Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 27609 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 14209 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İŞ MAHKEMESİDAVA : Davacı, asıl davada kıdem tazminatı ile hafta tatili, genel tatil ücreti, fazla çalışma ücreti alacaklarının ödetilmesini istemiş, karşı davada ise ihbar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkemece, asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti: Davacı- karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle;davacının davalı şirkette elektrik vardiya ustası olarak brüt 2.000 TL maaş almakta iken 6 gün sabah 08.30-21.30 saatleri arası çalıştırıldığını, işlerin yoğun olduğu dönemde 6 ay 21,30 dan sonra hafta içi 3 gün en az 2 saat,bazen 3 saat fazla çalıştırıldığını, genel tatillerde ve ulusal bayramın başladığı 28 ekimde de çalıştırıldığını, bu fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil ücretlerinin talebine rağmen ödenmediğini, iş akdini haklı nedenle 25/10/2009 tarihinde feshettiğini ileri sürerek,kıdem tazminatı, hafta tatili alacağı, genel tatil alacağı ve fazla çalışma ücreti alacaklarını istemiştir.B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı- Kar??ı Davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davacının tüm taleplerinin dava tarihinden geriye doğru 5 yıl zamanaşımına uğradığını, davacının haklı neden olmaksızın istifa ettiğinden kıdem tazminatı alacağı olmadığını, ailevi nedenlerden 26/10/2009 tarihinde istifa ettiğini, 27/10/2009 tarihli ibraname ile ihtirazi kayıt koymaksızın işvereni ibra ettiğini, çıkışının bu şekilde yapıldığını, aynı dönem 80 e yakın içinin istifa ettiğini ve ...'de bulunan ....de çalışmaya başladığını, davacı dahil toplu şekilde istifa edildiğini, davacını diğerleri ile birlikte hareket ettiğini, işverenin yüzüstü bırakılarak mağdur edildiğini, ayrıldıktan 8 gün sonra davacının ... de işe başladığını, istifa sonrası 3 yıl geçtikten sonra dava açmasının kötü niyetini gösterdiğini, davacının fazla çalışma alacağı olmadığını, davacının çalıştığı .. ...sindeki tesiste 3 vardiya çalışıldığını, iddia edilen mesai saatleri arası çalışılmanın mümkün olmadığını, yine belli ölçülerde fazla mesai yapılırsa bu çalışmaların bordrolara yansıtıldığını, her ay maaşın banka yoluyla ödendiğini savunarak ve karşı davası ile ilgili olarak 26/10/2009 tarihinde istifa eden davacının çalışma süresine göre 56 günlük ihbar tazminatı ödemesi gerekeceğinden önellere uymadan ve bu bedeli ödemeden işten ayrıldığından 2.763,95 TL ihbar tazminatını alacağına karar verilmesini istemiştir.C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece özetle;toplanan deliller,bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;davacı karşı davalı ..... ''ın davalı karşı davacı .... ye ait işyerinde aksi kanıtlanamayan ... kayıtları dikkate alındığında 21/05/2003 tarihinde çelikhane elektrik otomasyon ustası olarak çalışmaya başladığı,25/01/2009 tarihine kadar çalıştığı,toplam kıdeminin 6 yıl 5 ay 4 gün olduğu,davalı karşı davacı tarafından asıl davaya karşı zamanaşımı defi ileri sürüldüğünden 28/02/2007 tanrihi öncesi dönemin kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı hariç diğer alacaklar yönünden dışlanması gerekeceği,dosyaya ibraz edilen 26/10/2009 tarihli istifa dilekçesi içeriği dikkate alındığından bir işçinin sebepsiz yere işyerinden işçilik hak ve alacaklarını almadan ayrılmasının hayatın olağan akışına aykırı olacağı,bu dilekçenin davacı karşı davalı ...'ın gerçek iradesi mahsulü olmadığı kanaatine varıldığı, davacı karşı davalı ...'ın haklı nedenle fesih sonrası tarihe ilişkin olduğundan bu istifa dilekçesine itibar edilemeyeceği,kaldı ki davacı karşı davalı ...'ın çalıştığı döneme ilişkin hak kazandığı genel tatil ücret alacaklarının ödenmemesi sebebiyle haklı nedenle iş akdini feshettiği,davalı karşı davacı ... nin işveren olarak davacı karşı davalı ...'ın kıdem tazminatına hak kazanamayacak şekilde iş akdinin sonlandığını usulüne uygun isbatlayamadığı,asıl dava yönünden davacı karşı davalı ...'ın kıdem tazminatına hak kazandığı,kıdem tazminatının davalı karşı davacı ...ce ödendiğinin isbatlanamadığı,davalı karşı davacı ... ye ait işyerinde 3'lü vardiye sistemi uygulandığı,aksini davacı karşı davalı ...'ın isbatlayamadığı,bu sebeple 3'lü vardiya sistemi uygulandığından davacı karşı davalı ...'ın fazla çalışma ücret alacağı talebinin reddi gerekeceği,davacı karşı davalı ...'ın haftada 6 gün çalıştığı,1 gün tatil yaptığı tanık beyanı ile anlaşıldığından davacı karşı davalının hafta tatili ücret alacağı talebinin reddi gerekeceği,davacı karşı davalı ...'ıın tanık anlatımları dikkate alındığında dini bayramlar ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı,genel tatil ücret alacağına hak kazandığı,aksini davalı karşı davacı ....nin isbatlayamadığından ,yine davacı karşı davalı ...'a ait ve davalı karşı davacı işveren tarafından matbu olarak hazırlanan genel tatil ücretini aldığını belirtir ancak miktar içermeyen ve iş akdi devam ederken düzenlendiği izlenimi oluşan ibranameye de itibar edilemeyeceği,genel tatil ücretinden takdiren 1/3 oranında hakkaniyet indirim yapılması , karşı dava ile ilgili olarak aleyhine dava açılan davacı karşı davalı ...'ın iş akdini genel tatil ücret alacağının ödenmesi sebebiyle haklı nedenle feshettiğinden ve ihbar önellerine uyması beklenemeyeceğinden davalı karşı davacı ....nin ihbar tazminatına hak kazanamayacağı kanaatine varıldığından ihbar tazminatı istemli karşı davanın ise reddine karar verilmiştir.D) Temyiz:Kararı taraflar temyiz etmiştir.E) Gerekçe:1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacı-karşı davalı vekilinin tüm, davalı-karşı davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2-Taraflar arasında iş akdinin davacı-karşı davalı tarafından feshinin haklı olup olmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Mahkemece davacı karşı davalının bir kısım ücretlerinin ödenmemesi sebebiyle iş akdini haklı nedenle fesh etmiş olması sebebiyle kıdem tazminatına hak kazanmış olduğu, hafta tatili ücreti ve fazla çalışma ücreti alacağının bulunmadığı,genel tatil alacağının bulunduğu iş akdinin davacı tarafından haklı nedenle fesh edilmiş olması sebebiyle karşı davacının ihbar tazminatı alacağının bulunmadığı gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulü, karşı davanın ise reddine karar verilmiş ise de; bu kabul dosya kapsamı ile uyuşmamaktadır.Somut olayda davacı hizmet akdini 26.10.2009 tarihli el yazılı istifa dilekçesi ile sona erdirmiştir.Davacı-karşı davalı istifa dilekçesinde özel sebeplere dayanmış olmakla iş hukuku açısından haklı bir fesih sebebi bildirmemiştir.Davalı -karşı davacı işveren davacının istifa ederek işten ayrıldığını ve benzer şekilde dava açan işçiler ile birlikte rakip firmada çalışmaya başladığını,istifanın haklı bir nedene dayanmadığı ve diğer işçilik alacakları açısından davacı karşı -davalı işçinin ibraname verdiğini savunarak, davanın reddini ve karşı davasında ihbar tazminatını talep etmiştir.Dosyadaki bilgi ve belgelerden İş Mahkemesi'nin 2014/13447,13448,27606 ve 24493 Esas ve İş Mahkemesi'nin 2015/3729,3730,3786 ve 3787 esas sayılı dosyalarının kararlarından ve bu dosyalardaki saptamalardan, davacının diğer işçiler gibi davalı işverenle aynı şekilde faaliyet gösteren rakip fima Yolbulan A.Ş'de çalışmak amacıyla istifa etmesi nedeniyle istifa haklı nedene dayanmadığından,davacı-karşı davalının kıdem tazminatı talebinin reddine ve davalı-karşı davacının karşı davasında talep ettiği ihbar tazminatının kabulüne karar verilmesi gerekirken mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.3-Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir. İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde yapılan ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmayacağı bildirilmiştir. Aynı maddede, alacağın bir kısmının ödenmesi şartına bağlı ibra sözleşmelerinin (ivazlı ibra), ancak ödemenin banka kanalıyla yapılmış olması halinde geçerli olacağı öngörülmüştür. 4857 sayılı İş Kanununun 19 uncu maddesinde, feshe itiraz bakımından bir aylık hak düşürücü süre öngörülmüş olmakla, feshi izleyen bir ay içinde işçinin işe iade davası açma hakkı bulunmaktadır. Bu noktada feshi izleyen bir aylık süre, işçinin eski işine dönüp dönmeyeceğinin tespiti bakımından önemlidir. O halde feshi izleyen bir aylık sürede işverenin olası baskılarını azaltmak, iş güvencesinin sağlanması için de gereklidir. Geçerli ve haklı neden iddialarına dayanan fesihlerde dahi ibraname düzenlenmesi için feshi izleyen bir aylık sürenin beklenmesi gerekir. Bir aylık bekleme süresi kısmi ibra açısından işçinin bir kısım işçilik alacaklarının ödenmesinin bir ay süreyle gecikmesi anlamına gelse de temelde işçi yararına bir durumdur. Hemen belirtelim ki bir aylık bekleme süresi ibra sözleşmelerinin düzenlenme zamanı ile ilgili olup ifayı ilgilendiren bir durum değildir. Başka bir anlatımla işçinin fesih ile muaccel hale gelen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti gibi haklarının ödeme tarihi bir ay süreyle ertelenmiş değildir.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun değinilen maddesinde, işverence yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi, ibranamenin geçerliliği noktasında sonuca etkilidir. Ancak banka dışı yollarla yapılan ödemelerde de borç ibra yerine tamamen veya kısmen ifa yoluyla sona ermiş olur. Sözü edilen yasal düzenleme, sadece işçinin alacaklı olduğu durumlar için işçi yararına kısıtlamalar öngörmektedir. İşverenin cezai şart ve eğitim gideri talep ettiği yine işçinin vermiş olduğu zararın tazminine dair uygulamalarda ve hatta sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde işçinin işverene borçlu olduğu durumlarda, taraflar, herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın işçinin borçlarını ibra yoluyla sona erdirebilirler.Değinilen maddenin ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri tazminat ve alacaklar dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün haklar yönünden uygulanır.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz. İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlülüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir: a)-Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir (Yargıtay 9.HD. 15.10.2010 gün, 2008/41165 E, 2010/29240 K.).b)-İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez (Yargıtay 9.HD. 5.11.2010 gün, 2008/37441 E, 2010/31943 K).c)-İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez. Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21 inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir. İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31 inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir (Yargıtay 9.HD. 26.10.2010 gün, 2009/27121 E, 2010/30468 K). Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez. d)-İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/37372 E, 2010/31566 K). e)-Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir (Yargıtay 9.HD 21.10.2010 gün 2008/40992 E, 2010/39123 K.). Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz (Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün 2008/33748 E, 2010/20389 K.). f)-Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır (Yargıtay 9.HD. 27.06.2008 gün 2007/23861 E, 2008/17735 K.). Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır (Yargıtay HGK. 21.10.2009 gün, 2009/396 E, 2009/441 K). g)-Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/40032 E, 2010/31666 K).h)-İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir (Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün, 2008/33597 E, 2010/20380 K). Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir. İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir (Yargıtay HGK. 27.1.2010 gün 2009/9-586 E, 2010/31 K. Yargıtay 9.HD. 13.7.2010 gün, 2008/33764 E, 2010/23201 K.). Somut olayda ibraname ile davalı-karşı davacı tarafın savunmaları çelişmemektedir.Davacı- karşı davalı ibranamenin kendisinden irade fesadı sonucu alındığını ispat edememiştir.Mahkemece genel tatil alacağı yönünden ibranameye değer verilerek bu talebin reddi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. F) Sonuç:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine 06.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.