MAHKEMESİ : ALANYA İŞ MAHKEMESİTARİHİ : 21/09/2012NUMARASI : 2009/238-2012/376DAVA :Davacı, kıdem tazminatı, izin ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti ile ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti:Davacı, iş sözleşmesini davalı işverence işçilik alacaklarının ödenmemesi nedeniyle haklı olarak feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı ile ücret, izin, fazla çalışma, hafta ve genel tatil alacaklarını istemiştir.B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı, davacının istifa ederek işten ayrıldığını, ödenmemiş ücret alacağı bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının iş sözleşmesini feshetmekte haklı olduğu, ücret ve izin alacağı bulunduğu, fazla çalışma, hafta ve genel tatil çalışması yaptığı halde ücretinin ödenmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. D) Temyiz:Kararı taraflar temyiz etmiştir. E) Gerekçe:1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2- Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir. İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir. 4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.). Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir. Somut olayda davacı, davalı işyerinde muhasebeci olarak 11 yıl 11 ay 2 gün çalışmıştır. Davacı aylık ücretinin net 1.750 TL olduğunu iddia etmiştir. Bu iddiasını davacı tanıkları doğrulamıştır. Yine davacı, davalı işverence verilen aylık net 1.750 TL ücret aldığına ilişkin imzalı belge ibraz etmiştir. Davalı işveren ise davacının aylık 1.000 TL brüt ücret aldığına ilişkin imzalı bordrolar ibraz etmiştir. Davacının ibraz ettiği ücret belgesinin bankadan kredi almasını kolaylaştırmak için verildiğini ileri sürmüştür. Mahkemece ücret araştırması Alanya sanayi ve ticaret odasından yapılmıştır. Yine mahkemece davacının aylık brüt 1.000 TL ücret aldığı kabul edilerek yapılan hesaplamaya itibar edilerek işçilik alacakları hüküm altına alınmıştır.Öncelikle davacının yaptığı iş nazara alındığında ücret araştırmasının muhasebeciler odası veya bununla ilgili yerlerden yapılmalıdır. Daha sonra davalının davacı tarafça ibraz edilen ücret belgesinin bankadan kredi almayı kolaylaştırmak için verildiği iddiasının doğru olup olmadığı hususunda davacının banka kredisi kullanıp kullanmadığı araştırılmalıdır. Bu eksiklikler yerine getirildikten sonra davacının yaptığı iş, kıdem süresi, tanık beyanları ile dosya içindeki diğer bilgi ve belgeler birlikte değerlendirmeye tabi tutularak davacının ücreti tespit edilerek işçilik alacakları yeniden hesaplanarak hüküm altına alınmalıdır. 3-Davalı işveren tarafından davacıya 08.10.2008 vade tarihli çek ile 5.000 TL ödeme yapıldığı sabittir. Davalı bu ödemenin ücret ödemesi olduğunu ileri sürmüştür. Davacının 2008/Ağustos ve öncesine ait ücret bordroları imzalı olmasına karşın mahkemece işçiye yapılan ödemenin 2008/Ağustos ve öncesine ait ücret ödemesi olduğu yönündeki değerlendirme hatalıdır. Davacının 2008/Eylül-Kasım dönemine ait bordroları imzasız olup davacıya yapılan 5.000 TL ödemenin bu aylara ilişkin ücret alacağından mahsubu gerekir. F) Sonuç:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 20.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.