MAHKEMESİ : MUĞLA 1. ASLİYE HUKUK ( İŞ ) MAHKEMESİTARİHİ : 24/10/2011NUMARASI : 2010/575-2011/522DAVA :Davacı, kıdem tazminatı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, yıllık izin ücret ile ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I 1- Davacının yaptığı harç masraflarının diğer masraflara katılarak kabul ve redde göre oranlanamayacağının gözetilmemesi, temyiz edenin sıfatına göre bozma sebebi yapılmamıştır.2- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.3- Mahkemece davacı işçinin fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram çalışma ücreti isteklerinin kabulüne karar verilmiştir. Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca son yıllarda taktiri indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır (Yargıtay 9.HD. 11.2.2010 gün 2008/17722 E, 2010/3192 K; Yargıtay, 9.HD. 18.7.2008 gün 2007/25857 E, 2008/20636 K.). Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Dairemizin önceki kararlarında; fazla çalışma ücretlerinden yapılan indirim, kabul edilen fazla çalışma süresinden indirim olmakla, davalı tarafın kendisini avukatla temsil ettirmesi durumunda reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği kabul edilmekteydi (Yargıtay 9.HD. 11.02.2010 gün 2008/17722 E, 2010/3192 K.). Ancak, işçinin davasını açtığı veya ıslah yoluyla dava konusunu arttırdığı aşamada, mahkemece ne miktarda indirim yapılacağı işçi tarafından bilenemeyeceğinden, Dairemizce 2011 yılı itibarıyla maktu ve nispi vekâlet ücretlerinin yüksek oluşu da dikkate alınarak konunun yeniden ve etraflıca değerlendirilmesine gidilmiş, bu tür indirimden kaynaklanan ret sebebiyle davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmesinin adaletsizliğe yol açtığı sonucuna varılmıştır. Özellikle seri davalarda indirim sebebiyle kısmen reddine karar verilen az bir miktar için dahi her bir dosyada zaman zaman işçinin alacak miktarını da aşan maktu avukatlık ücretleri ödetilmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Yine daha önceki kararlarımızda, yukarıda değinildiği üzere fazla çalışma alacağından yapılan indirim sebebiyle ret vekâlet ücretine hükmedilmekle birlikte, Borçlar Kanununun 161/son, 325/son, 43 ve 44 üncü maddelerine göre, yine 5953 sayılı Yasada öngörülen yüzde beş fazla ödemelerden yapılan indirim sebebiyle reddine karar verilen miktar için avukatlık ücretine hükmedilmemekteydi. Bu durum uygulamada hakkaniyete aykırı sonuçlara neden olduğundan ve konuyla ilgili olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde de herhangi bir kurala yer verilmediğinden, Dairemizce eski görüşümüzden dönülmüş ve fazla çalışma alacağından yapılan indirim nedeniyle reddine karar verilen miktar bakımından, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği kabul edilmiştir. Dairemizce aynı şekilde hafta tatili ve ulusal bayram-genel tatil çalışmalarının taktiri delillerle belirlenmesi halinde de taktiri indirim yapılması kabul edilmektedir. Somut olayda, davacının fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram-genel tatil çalışmalarının taktiri delil niteliğindeki tanık beyanları ile belirlenmesi nedeniyle hesaplanan miktarlardan makul bir taktiri indirim yapılması gerektiğinin düşünülmemesi, hatalıdır.4- Kıdem tazminatına talep edilmek koşulu ile ayrıca özel bir temerrüt aranmaksızın fesih tarihinden faiz yürütülür. Diğer alacaklara ise talep edilmek koşulu ile varsa temerrüt tarihinden, temerrüt yok ise, dava dilekçesi ile talep edilen miktarlara dava tarihinden, ıslah ile artırılan miktarlara ise ıslah tarihinden faiz yürütülmelidir. Mahkemece faiz türü ve başlangıç tarihi açısından HUMK. nun 74. HMK. nun 26. maddesinde düzenlenen “ talepten fazlaya hükmedilemez,” kuralına göre taleple bağlı karar verilmelidir. Somut olayda; davacı vekili dava dilekçesinde, davalıya, ücretlerinin ödenmesi için Yatağan Noterliğinden ihtarname gönderdiklerini belirtmiş, kıdem tazminatı için fesih tarihinden, ücret ve diğer alacaklar açısından ödeme tarihinden faiz talep etmiş, ıslah dilekçesinde ise kıdem tazminatı dahil tüm alacakları için dava tarihinden faiz talep etmiştir.Bu nedenle;a- Mahkemece ıslah dilekçesinde dava tarihinden faiz yürütülmesi talebi karşısında taleple bağlılık kuralı uyarınca kıdem tazminatının ve diğer hüküm altına alınan alacakların ıslah dilekçesi ile artırılan miktarlarına ıslah tarihinden faiz yürütülmesi gerektiğinin düşünülmemesi, hatalıdır.b- Kıdem tazminatı dışındaki alacaklar açısından dava tarihinden önce temerrüt olup, olmadığı araştırılmadan “ ödeme tarihinden itibaren “ denilerek, infazda tereddüt oluşturacak şekilde belirsiz bir tarihten faiz yürütülmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 06.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.