MAHKEMESİ : DAZKIRI ASLİYE HUKUK (İŞ) MAHKEMESİTARİHİ : 28/11/2013NUMARASI : 2013/173-2013/160DAVA :Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kötüniyet tazminatı, yıllık izin ücreti, sosyal yardım alacağı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteğin reddine karar vermiştir. Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti: Davacı vekili; davacının belirsiz süreli iş sözleşmesi ile davalı Gökçek Belediye Başkanlığında, 01.05.1994 tarihinde işe başladığını, belediye kantarında tartı görevlisi olarak çalıştırıldığını, iş sözleşmesinin Gökçek Belediye Başkanlığı tarafından valilikten gelen vizenin yetersizliği gerekçesiyle haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini, belediye bünyesinde çalışan bütün işçilerin vizeleri yapılıp işe devam ettirildiklerini, yalnızca müvekkilinin vizesinin yenilenmediğini, işveren konumunda olan davalı belediyenin siyasi düşüncelerle davacıyı işe başlatmaması nedeniyle kötüniyetli olduğunu, bu hareketinden dolayı davalının tazminat ödemesi gerektiğini, müvekkilinin çalıştığı süre içerisinde yıllık ücretli izin hakkını kullanmadığını, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştırıldığı halde bu ücretlerinin ödenmediğini, bunlara bağlı olarak fazla çalışma yapıldığında bu ücretler ile hafta tatili ücretlerinin ödenmediğini, müvekkilinin davalı iş yerinde 10 yıl 1 ay 5 gün çalıştırıldığını, çalışılan gün sayısının 3635 gün olmasına rağmen primi yatırılan iş gününün 2981 olduğunu, bu durumda müvekkilinin yatırılmayan 654 günlük sigorta priminin davalı tarafından yatırılması gerektiğini iddia ederek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık ücretli izin ücretine, ödenmeyen SSK prim borcunun davacı lehine SSK'ya ödenmesine, kötüniyet tazminatına, mahkemece belirlenecek ödenmeyen sosyal yardım alacaklarının ödenmesine, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı vekili; davacının 01.07.1994 tarihinde, davalı belediye bünyesinde mevsimlik geçici işçi statüsünde işe başlatıldığını, davacının, çalışma mevsimlerinde valilik geçici işçi çalıştırma vize şartlarına uygun olarak çalıştığını ve iş olmadığı dönemlerde çalıştırılmadığını, 1994 yılı ve sonrasında davacının çalıştığı sürelerin SSK kayıtlarında belli olduğunu, 2003 yılı mevsim sonunda, 15.12.2003 tarihinde, davacının iş akdinin askıya alındığını ve 2004 yılı mevsimi geldiğinde valilikten geçici mevsimlik işçi vizeleri alındığını, fakat vize yetersizliği nedeniyle bazı işçiler gibi davacının da 2004 sezonu için işe alınmadığını, valilik vizelerinin 20.07.2004 tarihinde açıklandığını, davacının, iş akdi askıda iken bu davayı ikame ettiğini, davalı belediye tarafından, davacının iş akdinin sona erdirildiğine veya davacının işten çıkarıldığına dair herhangi bir irade beyanı bulunmadığını, bu nedenle davacının davasının haksız ve yersiz olduğunu, kabule göre de, davacının, davalı belediyede geçici mevsimlik işçi statüsünde ve asgari ücretle çalışan birisi olduğunu, davacının özürlü işçi statüsünde çalıştığını, sigortasının çalışma günlerine göre eksiksiz yatırıldığını, davacının eksik bildirilen sigorta günleri ve bunlara ait sigorta primlerinin SSK'ya yatırılması talebi karşısında SSK'nın da davalı yapılmasının gerektiğini, davacının çalıştığı süreler yönünden ücretli izin alacağı, genel tatil ve ulusal bayram ücreti alacağı ve başkaca herhangi bir işçilik hakkından kaynaklanan alacağı söz konusu olmadığını, genel tatil ve ulusal bayramlarda çalışması olmadığını, kaldı ki bu türden işçi alacaklarının talebi yönünden 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının mevsimlik geçici işçi sözleşmesi askıda iken bu davayı açtığını, bu nedenle iş akdinin davacının irade beyanı ile sona erdiğini, öncelikle bu nedenle davanın haksız olduğunu, aksi düşüncede dahi işverenin ihbar ve kötüniyet tazminatından sorumlu tutulamayacağını, kötüniyet tazminatının, ihbar tazminatının vasıflı hali olması sebebiyle iki tazminatın aynı anda talep edilmesinin mümkün olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.C) Mahkemenin ilk kararı Dairemizin 2011/9265 esas 2013/13394 karar sayılı ilamı ile özetle ve sonuç olarak “Taraflar arasındaki ilişkide kötüniyet tazminatının koşullarının oluşup oluşmadığı uyuşmazlık konusudur. Somut olayda davalı belediyenin iş akdini kötüniyetli olarak feshettiği ispat edilememiştir. Bu talep açısından davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalıdır.”gerekçesiyle bozulmuştur.D) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkeme bozma ilamına uymuş, davacının kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin, tatil ücreti, sosyal yardım alacağı ve eksik prim borcu talepleri yönünden, kesinleştikleri gerekçesiyle hüküm kurmamış, sadece bozmaya konu olan kötüniyet tazminatı konusunda değerlendirme yaparak davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermiştir.E) Temyiz:Kararı davacı yasal süresi içerisinde temyiz etmiştir.F) Gerekçe:6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 nci maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının;a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,içermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve Kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu - 2007/14-778 E, 2007/611 K, Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/38353 Esas, 2008/7142 Karar sayılı ilamı).Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılması bu kısımların bağımsız bir şekilde onandığını göstermez, hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usulü kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır.Bozma kararı üzerine önceki hüküm tamamen ortadan kalkar. Bu nedenle bozma kararından sonrada Mahkemece HMUK.nun 388 vd. HMK.nun 297. maddelerinde belirtilen unsurları taşıyacak şekilde yeni bir karar verilmek zorundadır.Somut olayda;Mahkeme tarafından hükmüne uyulan bozma kararı doğrultusunda yapılan inceleme sonunda, bozma kapsamı dışında kalan alacaklar hakkında da açıkça hüküm kurulması gerekirken, “Mahkememizin 24/06/2010 tarih ve 2005/226-2010/80 E.K sayılı kararı aşağıdaki bendin dışındaki kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin, tatil ücreti, sosyal yardım alacağı ve eksik prim borcu hususları yönünden kesinleşmekle” şeklinde karar verilmesi hatalı olup kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.