Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7011 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 5777 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (İŞ) MAHKEMESİDAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile ücretli izin alacağı, fazla mesai ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Yerel mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 28/10/2008 tarihi itibari ile davalı vakıfta sürekli çalışmakta iken 16/05/2012 tarihinde kendisine yeni bir sözleşme imzalatıldığını, bu sözleşmede,sözleşmenin belirsiz süreli iş sözleşmesi olduğu ve 2 aylık deneme süresinin öngörüldüğünün yazıldığını, akabinde müvekkiline 29/06/2012 tarihinde noter kanalı ile yapılan tebligatta deneme süresinin bitimine gerek kalmaksızın iş akdinin feshedildiğinin bildirildiğini, müvekkilin iş akdinin haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek;kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücretli izin alacağı, fazla çalışma ücreti alacaklarını istemiştir.B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacının 16/05/2012 tarihinde belirsiz iş sözleşmesi ile görevine başladığını, davacının iki aylık deneme süresi içerisinde gerekli dikkat ve özeni göstermediği, yapılan görevlendirmelerde başarılı olmadığı, vatandaşlarla gerekli ve yeterli iletişim kuramadığını, kuruma ait özel bilgileri kurum dışında ve sosyal hayatta paylaştığını, vatandaşların kuruma olan güveninde zedelenmelere neden olduğunu, diğer kurum personeli ile münasebetlerde yetersiz kaldığının mütevelli heyetince müşahade edildiği, vakfa uygun görülen norm kadro sayısı 7 olduğu halde davacının 8. personel olarak değerlendirildiği ve bu nedenle de norm fazlası olduğu, mütevelli heyeti tarafından davacının iş akdinin iki aylık deneme süresinin dolmasına gerek olmaksızın ihbarsız ve tazminatsız olarak oybirliği ile feshedilmesine karar verildiğini savunarak,davanın reddine karar verilmesini istemiştir.C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece toplanan deliller,tanık beyanları,bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde;davacının davalı iş yerinde tam gün büro görevlisi olarak çalıştığı, 28/10/2008 tarihinde işe başladığı ve zincirleme sözleşmelerle iş sözleşmesinin feshedildiği 29/06/2012 tarihine kadar 6 ayrı sözleşme ile 3 yıl 6 ay çalışma süresi bulunduğu,bu nedenlerle İş Kanununun 11/2. maddesi gereğince sözleşmenin baştan itibaren belirsiz süreli sözleşme olduğu ve davacının belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalıştığının kabul edildiği,bu nedenlerle davalı iş yerinde 28/10/2008 tarihinde çalışmaya başlayan ve birbirini takip eden altı ayrı iş sözleşmesi ile fesih tarihine kadar aynı işyerinde çalışan davacı için 4857 sayılı Yasa'nın 15. maddesi uyarınca 16/05/2012 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesinde öngörülen deneme kaydının geçersiz olduğu kabul edilerek,davalı tanıklarının anlatımlarından ve işten çıkış formunda belirtilen işten çıkış nedenlerinin birlikte değerlendirilmesinde davacının iş sözleşmesinin sona erdirilme nedenlerinin İş Kanunu 18.maddesi anlamında geçerli neden oluşturmakla birlikte İş Kanunu'nun 25/II.maddesi anlamında tazminatsız fesih nedenini oluşturmadığı,davacının iş akdinin kıdem ve ihbar tazminatını gerektirmeyecek şekilde sona erdirildiği davalı işverence kanıtlanamadığından davacının kıdem ve ihbar tazminatının kabulüne,tanık anlatımları doğrultusunda davacının haftada 2,5 saat fazla çalışmasının olduğu,bilirkişi raporu doğrultusunda fazla mesai ve davacının çalışma süresine nazaran hak etmiş olduğu kullanılmayan 42 günlük izin karşılığının kabulüne karar verilmiştir.D) Temyiz:Kararı davalı temyiz etmiştir.E) Gerekçe:1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2- Taraflar arasında, fazla mesai alacağının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.Diğer bir anlatımla zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır. Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir. Somut uyuşmazlıkta davacı bilirkişi raporundaki hesaplamalar doğrultusunda talep konusu alacak miktarlarını ıslah dilekçesi ile 27.05.2014 tarihinde ıslah harcını yatırmak suretiyle ıslah etmiş olup, mahkemece davalı vekiline bilirkişi raporunun ve ıslah dilekçesinin tebliğine 26.06.2014 tarihli celsede karar verilerek davalı vekiline 04.07.2014 tarihinde bilirkişi raporu tebliğ edilmiştir.Davalı vekili 11.07.2014 havale tarihli dilekçesi ile bilirkişi raporuna ve ıslah talebine karşı zamanaşımı itirazında bulunmakla,bilirkişi raporunun tebliğ tarihi olan 04.07.2014 tarihinden itibaren bir hafta içerisinde süresinde ıslaha karşı zamanaşımı itirazında bulunduğu anlaşılmaktadır.Dava niteliği itibarı ile "kısmi dava" 'dır.Mahkemece davacının fazla mesai ücret alacağı 21.05.2014 tarihli bilirkişi raporundaki hesaba göre hüküm altına alınmış olup davalı vekilinin yasal süresinde ıslaha karşı yaptığı zamanaşımı itirazının değerlendirilmemesi hatalıdır.F) Sonuç:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 23.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.