MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİDAVA : Davacı, asıl davada ihbar tazminatı alacağının, karşı davada ise kıdem tazminatı, manevi tazminat ile yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkemece, asıl davanın kabulüne, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde taraflar avukatları tarafından temyiz edilmiş, davacı avukatı tarafından duruşma talep edilmiş ise de; HUMK.nun 438.maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti:Davacı-karşı davalı, davalının işyerlerinde grup asistanı olarak çalışmaya başladığını, iş sözleşmesini haksız şekilde fesh ettiğini ileri sürerek, ihbar tazminatı alacağının tahsilini, istemiştir.B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı, işyerinde uygulanan sistematik psikolojik taciz nedeniyle tedavi görmek zorunda kaldığını, maruz kaldığı baskı neticesi iş sözleşmesini haklı olarak fesh ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Bu dava ile birleşen davasında ise kıdem tazminatı ile yıllık izin ve manevi tazminat alacaklarının tahsilini istemiştir.C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece yapılan yargılama sonunda, birleşen dava karşı olarak nitelendirilip "davacı karşı davalının, davalı karşı davacı aleyhine açmış olduğu ihbar tazminatı alacağı ile ilgili davasının 25/02/2014 tarihli bilirkişi raporundaki hesap miktarı baz alınarak ve taleple bağlı kalınarak ispatlanması sebebiyle kabulüne, davalı karşı davacının, davacı karşı davalı aleyhine açmış olduğu kıdem tazminatı alacağı ile ilgili davasının ise birleşen davada ise davalı-karşı davacı iş akdini haklı nedenle feshettiğini beyan etmekte olup buna dayalı olarak kıdem tazminatını talep etmiş, bunda ise ispat külfeti davalı (Karşı davacı) işçiye ait olduğundan ve bu yönde de dosyaya herhangi somut bir delil ve belge ibraz edilip ispatlanamadığından 25/02/2014 tarihli bilirkişi raporundaki hesap miktarı baz alınarak ve taleple bağlı kalınarak kabulüne, .... davalı karşı davacının, davacı karşı davalı aleyhine açmış olduğu yıllık izin ücreti alacağı ve manevi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiş" gerekçesi ile asıl davanın kabulüne birleşen davanın ise kısmen kabulüne, karar verilmiştir.D) Temyiz:Kararı taraflar temyiz etmiştir. E) Gerekçe: 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının;a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,içermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur. Basit yargılama usulüne tabi yargılamalara ilişkin olarak 6100 sayılı HMK.’un “Hüküm” başlıklı 321. maddesinde aynen; (1) Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez. (2) Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir” hükmü düzenlenmiştir.321. maddedeki “hükme ilişkin tüm hususlar”dan kastedilen HMK.’un 297. maddesindeki unsurlardır. Madde gerekçesinde tefhimin hüküm özetinin yazdırılması olduğu açıklanmıştır.Bu nedenlerle basit yargılamada da tefhim edilecek hüküm HMK.’un 297/2. maddesindeki unsurları taşımakla birlikte HMK.’un 321. maddesi uyarınca gerekçeli olmak zorundadır. Ancak Mahkemelerin iş yoğunluğu ve buna bağlı olarak duruşma dosyalarının çokluğu nedeni ile gerekçenin duruşmada yazdırılamaması halinde gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir. Bu yasal şekil yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu - 2007/14-778 E, 2007/611 K, Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/38353 Esas, 2008/7142 Karar sayılı ilamı).Taraflar hükmün tefhiminin HMK.’un 297/2. maddesinde sayılan unsurları taşımaması halinde hak ve borçlarını bilemeyeceklerinden temyiz süresini kaçırmamak, hak kaybına uğramamak için kararı gereksiz yere temyiz etmek zorunda kaldıkları bir gerçektir. Bu nedenlerle hükmün tefhimi sırasında HMK.’un 297/2. maddesinde belirtildiği üzere “taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli ve zorunludur. HMK.’un 298/2 maddesi gereğince sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun olması, tefhim edilen kısa karara aykırı olmaması gerekir. Aksi halde, yargılamanın aleniyeti ilkesi zedelenmiş ve mahkeme kararına güven sarsılmış olacaktır. Asıl olan tefhim edilen kısa karardır. Gerekçeli kararın kısa karara uygun olmaması, çelişki yaratır ve gerekçeli kararın yok hükmünde olduğu anlamına gelir. Belirtmek gerekir ki, kısa karar ile gerekçeli karar çelişkisi, Yargıtay İçtihadı Büyük Genel Kurulu’nun 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Kararı gereğince bozma nedenidir. Öncelikle Mahkemece Tefhim edilen kısa kararda birleşen dava yönünden fazla hak saklı tutularak 500,00 TL kıdem tazminatına hükmedilmişken sonradan yazılan gerekçeli kararın gerekçe ve hüküm kısmında 16.601,48 Tl kıdem tazminatına hükmedilmesi kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki oluşmuştur. Salt bu aykırılık 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre bozmayı gerektirir.Diğer taraftan iş sözleşmesinin feshi ve fesihdeki ispat yükü konusunda çelişkili gerekçe yazılıp davalı-birleşen dosya davacısı işçi tarafından yapılan fesih işleminin haklı olup olmadığı konusunda iki farklı kabul oluşturulup bu fesih nedeni ile işveren lehine ihbar tazminatına hükmedilirken işçi lehine kıdeme tazminatına hükmedilmesi de gerekçe içinde çelişkidir. F) Sonuç:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre bu aşamada sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 11/01/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.