Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 30151 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17115 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİDAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı isteminin özeti: Davacı vekili, davacının 25/01/1975-15/04/2004 tarihleri arasında aralıksız çalıştığını, iş aktinin haksız ve bildirimsiz olarak davalı tarafından feshedildiğini, kıdem tazminatının ve ihbar tazminatının asgari ücret üzerinden öndendiğini, ama davacının asgari ücrete ilâveten sefer primi şeklindeki ücret sistemi ile çalıştığını, oysa ki davalının iş aktinin fesih tarihi itibari ile asgari ücret üzerinden kıdem tazminatı ve ihbar tazminatını hesaplayarak ödediğini, bu nedenle davalının fesih tarihi itibari ile asgari ücret üzerinden ödediği kıdem ve ihbar tazminatının tenzili ile bakiye kıdem tazminatı ve bakiye ihbar tazminatı ödemesi gerektiğini ileri sürerek bakiye kıdem tazminatı ve bakiye ihbar tazminatı alacaklarını istemiştir.B)Davalı cevabının özeti: Davalı vekili, davacının 25/01/1975-17/02/1999 tarihleri arasında çalışıp istifa ederek emekli olduğunu, yaklaşık 1 yıl sonra 04/11/1999 tarihinde yeniden çalışmaya başladığını 30/01/2002 tarihinde gene kendi özgür iradesi ile istifa ettiğini, her iki dönem için de 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının ilk dönem çalışma süresi sonunda emeklilik ile birlikte hak ve alacaklarını aldıktan sonra 1 yıl kadar başka şirketlerde çalıştığını, bu nedenle hizmet sürelerinin birleştirilemeyeceğini, 500 € sefer harcırahı idiasının gerçek dışı olduğunu, davacıya tüm nakliye sektöründe geçerli uygulama olan belli bir ücret ödemesi ve sefere çıkacağında sefer sırasındaki ihtiyaçlarını karşılamak üzere belli bir yolluk ödemesi yapıldığını, davalı şirkette Euro kullanımına 2003 yılında başlandığını, uluslararası tır şoförlerinin hangi günler kaç saat araç kullanabileceklerinin ulusal ve uluslararası mevzuatla belirlendiğini, ayrıca davacının yaptığı iş gereği serbest zaman kullanma imkanı nedeni ile çalışma saatlerini kendisinin belirlemesi imkanı bulunması neticesinde fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti ve genel tatil ücreti talep edemeyeceğini, davacının işyeri şahsi sicil dosyasının 2009 yılında meydana gelen sel olayında zayiî olduğunu, tüm iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.C)Yerel Mahkeme kararının özeti:Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davacının çalışma süresinin başlangıcı konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı, SGK kaydına ve işe giriş bildirgesine göre davacının 30.01.1975 tarihinde işe başladığını, dinlenen davacı şahitlerinin davacının en son 2003 yılı Ekim ayına kadar çalıştığına şahitlik etmeleri nedeni ile davacının 30.01.1975-01.10.2003 tarihleri arasında çalıştığının kabul edildiği, iş aktinin tazminatı gerektirmeyecek şekilde sona erdiğinin ispat yükünün davalı işverene ait olduğu, davalı tarafın, davacının emekli olduğu sırada davacıya tazminat ödendiğini beyan etmekle birlikte ödemeye ilişkin yazılı belge sunmadığı, ve fakat o tarihli belgelerin selden zarar gördüğüne ilişkin tespit raporu sunduğu, tüm bu olgular karşısında davacının iş aktinin davalı işveren tarafından kıdem ve ihbar tazminatını hak edecek şekilde sonuçlandırıldığı, davalı iş veren tarafından aksini ispatlayacak delil ve belge sunulmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.D)Temyiz: Karar süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.E)Gerekçe: 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Somut olayda, davacının emeklilik öncesi çalışma süresinin kıdem tazminatı ve ihbar tazminatına esas süreye dahil edilip edilmeyeceği, emeklilik öncesi dönemin tasfiye edilip edilmediği, zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmaktadır. Mahkeme tarafından, davacının emeklilik sonrası çalışmaya ara verdiği ve davalı beyanına göre 04/11/2000 tarihinde yeniden çalışmaya başladığı kabulü ile bilirkişi tarafından 04/11/2000-01/10/2003 tarihleri arasındaki çalşma süresi için hesaplanan miktardan, 2003 yılı Ekim ayında geçerli asgari ücret üzerinden hesaplanan ve davacı tarafından ödendiği kabul edilen kıdem tazminatı miktarı düşülerek bulunan net 3132,46 TL. hüküm altına alınmıştır. Her ne kadar Mahkeme kararının gerekçesinde davacının 30/01/1975-01/10/2003 tarihleri arasında çalıştığının kabul edildiği belirtilmiş ise de kıdem tazminatının hesabına esas hizmet süresi 04/11/2000-01/10/2003 tarihleri arasındaki süre olarak kabul edilmiştir.Davacının 17/02/1999 tarihinde emekli olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davacı vekili dava dilekçesinde emeklilik öncesi ve sonrası dönem için bir ayırım yapmaksızın davacının davalı işverenlikte aralıksız çalıştığını ileri sürmüştür.Davalı vekili ise davacının emekliliği ile birlikte hak ve alacaklarının ödendiğini ve davacının emekliliğinden sonra yaklaşık 1 yıl başka şirketlerde çalıştığını savunmaktadır. Davalı vekili her ne kadar davacının emekliliği ile birlikte davacıya hak ve alacaklarını ödendiğini savunmuş ise de bunu belge ile ispatlayamamıştır. Sulh Hukuk Mahkemesi'ne verilen bilirkişi heyeti raporunda sel baskını ile birlikte personel sicil dosyalarının da delil teşkil edemez hâle geldiğini belirtmesi, davalı işverenliği davacının haklarının ödendiğine dair ispat yükünden kurtarmayacağı ve ispat yükünün yer değiştirmesine de neden olmayacağı gibi davacının haklarının ödendiğinin ispatlandığını da göstermez. Netice itibari ile davalı, emeklilik öncesi dönem için kıdem tazminatı ödediğini ispatlayamamıştır. Bu nedenle davalının, davacının emekliliğinden sonra yaklaşık 1 yıl başka yerlerde çalıştığı savunması davacının emeklilikten önceki ve sonraki hizmet sürelerin birleştirilmesine engel değildir. Ayrıca, emeklilik nedeni ile kıdem tazminatının ödendiği ve önceki dönemin tasfiye edildiğinin ispatlanamadığı ve davalının savunduğu iki çalışma dönemi arasında 10 yıl geçmediği için emeklilik öncesi dönemin zamanaşımına uğraması da söz konusu olamaz. Öte yandan, davacının emeklilik sonra çalışmasına ara verip vermediği de taraflar arasında ihtilaf konusudur.Şahitlere bu konu açıklatılmadığından, davacı şahitleri yeniden dinlenerek, detaylı şekilde davacının emeklilik sonrasında davalı işverenlik nezdinde ara verip vermediği ve ara vermiş ise ara verme süresi açıklatılmalı, önceki beyanları veya birbirleri ile olan beyanlarında çelişki tespit edilir ise bu çelişkiler giderilmelidir. Dosyada mevcut hizmet döküm cetvelinin de 1998 yılı sonuna kadar olan hizmet süresini kapsadığı görüldüğünden davacının tüm çalışmalarını gösteren SGK belgeleri ve ayrıca hizmet döküm cetveli getirtilmelidir. Davacının emeklilikten sonra davalı işverenlikteki çalışmasına ara verip vermediği ve vermiş ise ne kadar bir süre için ara verdiği açıklığa kavuşturulmadan varsayım yolu ve eksik araştırma ile sonuca gidilmesi hatalıdır.Yukarda açıklanan şekilde davacının emeklilik sonrasında davalı nezdindeki çalışmasına ara verip vermediği ve vermiş ise süresi saptanmalı, iki ayrı çalışma döneminin varlığı halinde, yine yukarda açıklanan nedenler ile bu iki ayrı çalışma dönemi birleştirilerek hesaplamalara esas alınmalıdır. 3- Kabule göre, davacının emeklilikten sonra ara verildiğinden hareketle bilirkişi raporunda davacının 2. çalışma döneminin “davalının beyanı esas alınarak” 04/11/2000 tarihinde başlatıldığı anlaşılmaktadır. Oysa davalı vekili cevap dilekçesinde davacının 2. çalışma döneminin 04/11/1999 tarihinde başladığını belirtmiştir. Yanlış bir tarihi esas alan bilirkişi raporuna itibarla karar verilmesi de hatalıdır.4-İhbar tazminatı açısından, bilirkişi raporunda sefer sayısı aylık 0,58 ve aylık 1,5 kabul edilerek belirlenen ücret meblağına göre seçenekli hesaplama yapılmıştır. Mahkeme tarafından, dava dilekçesi ile talep edilen miktara hükmedilmiştir. Mahkeme kararında, hangi seçeneğin kabul edildiği belirtilmemiştir. Kıdem tazminatı ise tavan ücret üzerinden hesaplandığı için hangi seçeneğe Mahkeme tarafından itibar edildiğine ışık tutmamaktadır. Netice itibari ile davacının toplam ihbar tazminatı alacağı miktarı Mahkeme kararında belirlenmemiştir.Kısmi talep içeren her eda davası aynı zamanda bir tespit davasıdır. Bir başka deyişle, kısmi davaya konu alacakların hüküm altına alınması sırasında, davacının toplam alacak miktarı da açıkça Mahkeme kararı ile belirlenmelidir. İhbar tazminatı açısından Mahkeme tarafından bu hususun dikkate alınmaması hatalıdır.Davacının sefer sistemi ve sayısı gerekirse taraflara ve şahitlere detaylı şekilde açıklatılıp olur ise önceki kendi beyanları ve birbirlerinin beyanları ile olan çelişkileri giderilerek dosyada mevcut bilirkişi raporunda kabul edilen hangi sefer sayısının ve dolayısı ile hangi hesaba esas ücret meblağının kabul edildiği denetime elverişli Mahkeme gerekçesi ile açıklanmalı ve davacının toplam ihbar tazminatı alacağı da Mahkeme kararında açıkça belirtilmelidir.5-Davacı vekili dava dilekçesinde fesih tarihi olarak ileri sürdüğü 15/04/2004 tarihinden itibaren kıdem tazminatına faiz yürütülmesi doğrudur. Ancak, gerekçeli kararın gerekçe kısmında da belirtildiği üzere fesih tarihi olarak 01/10/2003 kabul edilmiştir. Bu nedenle hüküm fıkrasında 15/04/2004 tarihinin fesih tarihi olduğunun belirtilmesi hatalıdır. Bu tarih hüküm fıkrasında fesih tarihi değil talep tarihi olarak belirtilmelidir.F)SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.