Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 4243 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 32521 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİDAVA : Davacı, kıdem tazminatı ile fazla mesai ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti:Davacı vekili; satış danışmanı olan müvekkilinin davalı işyerinde 2003 - 22/04/2013 tarihleri arasında çalıştığını, askerlik sebebi ile işten ayrıldığını ve tazminat hesabına esas ücrete primler dahil edilmediği için tazminatının eksik ödendiğini iddia ederek, kıdem tazminatı ile fazla mesai ve ulusal bayram, genel tatil alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı vekili; davacının çalıştığı .... mağazasının açık kaldığı saatlerin 10.00-22.00 arası olduğunu, tüm çalışanların bu saatler arasında 10.00-18.00 arası birinci vardiya ve 14.00-22.00 arası 2. vardiya olmak üzere iki vardiya halinde haftada 6 gün çalıştıklarını ve bayramda çalışanların hesabına ücretlerinin yatırıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece davanın kısmen kabulü ile kıdem tazminatı ile fazla mesai ve ulusal bayram, genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline hükmedilmiştir.D) Temyiz:Kararı taraflar temyiz etmiştir.E) Gerekçe:1-Usul açısından;a) Fazla mesai alacağının kısa kararda 622,30 TL olarak belirlenmesine rağmen gerekçeli kararın hüküm fıkrasında 1.244,60 TL olarak yazılması kısa karar ile gerekçeli karar hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturur.10.04.1992 tarih ve 1991/7 Esas 1992/4 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı ve bu karara uygun olarak yeni düzenlenen HMK nun 298/2. maddesi gereğince hükmün tefhim edilen hüküm sonucu ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasındaki çelişki nedeniyle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.b) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Tahkikatın sona ermesi" başlıklı 184. maddesine göre "(1) Hâkim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. (2) Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder."Yine aynı yasanın "Sözlü yargılama" başlıklı 186. maddesine göre ise "(1)Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. (2) Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir."Somut uyuşmazlıkta mahkemece anılan usul hükümlerine aykırı olarak son celsede taraflara açıklama hakkı tanınmadan karar verilmesi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 184 maddesine aykırı olup aynı zamanda 27. maddesi gereğince hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğinde olup, bozma nedenidir.c) Dava, kısmi dava niteliğindedir. Her kısmi dava, aynı zamanda alacağın tamamına yönelik bir tespit hükmü de içermelidir. Bu nedenle davacının, kıdem tazminatında hakettiği toplam miktarın mahkeme kararında açıkça belirtilmemesi hatalıdır.2-Esas açısından;a) Mahkemece davacının hak kazanması halinde talep edebileceği alacakların hesaplanması için alınan raporun emsal dosya ile farklılık taşıdığı, bu açıdan hükme esas alınabilecek yeterlilikte olmadığı gerekçesiyle davacının fazla mesai alacağının re'sen hesaplanarak hüküm altına alınması yoluna gidilmiş ise de, mahkemece yapılan hesabın denetime olanak vermeyecek şekilde olduğu anlaşılmıştır.Bu nedenle davacı işçinin günlük çalışma saatlerinin net olarak belirlenmesi, ara dinlenme süreleri ve çay molaları varsa bunların net ve açık bir şekilde tespit edilerek davacı işçinin günlük çalışma süreleri belirlenmek suretiyle buna göre bilirkişiden denetime elverişli rapor alınması, ayrıca davacının yaptığı satış miktarına bağlı olarak prim aldığı anlaşıldığından mesai artıkça prim alacağı da artacağından, bir anlamda yüzde usulü ile çalışıldığının kabulü ile fazla çalışma ücretinin sadece % 50 zamlı kısmının hüküm altına alınması gerektiğinin de gözetilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.b) Ulusal bayram, genel tatil ücreti istemi yönünden hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda işverence bordro sunulan ve fakat tahakkuk bulunmayan aylara yönelik bir hesap yapılmış, işverenin bordro ibraz etmediği aylar hesap dışı bırakılmıştır. Ulusal bayram, genel tatil çalışma ücretinin tanık beyanlarına itibarla belirlendiği anlaşılmakta olup, tanık beyanlarına göre bordro ibraz edilmeyen aylara yönelik de bir hesap yapılıp, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik yapılan hesaba itibarla karar verilmesi isabetsizdir.c) Hüküm altına alınan miktarların net mi yoksa brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin infazda tereddüde yol açacağının düşünülmemesi de isabetsizdir.F) Sonuç:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 29/02/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.