Tebliğname No : 4 - 2011/276701İtiraz Edilen Daire Kararı : 07.05.2014 tarih ve 2013/10184 – 2014/5751sayılı onama kararıİtirazla İlgili Mahkeme Kararı : Antalya 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 27.12.2010 tarih 2009/1830-2010/1261 sayılı kararı Suç : Muhafaza görevini kötüye kullanmaYargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı ve ekindeki dava dosyası, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile 5271 sayılı CMK'nın 308. maddesine eklenen 2 ve 3. fıkralar kapsamında bir bütün olarak incelenerek gereği düşünüldü:Sanık hakkında muhafaza görevini kötüye kullanma suçundan açılan davanın yargılaması sonunda kurulan mahkumiyet hükmü sanık tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizin 07.05.2014 tarih ve 2013/10184 – 2014/5751 sayılı kararı ile “Onanmasına” karar verilmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 28.06.2014 tarihli itiraz dilekçesinde;“Uyuşmazlık konusu, yapılan icra takibi sırasında sanığın 21/02/2009 tarihinde, adresine haciz işlemi için gidildiği ve adresteki malların yediemin sıfatı ile sanığa teslim edildiği sırada mahcuz malların sanığa ait olup olmadığına ilişkindir.Muhafaza görevini kötüye kullanmaMadde 289- (1) Muhafaza edilmek üzere kendisine resmen teslim olunan rehinli veya hacizli veya herhangi bir nedenle elkonulmuş olan mal üzerinde teslim amacı dışında tasarrufta bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Kişinin bu malın sahibi olması halinde, verilecek ceza yarı oranında indirilir.(2) Birinci fıkrada tanımlanan suçun konusunu oluşturan eşyayı kovuşturma başlamadan önce geri veren veya bunun mümkün olmaması halinde bedelini ödeyen kişi hakkında verilecek cezaların beşte dördü indirilir.(3) Muhafaza edilmek üzere kendisine resmen teslim olunan rehinli veya hacizli veya herhangi bir nedenle elkonulmuş olan malın dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle kaybolmasına veya bozulmasına neden olan kişi, adlî para cezası ile cezalandırılır.(4) Bir suça ilişkin soruşturma veya kovuşturma kapsamında elkonulan eşyayı amacı dışında kullanan kimse, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." hükmünü içermektedir.Muhafaza görevini kötüye kullanma suçunda, failin güvenilir kişi sıfatıyla, muhafaza edilmek üzere kendisine resmen teslim olunan rehinli veya hacizli veya herhangi bir nedenle elkonulmuş malı teslim amacına uygun olarak muhafaza ve istenildiğinde iade yükümlülüğünün bulunduğu ve failin, kendisine teslim edilmiş olan mahcuz ya da rehinli malı teslim amacı dışında tasarrufta bulunması halinde failin eylemi müeyyide altına alınmaktadır.Muhafaza görevini kötüye kullanma suçu esas itibariyle güveni kötüye kullanma suçunun özel bir şeklini oluşturmaktadır. Mahcuz ya da rehinli mal kişiye özel bir görev gereği teslim edilmekte olup kişi kendisine teslim edilen malları muhafaza görevi ile ödevlendirilmektedir.Bu suç ile korunan hukuki yarar, kamu otoritesidir. Kamu görevinin yasaya uygun şekilde yürütülebilmesi için, kamu idaresinin iradesi ve otoritesi korunmakta ve kamu hizmetinin düzenli yürütülmesi amacıyla kamu idaresine karşı gelinmesi önlenmektedir.TCK 289/1 maddesince suçun konusunu oluşturan mahcuz yada rehinli mal üzerinde teslim amacı dışında, tasarrufta bulunulması suçu oluşturmaktadır. Muhafaza haczi sırasında, mahcuz malların bozulması, tahrip olması, satılması, kullanılması suretiyle tüketilmesi gibi hallerle, malın o sırada bulunmaması suç olarak tanımlanmaktadır. malı o sırada bulunmaması fail tarafından makul bir şekilde açıklandığı takdirde, savunmasının araştırılması ve malın aynen muhafaza edildiğinin anlaşılması durumunda suçun oluşmadığının kabul edilmesi gerekmektedir.Söz konusu mahcuz, rehinli mal ya da herhangi bir nedenle el konulmuş olan malların malikinin, yediemin olarak muhafaza etme amacıyla verilen kişi olması durumunda verilecek ceza yarı oranında indirilir hükmü getirilmektedir.Maddi olayda, 21/02/2009 tarihinde sanığın adresinde Antalya 1. İcra Müdürlüğünün 2009/3320 Esas sayılı takip dosyası üzerinden haciz yapıldığı, yapılan haciz sırasında üçüncü kişilerce haciz yapılan adrese ve mahcuz mallara yönelik bir istihkak iddiasında bulunulmadığı, sanığın borçlu olduğu, ve icra takibine konu bonoların sanığa ait olduğu ve haczedilen malların sanığa yeddiemin sıfatıyla teslim edildiği, 15/06/2009 tarihinde aynı adrese yapılan ikinci haciz sırasında borçlu sanık N.. K..'ın adresinden ayrıldığı ve taşınmazı boşaltılmış olduğunun tespit edildiği, dosya kapsamından, sanığın üzerine atılı bulunan muhafaza görevini kötüye kullanma suçunu işlediği, anlaşıldığı,Ancak mahcuz malların sanığa ait olduğu sanığın eyleminin TCK 289/1-2 cümle kapsamında bulunduğu ve hakkında verilen hapis cezasının yarı oranında indirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırı niteliktedir Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 07/05/2014 gün ve 2013/10184 Esas, 2014/5751 Karar sayılı onama kararı, yukarıda açıklanan nedenlerle gözönüne alınarak bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.Her ne kadar sanık savunmasında, asıl borçlu E.. Ç.., haciz yapılan adres bana ait değildir, haciz tutunağındaki mallar bana ait değildir. Katılan firmaya ödediğim ancak katılandan almadığın senetler üzerinde icra takibinin yapıldığı ve malların kendisine ait olmadığını ve şu anda malların nerede olduğunu bilmediği şeklindeki savunmasının soyut nitelikte bulunduğu, herhangi bir yazılı belge ile kanıtlanmadığı, icra takibinin borçlusunun sanık N.. K.. olduğu ve icra takibine konu edilen senetlerin, borçlu sanık N.. C.. adına düzenlendiği ve senetler üzerinde E..Ç.. adına düzenlenmiş herhangi bir müteselsil kefil imzasının bulunmadığı ve malların borçlu sanık adına haczedildiğinin anlaşılması karşısında, sanığın savunmasının araştırılarak mahcuz malların sanığa ait olup olmadığı tespit edilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken soyut nitelikteki savunmaya itibar edilerek sanık aleyhine hakkında TCK 289/1 maddesince kurulan hükmün onanmasına karar verilmesi hukuka aykırılık oluşturmaktadır.Bu itibarla Yüksek Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 07/05/2014 gün ve 2013/10184 Esas, 2014/5751 Karar sayılı onama kararının kaldırılarak sanığın savunmasında ileri sürdüğü şekilde mahcuz malların E.. Ç.. ait olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre hukuki durumun tayin ve takdiri gerekirken eksik incelemeyle hüküm kurulması” düşüncesi ile Dairemiz onama kararına karşı itirazda bulunmuştur. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Dairemiz arasındaki uyuşmazlık, Yediemin sıfatı ile sanığa teslim edilen mahcuz malların sanığa ait olup olmadığına ilişkindir.İtiraz, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile 5271 sayılı CMK'nın 308. maddesine eklenen 2 ve 3. fıkralar kapsamında bir bütün olarak incelendiğinde;Sanığın, asıl borçlunun E.. Ç. olduğu, katılan firmaya ödediği ancak katılandan almadığı senetler üzerinde icra takibinin yapıldığı ve mahcuz malların kendisine ait olmadığı ve şu anda malların nerede olduğunu bilmediği şeklindeki savunmasının soyut nitelikte bulunduğu herhangi bir yazılı belge ile kanıtlanmadığı nazara alındığında, icra takibinin borçlusunun sanık N.. K.. olduğu ve icra takibine konu edilen senetlerin, borçlu sanık N.. C.. adına düzenlendiği ve senetler üzerinde E.. Ç.. adına düzenlenmiş herhangi bir müteselsil kefil imzasının bulunmadığı ve malların borçlu sanık adına haczedildiğinin anlaşılması karşısında, sanığın savunmasının araştırılarak mahcuz malların sanığa ait olup olmadığı tespit edilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği anlaşılmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazı yerinde görülerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.KARAR:1- Dairemizin sanık hakkında itiraz edilen “onama” kararının kaldırılmasına, 2- Sanığın temyizine ilişkin incelemede;Sanığa ait borç nedeni ile haczedilen ve kendisine yediemin olarak teslim edilen mahcuz malların kuşkuya yer bırakmayacak biçimde sanığa ait olup olmadığı belirlendikten sonra sonucuna göre hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu, soyut nitelikteki savunmaya itibar edilerek yazılı biçimde hüküm kurulması,Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 20.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.