Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 34527 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 32968 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : MARMARİS 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (İŞ)TARİHİ : 27/03/2012NUMARASI : 2009/466-2012/155DAVA :Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti ile ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı isteminin özeti: Davacı vekili, davacının maaşının asgari ücret seviyesine indirilmesini kabul etmediğini ve bir kısım işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti ve genel tatil ücreti alacaklarını istemiştir.B)Davalı cevabının özeti: Davalı vekili, taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.C)Yerel Mahkeme kararının özeti:Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, sübut bulduğu gerekçesi ile kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı haricindeki taleplerin kabulüne karar verilmiştir.D)Temyiz: Karar süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.E)Gerekçe: 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir. İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir. 4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.). Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir. Somut olayda, davacı şahitlerinin beyanları arasında çelişki bulunduğu görülmektedir. Her ne kadar bilirkişi avans belgelerine dayanmış ise de, avansların daha gelmemiş aya ait ücretlere mahsuben verildiği davalı tarafından savunulmuştur. Bu durumda, davacının aylık ücret meblağının, yukarda belirtilen ilkelere gore emsal ücret araştırması yolu ile tespit edilmesi gerektiğinin düşünülmemesi hatalıdır. 2- Dosyada mevcut, 2009 yılına ait banka dekontları, M.. E.. imzalı “10/03/2009 tarihi itibari ile en son durum” olduğu matbu şekilde üzerinde yazılı olan ve davacıya atfen imza bulunan borç-alacak dökümü, davalının davacıya 2008 yılı Aralık ayı maaşı hakedişi dahil 975 TL. borçlu olduğuna dair 02/01/2009 tarihli yazısı taraflara detaylıca açıklatılmalıdır. Ayrıca, bu ödemelerin ne için hangi ayların maaşlarına mahsuben yapıldığı her iki taraftan detaylıca sorulup, davacı vekilinin, davacının avans çekmediğine dair savunması olması nedeniyle, gerekirse bankadan davacının bu paraları tehsil etmesine ve tahsil ederken ihtirazi kayıt koyup koymadığına dair belgeler de getirtilmelidir. Akabinde, bahsi geçen ödeme belgelerindeki miktarların davacının hesaplanan alacağından mahsup edilip edilmeyeceği denetime elverişli bilirkişi raporu ile değerlendirilmelidir. Bu yapılırken tarafların birbirlerine çektikleri ihtarlardaki beyanları da denetime elverişli şekilde irdelenmelidir. Açıklanan şekilde bahsolunan belgelerin, banka dekontlarındaki meblağlar ile borç-alacak dökümündeki meblağların davacının hesaplanan alacağından mahsup edilip edilmeyeceğinin denetime elverişli bilirkişi raporu ile ele alınmaması hatalıdır. 3- Ücret alacağı açısından, dava dilekçesinde davacının Haziran 2009 ayına kadar 800 TL. Haziran 2009 ayı ve ve devamı aylarda 900 TL maaş aldığı, Ağustos 2009 ayı ve Eylül ayında ise işten çıkarıldığı 16/09/2009 tarihine kadar olan maaşının ödenmediği, Haziran 2009 ayından sonraki maaş farklarının da ödenmedi belirtilmiştir. Buna göre Haziran ve Temmuz 2009 ayları için 100' er TL. olmak üzere toplam 200 TL. maaş farkı ve Ağustos maaşının tamamı ile Eylül ayının 16/09/2009 tarihine kadar tahakkuk eden maaşı talep edilmektedir. Bilirkişi raporunda ise, Haziran ve Temmuz 2009 ayları için 254,37'şer TL. üzerinden toplam 508,74 TL ücret alacağı hesaplanmıştır. Bu durumda, Haziran ve Temmuz 2009 ayları için toplamda 308,74 TL. fazladan hesap yapılmıştır. Mahkemece, Haziran ve Temmuz 2009 ayları için toplamda sadece 200 TL talep edildiğinin gözetilmemesi hatalıdır. 4- Hafta tatili ve genel tatil alacağı açısından, dosyaya alınan emsal niteliğindeki Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/465 Esas sayılı dosyasındaki davacının tüm hafta tatillerinde ve genel tatilllerde çalıştığının kabul edildiği görülmüştür. Ancak, o dosya davacının çalışması Haziran 2009-Ekim 2009 tarihleri arasındadır. Eldeki dosyada, taraf şahitlerinin beyanları da göz önüne alınarak davacının hafta tatili ve genel tatil çalışmasının, şahitler tarafından şahitlerin çalışmaları itibari ile bilebilecekleri en eski tarih olan Mayıs 2008 tarihi ve devamı için hesaplanması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, Mayıs 2008 tarihinden önceki dönem için hafta tatili ve genel tatil alacağı hesaplanması hatalıdır. 5- Fazla mesai çalışması açısından, taraf şahitlerinin beyanları da göz önüne alınarak davacının fazla mesai çalışmasının, şahitlerin çalışmaları itibari ile bilebilecekleri en eski tarih olan Mayıs 2008 tarihi ve devamı için hesaplanması gerekir. Bu itibarla, Mayıs 2008 tarihinden önceki dönem için fazla mesai alacağı hesaplanması hatalıdır. 6- Hafta tatili alacağı ile birlikte fazla mesai alacağının da talep edildiği durumlarda, davacının haftada 6 günlük fiili çalışması ara dinlenme süreleri düşürülerek tespit edilmeli, hafta tatilindeki çalışmasının ise ara dinlenme süresi düşüldükten sonra fiili çalışma süresinin 7,5 saatlik günlük çalışma süresini aşan kısmı haftanın diğer 6 günü için bulunan fiili çalışma süresine eklenmeli, fazla mesai süresi bu şekilde bulunmalıdır. Hafta tatillerinde yapılan 7,5 saate kadar olan veya 7,5 saatten düşük fiili çalışma ise hafta tatili çalışması olarak hesaplanmalıdır. Hafta tatillerindeki çalışma 7,5 saatten çok daha az da olsa, tüm gün çalışmış gibi çalışılmasa da maaş içinde ödenen 1 günlük yevmiyeye ek olarak çalışması karşılığından 1,5 günlük yevmiye verilir. Somut olayda, fazla mesai alacağı haftada 7 günlük toplam fiili çalışma süresi üzerinden hesaplanmış, yani, hafta tatillerindeki 7,5 saate kadar olan fiili çalışma süresi fazla mesai hesabında düşülmemiş, ayrıca hafta tatili alacağı da hesaplanarak mükerrerliğe neden olunmuştur. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.