MAHKEMESİ : İSTANBUL 8. İŞ MAHKEMESİTARİHİ : 24/10/2013NUMARASI : 2013/512-2013/887DAVA :Davacı, uğranılan banka zararının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, görevsizlik kararı vermiştir. Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti:Davacı vekili, dava dışı R.. Ç..'ın müvekkili Bankanın R.. Şubesinde 2. Müdür olarak çalışırken 01/08/2002 tarihinde sabah saatlerinde izin aldığını ve bir daha da şubeye gelmediğini, aynı gün bahsi geçen şubeye müracaat eden müşterilerin başvuruları üzerine yapılan incelemelerde hesapların mevcut olmadığının ve bazı hesap cüzdanlarının incelenmesinde Fatih Şubesi ile birleştirilen eski Karagümrük şubesi ile ilgili olduğunun saptandığı, müvekkili Bankanın Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişleri tarafından yapılan incelemeler sırasında R.. Ç..'ın R.. şubesinden ayrılmadan önce şube müşterilerinden A..Ö..'e ait DTH'den 4.004-USD'yi usulsüz olarak alması ve halen de ortaya çıkmamış olması nedeniyle şubede suistimalde bulunmuş olması kuvvetle muhtemel olduğundan, kendisi hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunulduğunu, ifadesinin alınması için de Asayiş Şube Müdürlüğü tarafından da arandığını, dava dışı R.. Ç..'ın ayrıca kayınbiraderi Y.. O.. adına açılmış olan Karagümrük şubesi, ... Şubesi ve Ticaret Yatırım Menkul Değerler AŞ nezdinde mevcut hesapları da usulsüz kullandığını, müvekkili Bankanın Teftiş Kurulu Başkanlığının düzenlemiş olduğu 20/08/2002 tarihli inceleme ön raporu kapsamına göre R.. Ç..'ın kayınbiraderi davalı Yusuf Zya Odabaşı'nın hesaplarını kullandığının tespit edildiğini, söz konusu hesabın müvekkili Bankaya aynen verilmesi için Y.. O..ı'nı da davalı taraf olarak davaya dahil etmek gerektiğinden bahisle Teftiş Kurulu Başkanlığı'nca yapılmakta olan inceleme sonucu ile ileride ortaya çıkacak delil durumuna göre, her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla Bankadan talepte bulunanların taleplerini kabul ettikleri anlamına gelmemek ve tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla, Fatih 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/196 D. İş sayılı dosyasından tedbir konulan Y.. O..'ın Ticaret Yatırım Menkul Değerler AŞ nezdinde mevcut dava dışı R.. Ç..'ın usulsüz olarak aktardığı paralarla oluşan 2126 nolu hesabındaki menkul kıymetler portföyünün dava dilekçesi ekinde sunulan ekstrede yazılı hisse senetlerinin gerektiğinde paraya çevrilerek Banka zararının tahsili için müvekkili bankaya aynen verilmesini talep etmiştir.B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı vekili, bu aşamada yetki itirazlarının olduğunu, dava dilekçesinden de anlaşılacağı üzere bu davanın R.. Ç.. isimli banka görevlisinin işlemleri dolayısıyla açıldığını, halbuki davalının anılan kişiye bu işlemler için vekalet veya yetki vermediğini, vekaletsiz veya yetkisiz yapılan işlemlerin sorumluluğunun davalıya yükletilmeyeceğini, bu işlemler nedeniyle davalının kazanç elde etmediğini, zarara uğratıldığını, bu konuda uğradığı zararları davalının da her mudide olduğu gibi davacıdan isteyeceğini, bu nedenle davacının davalıya karşı husumet yöneltilmesinin yasal dayanağı bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, her ne kadar birleştirme kararı verilen dosyadaki davalı ile R.. Ç.. arasında dava konusu olayla ilgili bağlantı kurulmakta ise de İş Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemelerinin görev alanlarının farklı olduğu, doğrudan Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada davacı ile davalı arasında iş ilişkisi bulunmaması nedeniyle Mahkemelerinin dosyasıyla doğrudan birleştirilmesinin usul hükümlerine aykırı olduğu, ancak Mahkemeler arasında görev ayrımı olması nedeniyle verilebilecek görevsizlik kararının da temyize tabi olduğu ve Asliye Hukuk Mahkemesince doğrudan birleştirme kararı verilemeyeceği, Mahkemelerinin 2002/1874 Esas sayılı dosyası ile birleştirilen dosyanın tefrikine, yeni bir esasa kaydedildikten sonra tarafların beyanları da alınarak, yeni esas alan dava dosyasında Mahkemelerinin görevsizliğine karar verilmiştir.D) Temyiz:Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. E) Gerekçe:Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4 üncü maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir. Kanunun 2 nci maddesinde bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işveren olarak tanımlanmıştır. İşçi ve işveren sıfatları aynı kişide birleşemez.Yasanın 8 inci maddesinin birinci fıkrasına göre iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. Ücret, iş görme ve bağımlılık iş sözleşmesinin belirleyici öğeleridir. İş sözleşmesini eser ve vekâlet sözleşmelerinden ayıran en önemli ölçüt bağımlılık ilişkisidir. Her üç sözleşmede, iş görme edimini yerine getirenin iş görülen kişiye (işveren-eser sahibi veya temsil edilen) karşı ekonomik bağımlılığı vardır. İş sözleşmesini belirleyen ölçüt hukukî-kişisel bağımlılıktır. Gerçek anlamda hukukî bağımlılık işçinin işin yürütümüne ve işyerindeki talimatlara uyma yükümlülüğünü içerir. İşçi edimini işverenin karar ve talimatları çerçevesinde yerine getirir. İşçinin işverene karşı kişisel bağımlılığı ön plana çıkmaktadır. İş sözleşmesinde bağımlılık unsurunun içeriğini, işçinin işverenin talimatlarına göre hareket etmesi ve iş sürecinin ve sonuçlarının işveren tarafından denetlenmesi oluşturmaktadır. İşin işverene ait işyerinde görülmesi, malzemenin işveren tarafından sağlanması, iş görenin işin görülme tarzı bakımından iş sahibinden talimat alması, işin iş sahibi veya bir yardımcısı tarafından kontrol edilmesi, işçinin bir sermaye koymadan ve kendine ait bir organizasyonu olmadan faaliyet göstermesi, ücretin ödenme şekli, kişisel bağımlılığın tespitinde dikkate alınacak yardımcı olgulardır. Bu belirtilerin hiçbiri tek başına kesin ölçüt teşkil etmez. İşçinin işverenin belirlediği koşullarda çalışırken kendi yaratıcı gücünü kullanması ve işverenin isteği doğrultusunda işin yapılması için serbest hareket etmesi bağımlılık ilişkisini ortadan kaldırmaz. Çalışanın işyerinde kullanılan üretim araçlarına sahip olup olmaması, kâr ve zarara katılıp katılmaması, karar verme özgürlüğüne sahip bulunup bulunmaması bağımlılık unsuru açısından önemlidir. İş sözleşmesinde işçi işveren için belirli veya belirsiz süreli olarak çalışır. Vekâlet sözleşmesinde ise vekil kural olarak uzmanlığı bakımından iş sahibinin talimatları ile bağlı değildir. İş sözleşmesinin varlığı ücretin ödenmesini gerektirir. Oysa vekâlet için ücret zorunlu bir öğe değildir. Vekâlet sözleşmesine ilişkin hükümlerde iş sözleşmesinin aksine sosyal nitelikte edimlere ve koruma yükümlülüklerine rastlanmaz. Vekil bağımsız olarak iş görür, bu nedenle faaliyetini sürdüreceği zamanı belirlemede kısmen de olsa serbestliğe sahiptir. Bütün zamanını tek bir müvekkile özgülemek zorunda olmayan vekil, farklı kişilerle vekâlet sözleşmeleri yapabilir. Ekonomik olarak tek bir işverene bağımlı değildir.Tüzel kişilerde yönetim hakkı ile emir ve talimat verme yetkisi organlarını oluşturan kişiler aracılığıyla kullanılır. Tüzel kişiler yönünden tüzel kişinin kendisi soyut işveren, tüzel kişinin organını oluşturan kişiler ise somut işveren sıfatını haizdir.Ticaret şirketleriyle tüzel kişilerde somut işveren sıfatını taşıyan organ bir kurul olabileceği gibi tek başına bir kişiye verilen yetki çerçevesinde gerçek kişinin de organ sıfatını kazanması mümkündür. Limitet, hisseli komandit ve kolektif şirketlerde yönetim yetkisi şirket ortaklarından birine bırakıldığında, bu kişi müdür sıfatıyla kişi-organ sayılır. Türk Ticaret Kanununun 319 uncu maddesine göre, anonim şirketler yönünden yönetim ve temsil yetkisinin yönetim kurulu üyelerine bırakılması halinde, bu kişi veya kişiler kişi-organ sıfatını kazanır. Şirketi temsil ve yönetime yetkili kişi-organ sıfatını taşıyan kişiler işveren konumunda bulunduklarından işçi sayılmazlar.5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1 inci maddesine göre, iş mahkemelerinin görevi “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi”dir. İşçi sıfatını taşımayan kişinin talepleriyle ilgili davanın, iş mahkemesi yerine genel görevli mahkemelerde görülmesi gerekir.Somut olayda, davacı banka ile haksız fiil sonucu dava dışı R.. Ç.. arasında hizmet ilişkisi mevcut olup, müşteriye ait paranın işbu dosyanın davalısı Y.. O..'ın hesabına aktarıldığı iddia edildiğine göre her iki dava arasında hukuki ve fiili irtibat bulunmaktadır. Diğer davanın hizmet ilişkisi nedeniyle özel görevli İş Mahkemesinde görülmesi zorunlu olup aradaki irtibat nedeniyle de hizmet ilişkisi bulunmasa da davalı ile davacı arasındaki işbu davanın da İş Mahkemesinde ve diğer davanın davalısı R.. Ç.. hakkındaki dava ile birlikte görülmesinde zorunluluk bulunmakta olup, yerel Mahkemenin tefrik ve görevsizlik kararı doğru olmadığından bozmayı gerektirmiştir.F) Sonuç:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 06.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.