MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİDAVA :Taraflar arasındaki, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti, dini ve milli bayram ücreti alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 19/04/2016 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına Sefa Soypınar geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır. Diğer taraftan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK.’un 27. Maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâlidir. HMK.’un 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden sözedilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.Somut uyuşmazlıkta Mahkemece gerekçeli karar aynen;“ T.C. Anayasasının 141/3. maddesinde, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” denilmektedir. Mahkememizin kararında belirtilen tüm hususlar, Anayasanın 141/3. maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi ve 6100 sayılı HMK 297. maddesi gereğince, aşağıda gösterilen gerekçelere dayanmaktadır;Davacı Alacaklarının Ödenmemesi hukuksal nedenine dayalı olarak Alacak davası açmıştır. O halde bu dava 4857 Sayılı İş Yasasının 32. vd. maddeleri uygulanarak çözüme kavuşturulacaktır.Feshe bağlı alacaklar olan kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı alacakları, iş sözleşmesinin feshi tarihinde muaccel hale geldiğinden ve 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğundan 31/12/2012 dava tarihine göre; davacının zamanaşımına uğramış kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı alacağı bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. 1475 sayılı Yasa'da ücret alacakları ile ilgili olarak özel bir düzenleme bulunmamakla birlikte, uygulama ve öğretide tazminat niteliği taşımayan ve ücret niteliği ağır basan işçilik alacaklarının 818 sayılı Borçlar Yasası'nın 126/1. Maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu kabul edilmiş iken 4857 sayılı yasanın 32/8 maddesinde ise işçi ücretinin 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça düzenlenmiştir. Ücret alacağı niteliğinde olan hafta tatili, fazla çalışma bakımından hakkın doğumu tarihinden itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresi bulunmaktadır. Davacının ücret alacaklarını 31/12/2012 tarihinde talep ettiği dikkate alınarak davacının 31/12/2007 tarihinden önceki döneme ait fazla çalışma ücretleri zamanaşımına uğradığı sonucuna ulaşılmıştır. Davacı taraf bilirkişi raporu doğrultusunda davasını ıslah ederek harcını 10/06/2014 tarihinde yatırmıştır. Yukarıda gösterilen gerekçeler ve tüm dosya içeriği birlikte nazara alınmış ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. “ şeklinde yazılmıştır.Mahkemece kararın “Anayasanın 141/3. maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi ve 6100 sayılı HMK 297. maddesi gereğince, aşağıda gösterilen gerekçelere dayandığı” belirtilmiş ise de, kararda sadece sübut bulmaları halinde tartışılması gereken zamanaşımı hususunda açıklamalar yazılmış, gerekçeli kararda uyuşmazlık konuları saptanmamış, deliller belirtilip, tartışılmamış, davacının kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma ücreti taleplerinin hangi sebeplerle reddedildiği açıklanmamıştır.Bilirkişi raporuna atıf kararın gerekçeli olduğunu göstermez. İddia ve savunmaları tartışmayan, taleplerin reddinin hukuki dayanaklarını açıklamayan, Anayasa’ nın ve HMK. nun amaçladığı anlamda gerekçe taşımayan ve bu nedenle adil yargılanma hakkını ihlal edenkararın salt bu nedenle bozulması gerekmiştir.Sonuç:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacının esasa ilişkin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, davacı yararına takdir edilen 1.350.00 TL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 19/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.