diğer sanıklar müdafiilerinin temyiz dilekçeleri ile duruşmalı inceleme sırasında sanıklar F., C. ve U. müdafiilerinin ileri sürdükleri temyiz itirazlarının reddiyle sanıklar F., C. ve Ö. yönünden kısmen re’sen de temyize tabi olan mahkumiyet ve beraata ilişkin hükümlerin ONANMASINA,3- Sanık H. hakkında kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik incelemede;Sanığa ait olduğu iddia edilen 24 adet teyp kasetinde kayıtlı mağdurlar arasındaki telefon konuşmaları nedeniyle, sanık hakkında kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme suçunu işlediğinden bahisle dava açılmış ise de; kasetlerin içeriği ve mağdur beyanlarına göre belirlenen suç tarihi itibariyle eylemin, 765 sayılı TCK’nın 195/2. maddesinde tanımlanan suçu oluşturacağı, anılan maddede öngörülen cezanın süresi itibariyle sanık lehine olan ve suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nın 102/4. maddesinde belirlenen zamanaşımının suç tarihi ile iddianame tarihi arasında gerçekleştiği anlaşıldığından hükmün bu nedenle BOZULMASINA, 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesine istinaden sanık hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,4- Sanık H. hakkında 6136 sayılı Kanuna aykırılık, sanık C. hakkında mağdurlar C.,C., D., O., F., S., H., G. ve T.’yı kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri ile,Sanık M. hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, patlayıcı madde bulundurma ve 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçlarından kurulan beraat hükmüne yönelik temyize gelince;Sanık C. hakkında kasten öldürmeye teşebbüs suçundan uygulama yapılırken TCK’nın 82. maddesi 1. fıkrasının karar yerinde gösterilmemesi ve suçun tasarlayarak işlenmiş olmasına rağmen, “a” bendinin uygulanmaması anılan maddede öngörülen temel ceza dikkate alındığında bu husus sonuca etkili görülmemiştir.Sanık M. müdafiinin temyizinin vekalet ücretine yönelik olduğu belirlenerek inceleme yapılmıştır.Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık H.’nin 6136 sayılı Kanuna aykırılık, sanık C.’in kasten öldürmeye teşebbüs suçlarının sübutu kabul edilmiş, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, sanık M.’in silahlı terör örgütüne üye olma ve 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçlarının sübuta ermediği kabul edilmiş, incelenen dosyaya göre sanıklar hakkında anılan suçlardan verilen mahkumiyet ve beraat hükümlerinde aşağıdaki hususlar dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, Cumhuriyet savcısının, sanık H. ve müdafii ile sanık C. müdafinin temyiz dilekçeleri ile duruşmalı inceleme sırasında sanık C. müdafiinin ileri sürdüğü ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;a) Sanık H. hakkında; Numarasız 8 mm çaplı ses ve gaz fişeği istimal etmek üzere imal edilmişken, 6.35 mm çaplı B… tipi ateşli silah fişeklerini atar hale dönüştürülmüş, R… marka, P 800 model yarı otomatik tabanca ve 116311H-359 seri numaralı 9 mm çaplı, P… (Mauser) tipi yarı otomatik tabanca hakkında, 285 sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici 1. maddesi ve Olağanüstü Hal Bölge Valiliği Tarafından Silah Taşıma ve Bulundurma Ruhsatı Verilmesinde Uygulanacak Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin 5. maddesi gereğince, vesikasız olarak elde bulundurulan tabancalar hakkında 04.05.1988 tarihinde, P 800 model tabanca için Ş.’a meskende bulundurma vesikası, 116311H-359 seri numaralı tabanca için sanık H.’ye silah taşıma vesikası verildiği, 116311H-359 seri numaralı tabanca için verilen taşıma vesikasının ise 18.10.1989 tarihinde meskende bulundurma olarak yenilendiği, bu silahların sanığın Eskişehir Emniyet Müdürlüğü konutunda yapılan aramada bulunmaları üzerine, silahların Olağanüstü Hal Bölgesi ve mücavir iller dışına çıkarılması nedeniyle bulundurma ruhsatlarının 07.10.2010 tarihinde iptal edildiği ve iptale ilişkin tebliğlerin Ş.’a 13.10.2010, sanığa ise 28.04.2011 tarihinde yapıldığı, ruhsat iptali ve tebliğlerinin açıklandığı üzere ele geçirilme tarihinden sonra gerçekleştirilmesi nedeniyle, P 800 model tabanca ve 116311H-359 seri numaralı tabanca yönünden ruhsatsız silah bulundurma suçunun manevi unsuru itibariyle oluşmayacağı; ancak 56-2801767 numaralı, 7.62×39 mm, kalashnikov marka otomatik tüfek için aynı durumun söz konusu olmadığı, vesikasız olarak elde bulundurulan bu silah hakkında 285 sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici 1. maddesi ve Olağanüstü Hal Bölge Valiliği Tarafından Silah Taşıma ve Bulundurma Vesikası Verilmesinde Uygulanacak Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin 5.maddesi gereğince 04.05.1988 tarihinde eşi Ş. adına meskende bulundurma vesikası verildiği ve bu vesikanın silahın olağanüstü hal bölgesi ve mücavir iller dışına çıkarıldığının idarece yerinde tespit edilmesi nedeniyle 02.12.1994 tarihinde iptal edildiği, iptal işlemine dayalı olarak silahın idareye iadesi hususunun 28.12.1994 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen, silahın, anılan yönetmeliğin 11/2. maddesindeki “Olağanüstü Hal Bölgesi ve mücavir iller dışına taşımak üzere çıkarılamayacağı ve bu madde hükümlerine aykırı hareket edenlerin silahı Emniyet Genel Müdürlüğü veya Jandarma Genel Komutanlığına iade etmeleri gerektiğine” ilişkin amir hükme rağmen iade edilmediği ve tebligattan yaklaşık 16 yıl sonra 28.09.2010 tarihinde Eskişehir Emniyet Müdürlüğü konutunda yapılan aramada ele geçirildiği, eşi olan ve bu suçtan beraat eden Ş.’ın silahın sanığa ait olduğunu beyan etmesi karşısında, anılan silahı vesikasının iptaline rağmen ruhsatsız şekilde bulunduran, kaldı ki, niteliği itibariyle ruhsata bağlanması ve yasadan kaynaklanan yetki ile taşınması ve bulundurulması da mümkün olmayan kalashnikov tüfek nedeniyle sanığın sorumlu tutulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak yukarıda açıklanan nedenlerle sadece kalashnikov tüfek nedeniyle sorumlu tutulması gerekirken, iki adet tabanca da esas alınarak ve fikri içtima hükümleri de uygulanmak suretiyle teşdiden ceza tayin edilmesi,Yine adli emanetin 2010/941 sırasında kayıtlı olup, Diyarbakır Valiliği’nin 04.11.2010 tarihli yazısı uyarınca sanık H.’nin görev silahı olan 2791 seri nolu 14’lü B… marka silaha ait ve suç unsuru oluşturmayan iki adet farklı boylarda boş şarjör, 69 adet MKE yapımı 9 mm çaplı mermilerin sanığa iadesi yerine TCK’nın 54. maddesi gereğince müsaderesine karar verilmesi,b) Sanık C. hakkında, mağdurlar C.,C., D., O., F., S., H., G. ve T.’yı bomba patlatmak suretiyle kasten öldürmeye teşebbüs suçundan uygulama yapılırken, terör amacıyla kasten öldürme suçunun, suçun yalın şekline göre nitelikli hal olduğu dikkate alınarak TCK’nın 61/4. maddesi uyarınca, hükmedilen temel cezanın önce 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca arttırılması, sonra da TCK’nın 61/5. maddesi uyarınca teşebbüs nedeniyle indirilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde uygulama yapılmak suretiyle fazla ceza tayini,c) Sanık M.’in kendisini vekil ile temsil ettirip yüklenen suçlardan beraat etmesi nedeniyle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesinin 5. fıkrası uyarınca, sanık yararına Hazine aleyhine maktu vekalet ücreti tayin edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,Kanuna aykırı olup, hükümlerin bu nedenlerle BOZULMASINA, bu hususların yeniden yargılama yapılmaksızın 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan,Sanık H. yönünden; Hükmün 28-d) bölümündeki 1., 2. ve 3. bendlerinin hükümden çıkarılması, 1. bendi yerine “Sanık H.’nin 56-2801767 numaralı, 7.62×39 mm, çap ve tipinde kalashnikov marka, vahim nitelikte otomatik tüfeği bulundurduğu sabit olduğundan, eylemine uyan 6136 sayılı Kanunun 13/2. maddesi uyarınca, temel cezanın alt sınırdan tayin edilerek 5 yıl hapis ve 500 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına” 2. bendi yerine “TCK’nın 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılarak 4 yıl 2 ay hapis ve 416 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına” 3. bendi yerine “Sanığa verilen 416 gün adli para cezasının TCK’nın 52/2. maddesi gereğince 20 TL’den hesaplanarak 8320 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına” ibarelerinin eklenmesi ile hükmün müsadereye ilişkin kısmındaki adli emanetin 2010/941 sırasında kayıtlı, sanık H.’ye ait olduğu belirtilen emanetin 2. sırasındaki “2 adet farklı boylarda boş şarjör, 69 adet MKE yapımı 9 mm çaplı mermi” ibareleri çıkarılarak yerine “Sanığın görev silahı olan 2791 seri nolu 9 mm çapında B… marka silaha ait olan ve suç unsuru oluşturmayan 2 adet farklı boylarda boş şarjör ile 69 adet M… yapımı 9 mm çaplı mermilerin sanığa iadesine” ibarelerinin eklenmesi,Sanık C. yönünden; Hükmün 9 nolu bölümündeki D-c, d, e, f, h, ı, i, j, k. fıkralarının 2. ve 3. bentlerinin hükümden çıkarılması, 2. bentleri yerine “3713 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca cezanın 1/2 oranında artırılması gerekiyor ise de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının arttırılması mümkün olmadığından bu maddenin uygulanmasına yer olmadığına,” 3. bentleri yerine “Suç teşebbüs aşamasında kaldığından cezadan TCK’nın 35/2. maddesi gereğince indirim yapılarak sanığın takdiren 14 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına” ibarelerinin eklenmesi,Sanık M. yönünden; 4 numaralı hükmün sonuna “karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 2.640 TL vekalet ücretinin Hazineden alınarak sanık M.’e verilmesine” ibarelerinin eklenmesi suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,5- Sanık O. hakkında Anayasayı ihlal, sanık F. hakkında mala zarar verme ve yağma, sanık C. hakkında mala zarar verme ve K.’e karşı kasten öldürmeye teşebbüs, sanık Ö. hakkında mala zarar verme, sanıklar M.,N., O. B., S., Ö., G., R., E., S. S., Y. ve S. B. hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, sanıklar A., M., S.G., C., O. ve M. hakkında silahlı terör örgütüne yardım, sanıklar C. ve Z. hakkında kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme, sanıklar T. ve U. hakkında 2911 sayılı Kanuna aykırılık, sanık H. hakkında yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs ve gizliliğin ihlali suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri ile,Sanık F. hakkında 01.12.2008 tarihli eylem nedeniyle kasten öldürme, mağdurlar C.,C., D., O., F., S., H., G. ve T.’yı kasten öldürmeye teşebbüs, patlayıcı madde bulundurma ve mala zarar verme, sanık Ö. hakkında patlayıcı madde bulundurma suçlarından kurulan beraat hükmüne yönelik temyize gelince;a) Sanık O. hakkında Anayasayı ihlal suçundan kurulan hükme yönelik re’sen yapılan incelemede;Silahlı terör örgütünün üyesi olduğu dosya kapsamına uygun şekilde kabul edilen sanığın 30.07.2011 günü saat 05.09 da İstanbul/Beyoğlu-Sütlüce semtinde bulunan MÜSİAD binasının yan duvarına bomba bırakmak ve patlatmak şeklinde gerçekleştirdiği olayda, bombanın bırakıldığı yer, tesir gücü, patlamanın gerçekleştiği zaman ile netice de nazara alındığında; eyleminin TCK’nın 309/1. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlale teşebbüs suçunu oluşturmaya elverişli, vahamet arz eder nitelikte olmadığı, sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK’nın 314/2. maddesi uyarınca cezalandırılması, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araç, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, kasta dayalı kusurunun yoğunluğu ile güttüğü amaç da dikkate alınarak, temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,b) Sanıklar F.,C. ve Ö. hakkında mala zarar verme suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;Hukuki anlamda tek bir fiil sayılan, 07.08.2008 tarihinde gerçekleştirdikleri havan atışıyla kasten öldürmeye teşebbüs ve mala zarar verme suçlarının oluşmasına neden olan sanıklar F.,C. ve Ö. ile 01.12.2008 tarihinde bomba patlatmak suretiyle kasten öldürme, kasten öldürmeye teşebbüs ve mala zarar verme suçlarının oluşmasına neden olan sanık C.’in, TCK’nın 44. maddesi hükmü karşısında işledikleri bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına neden oldukları anlaşıldığından, farklı nev’iden fikri içtima hükümleri gereğince sadece daha ağır cezayı gerektiren kasten öldürme ve kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından cezalandırılmaları ile yetinilmesi gerektiği gözetilmeden ayrıca mala zarar verme suçlarından da cezalandırılmalarına karar verilmesi,c) Sanık F. hakkında yağma suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;Sanığın üst aramasında ele geçirilen 2 GB’lik flaşlı bellek içinde bulunan mağdur E.’ın işyerleri ve ikametine ait fotoğraflar, 04.03.2009 tarihli fiziki takip tutanağı, mağdurun aşama ifadeleri ile teşhisi ve tüm dosya kapsamına göre, silahlı terör örgütü yöneticisi olan O. ile birlikte mağdura ait iş yerine gidip mağdurdan para isteme olayı sabit ise de; paranın teslimi için mağdurun tehdit edildiği veya mağdura karşı cebir kullanıldığına dair sanığın yağma suçundan cezalandırılmasına yeterli her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden yüklenen suçtan beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi,Kabul ve uygulamaya göre de,Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen bu suçtan mahkumiyetine karar verilen sanık hakkında hükmolunan temel cezanın, 3713 sayılı Kanunun 5/1. maddesi uyarınca arttırılması gerektiğinin gözetilmemesi,d) Sanık F. hakkında 01.12.2008 tarihli eylem nedeniyle kasten öldürme, mağdurlar C.,C., D., O., F., S., Haşan, G. ve T.’yı kasten öldürmeye teşebbüs, patlayıcı madde bulundurma ve mala zarar verme suçlarından kurulan hükme yönelik incelemede;Sanığın üst aramasında ele geçirilen 1 GB’lik flash bellek içinde bulunan A… Parti İstanbul İl Başkanlığı binasına ait kroki ile İl Başkanının kişisel bilgileri ve katılmış olduğu programlara ait yazı, ev aramasında bulunan ve bomba yapımında kullanılan 17 kilo 520 gram patlayıcı madde, 19 adet elektrikli infilak kapsülü, 470 cm uzunluğunda infilaklı fitil, dijital saatler, telsizler, elektronik uzaktan kumanda ve düzeneği, açma kapama anahtarları, internet ortamından alınmış İstanbul il haritası, sanığın PKK terör örgütünün yurt dışı kamplarında daha çok teknik ve bomba yapımı hususunda eğitim gördüğüne dair tanık beyanı, sanıklar C. ve O. ile birlikte yazılı olarak mahkemeye vermiş oldukları savunma ve aynı sanıkların esas hakkındaki savunmaları, mağdur E.’ın bu olaya ilişkin beyanları, örgütün www.devrimcikarargah.com isimli sitesinde yayınlanan 1 ve 2 nolu bildirileri ve tüm dosya kapsamına göre, 01.12.2008 tarihinde saat 14.45 sıralarında İstanbul/Beyoğlu-Sütlüce semtinde bulunan A… Parti İstanbul İl Başkanlığı binasına kurye vasıtası ile gönderilen 02.12.2008 tarih, KİM-2008/12045 ekpertiz raporu ve 29.12.2008 tarihli bomba inceleme raporunda belirtildiği üzere, “potasyum nitrat ve dumansız barut” içerikli patlayıcı madde kullanılarak hazırlanan, canlılar üzerinde tahrip edici özelliğe sahip el yapımı parça ve basınç etkili, uzaktan kumandalı bombayı gönderen sanık C.’in eylemine bombayı bu eylemde kullanılacağını bilerek imal etmek suretiyle doğrudan iştirak ettiği anlaşılan sanığın, sübuta eren ve unsurları itibariyle oluşan yüklenen suçlardan mahkumiyeti yerine yazılı gerekçe ile beraatine karar verilmesi,e) Sanık C. hakkında K.’e karşı kasten öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;01.12.2008 tarihinde saat 14.45 sıralarında İstanbul/Beyoğlu-Sütlüce semtinde bulunan A… Parti İstanbul İl Başkanlığı binasına kurye vasıtası ile gönderilen bombanın patlatılması olayında, bina dışında bulunan mağdurun patlama sonrasında ikinci bir patlamanın olabileceğini düşünüp uzaklaşmak istediği sırada dengesini kaybedip yere düşmesi, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Adli Tıp Kurumu raporlarına göre olay nedeniyle yaralanmadığının tespit edilmesi karşısında, patlamanın gerçekleştiği yer ile mağdur K.’in bulunduğu yer ve konumu da nazara alındığında, adı geçen mağdur yönünden öldürmeye teşebbüs suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanığın yüklenen suçtan beraatı yerine mahkumiyetine karar verilmesi,f) Sanık Ö. hakkında patlayıcı madde bulundurma suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;23.08.2008 tarihinde saat 15.00 sıralarında Karacaahmet Mezarlığı 1 nolu ada içine bırakılan zaman ayarlı bombanın bomba imha görevlilerince imha edilmesinden sonra, olay yerinden elde edilip delil numarası 6 olan ve üzerinde koli bantları yapışık “MadeInSyrıa” ibareli tişörtün yaka kısmı üzerinden izole edilen DNA genotipleri ile sanığa ait genotip özelliklerinin uyumlu olduğunun07.05.2009 tarih, BİY.2009/1896-1902-1908-1914-1920-1944-1986 uzmanlık numaralı ekspertiz raporuna göre tespit edilmiş olması ve tüm dosya kapsamı karşısında, sanığın sübuta eren ve unsurları itibariyle oluşan yüklenen suçtan mahkumiyeti yerine yazılı gerekçe ile beraatına karar verilmesi,g) Sanıklar A.,C. ve O. hakkında silahlı terör örgütüne yardım suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;Sanıkların kaçamaklı ikrarlarını içerir savunmaları, şüpheli sıfatıyla dinlenen Ş.’in ifadesi, yurt dışı döviz havale bilgileri, para çekme dekontları, iletişimin tespiti tutanakları ve fiziki takip tutanakları ile tüm dosya kapsamına göre, sanık A.’ın örgüt üyesi olduğunu bildiği Ö.’e değişik tarihlerde üç kez para verme şeklinde sübuta eren eyleminin terörizmin finansmanı suçunu, sanık C.’in örgüt tarafından hesabına yurt dışından 16.10.2008 tarihinde gönderilen 1.990 EURO, 05.01.2009 tarihinde gönderilen 1.000 EURO ve 24.03.2009 tarihinde gönderilen 600 EURO’yu hesabından çekip örgüt yöneticisi O.’a vermesi, yine sanık O.’un örgüt faaliyetlerinde kullanılmak üzere yurt dışında kendisine verilen dizüstü bilgisayar ve fotoğraf makinasını Türkiye’ye getirerek örgüt üyesi olan O.’a vermesi ve örgüt tarafından hesabına yurt dışından 03.02.2011 tarihinde gönderilen 706.07 EURO, ayrıca 2011 yılının Mart ayında gönderilen 1000 EURO’yu hesabından çekip örgüt üyeleri olan O. ve B.’a vermesi şeklinde sübuta eren eylemlerinin terörizmin finansmanına iştirak suçunu oluşturacağı gözetilerek, 5237 sayılı TCK’nın 7/2, 5252 sayılı Kanunun 9/3. maddeleri uyarınca, suç tarihinde yürürlükte bulunan 3713 sayılı Kanunun 8/1. ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 6415 sayılı Kanunun 4. maddelerinin ayrı ayrı uygulanması ve her iki Kanuna göre hükmedilecek cezalar belirlendikten sonra lehe Kanunun tespiti ile uygulanması gerektiği gözetilmeden hukuki değerlendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,h) Sanıklar O. B. ve S. hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;Şüpheli sıfatıyla müdafisiz olarak 04.11.2009 tarihinde fotoğraf teşhisinde bulunup 05.11.2009 tarihinde de kolluk ifadesi alınan M., adı geçen sanıklar aleyhine beyanda bulunması karşısında, tanık olarak duruşmaya çağrılıp dinlenmesi ve askeri eğitim almak amacıyla kırsalda bulundukları iddia olunan sanıkların varsa 2005 yılı Kasım ayı ve sonrasına ait cep telefonlarının sinyal verdiği baz istasyonu bilgilerinin ilgili kurumlardan getirtilip incelenerek, tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,ı) Sanık M. hakkında silahlı terör örgütüne yardım suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;Sanığa ait konutta yapılan aramada bulunarak el konulan hard disk ve flash bellekler ile el yazmalı dokümanlarda bulunan örgüte ve örgüt üyelerine ait bilgiler, telefonla örgüt üyeleri B. ve E. ile kod adlarını kullanmak suretiyle yapmış olduğu görüşmeler, cezaevindeki örgüt üyeleri ile kurduğu irtibat ve tüm dosya kapsamına göre, silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil üyesi olduğu anlaşılan sanığın, doğrudan TCK’nın 314/2. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi yerine delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,j) Sanıklar M.,N., Ö., G., R., E., Sultan, Y. ve S. B. hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, sanıklar M. ve S.G. hakkında silahlı terör örgütüne yardım, sanıklar C. ve Z. hakkında kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme suçlarından kurulan hükümlere yönelik incelemede;Sanıklar M.,N., Ö., G., R., E., S. S., Y. ve S. B.’nın üzerlerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma, sanıklar C. ve Z.’in üzerlerine atılı kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme suçlarını işlediklerine dair, sanıklar M. ve S.G.’ın örgüt mensubu Ö.’ü, örgüt mensubu olduğunu bilerek ve isteyerek evlerinde barındırdıklarına dair, adı geçen tüm sanıkların savunmalarının aksine, mahkumiyetlerine yeterli, her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği, mevcut şüphenin de sanıklar lehine değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,k) Sanıklar T. ve U. hakkında 2911 sayılı Kanuna aykırılık, sanık H. hakkında yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs ve gizliliğin ihlali suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyize gelince;Kanun koyucunun “sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri” ifadesiyle, 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin uygulanma kapsamı bakımından; düşünce ve kanaatin içeriğinden çok açıklama yöntemini dikkate aldığı, cezanın tür ve miktarı itibariyle bir sınırlama yanında suçların tek tek sayılması yerine, düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri bağlamında işlenebilecek suçların işlenme biçimleri itibariyle bir düzenleme yapmayı amaçladığı anlaşılmaktadır.Kanun koyucunun yukarıdaki amacı gerçekleştirmeye çalışırken daha genel ve imkanlara işaret eden “ifade biçimleri” yerine “yöntem” ifadesini tercih etmesi üzerinde durulmalıdır.Bir amaca ulaşmak için izlenen yol, usul ve metot gibi anlamlara gelen “yöntem” ifadesi, Kanunun geçici 1. maddesi çerçevesinde ele alındığında, korunmak istenenin; her türlü düşünce ve kanaat açıklama biçimi olmadığı, aksine; bir eylemin bu kapsamda kalabilmesi için meşru olan ve düşünce ve kanaat açıklaması bağlamında mutad olan bir yöntemle işlenmiş olması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Buradan hareketle, eylemin işleniş yönteminin bizzat ayrı bir suç oluşturduğu veya düşünce ve kanaati açıklamak bakımından mutad kabul edilemeyecek olması halinde geçici 1. madde hükmü uygulanamayacaktır. 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinde ifadesini bulan ve başkaca yazım biçimleri arasından tercih edilen “düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri” ibaresi bu ilkeler ve Kanunun genel gerekçesi çerçevesinde değerlendirilmiş, örgütlenme özgürlüğü bağlamında ele alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma özgürlüğü kollektif niteliği, ifade özgürlüğü ile yakın ilişkisi ve Avrupa insan Hakları Mahkemesince değerlendiriliş biçimi (29.06.2006 tarihli Öllinger – Avusturya, 26.07.2007 tarihli Barankevich – Rusya kararları gibi) nazara alınmıştır. Buna göre, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.07.2014 tarih, 2013/386 Esas, 2014/353 sayılı kararına uygun olarak; sanıklar T. ve U.’ın 2911 sayılı Kanunun 33/1. maddesine uygun olduğu kabul edilen eylemlerinin mutad ve meşru bir “düşünce ve kanaat açıklama yöntemi” olduğu değerlendirildiğinden, sanıklar T. ve U.’a yüklenen düşünce ve kanaat açıklama yöntemiyle işlenen 2911 sayılı Kanuna aykırılık suçunun, sanık H.’ye yüklenen yayın yoluyla işlenen yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs ve gizliliğin ihlali suçlarının tarihleri ve işlenme yöntemleri ile temel şekli itibariyle gerektirdiği cezanın süresine göre, hükümden önce 05.07.2012 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi kapsamında kaldığı ve bu nedenle sanıklar hakkında açılan davalara ilişkin olarak kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,Sonuç: Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının, sanıklar Z.,H. ve müdafileri ile, diğer sanıklar müdafiilerinin temyiz dilekçeleri ve duruşmalı inceleme sırasında sanık C. müdafiiinin ileri sürdüğü temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, sanık O. yönünden CMUK’nın 326/son maddesi gereğince hükmedilen cezanın süresi bakımından kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 22.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.