MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİDAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, genel tatil alacağı, ulusal bayram ve resmi bayram tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde duruşmalı olarak davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş ise de; HUMK.nun 438.maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti: Davacı vekili, müvekkilinin 02.11.2007 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi ile işe başladığını ve sözleşmesinin işverence haksız feshedildiği, davacının işe girişinin sigortaya 02.02.2008 olarak bildirildiğini, cumartesi günleri tam gün olarak çalıştığını, fazla mesai ücretlerinin tam olarak ödenmediğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı, fazla mesai, genel tatil ve hafta tatili ücreti alacaklarının faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir. B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı vekili, davacının satış temsilcisi sıfatı ile, belirli bir hedefin gerçekleşmesine bağlı olarak maaş + prim karşılığı çalıştığını, davacının kıdem ve ihbar tazminatının ödendiğini, davacının resmi ve dini bayramlar ve genel tatil günlerinde çalışma yapıldığı yönündeki iddialarının doğru olmadığını, çalışma saatlerinin 08:30 –12:30 ---- 13:30 – 17:00 olduğunu, davacının mesaisinin büyük çoğunluğunu şirket dışında geçirdiğini, gün içindeki çalışma saati dağılımını kendisinin belirlediğini, çalışanların belirli kotalar halinde yaptıkları satışlardan prim aldıklarını, işverence fazla mesai yapılması konusunda bir talimat bulunmadığını, satış temsilcisi olan davacının çalışma programını tamamen kendisinin ayarladığını, denetleyen bir mekanizma bulunmadığını, şirket prensiplerine göre fazla çalışma uygulaması bulunmamakla beraber çalışanların fazla mesai yaptığının olabildiğini, bu durumda bordroya yansıtılıp ödendiğini, bordrolara itirazı kayıt konulmadığını, davacının imzasını taşıyan bordroların kesin delil niteliğinde olduğunu savunarak, bu nedenlerle haksız açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir. C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacının satış temsilcisi olduğu, davalı işyeri tarafından verilen ücret bordrolarında ücretinin 605,00 TL olduğu her ay değişen miktarlarda sosyal yardım adı altında ödemeler yapıldığının tespit edildiği, satış cirosunun artması halinde maaşlarda artış olduğu ve aylık prim ödemesi yapıldığı, Yargıtay uygulamalarına göre son 1 yıllık süreçte davacıya ödenen sosyal yardım prim ödemelerinin toplamının 12 ye bölünmesi ve bordro ücretine eklenmesi suretiyle maaş hesabının yapılması gerektiği, davacının satış temsilcisi olup, mesailerini kendisinin ayarladığı, davacının davalı tarafından dosyaya sunulan bordrolara göre imzalı olduğu, ihtirazi kayıtsız imzaladığı, bu bordroların bir kısmında fazla mesai tahakkuku yapıldığı, feshin haksız olduğu, bir kısım kıdem ve ihbar tazminatının yargılama sırasında ödendiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, fark kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti dışındaki işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmiştir. D) Temyiz: Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. E) Gerekçe: 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2-Taraflar arasında davacının fazla çalışma ücretine hak kazanıp kazanmadığı uyuşmazlık konusudur. Prim, çalışanı özendirici ve ödüllendirici bir ücret ödemesi olup işverence işçiye garanti edilmiş bir temel ücretin üzerine belirli bir usule bağlı olarak ödenen ek bir ücrettir. İşverenin istek ve değerlendirmesine bağlı olabileceği gibi, sözleşme gereği olarak da verilebilir. Genel olarak pazarlamacılık sureti ile satışlarda çalışanların ücret yanında satış bedelinden belirli oranda prim(komisyon) aldıkları bilinen bir olgudur. Fazla mesai ise kural olarak 4857 sayılı İş Kanunu’na göre, kanunda yazılı şartlar çerçevesinde, haftalık 45 saati aşan çalışmalardır. İşçi fazla mesai yapsın yapmasın prim ödemesi var ise bu ek ücrete hak kazanır. İşçinin fazla mesai yapması halinde ödenen primin fazla mesai ücretini de kapsadığı ve bu nedenle mahsubu gerektiği gerekçesi isabetli olmayacaktır. Ancak bu şekilde çalışan işçi fazla mesai yaptıkça buna bağlı olarak prime de fazladan hak kazanacağından, bir anlamda yüzde usulü çalıştığının kabulü gerekecektir. Bu durumda ise davacının fazla mesai ücretinin sadece % 50 zamlı kısmının hesaplanarak hüküm altına alınması gerekir. Mahkemece davacının kendi mesaisini kendisi belirlediği ve ayrıca fazla mesai ücreti tahakukuk yapıldığı gerekçesi ile fazla mesia ücret alacağı reddedilmiştir. Oysa davacının hizmet süresine göre tüm bordrolar sunulmadığı gibi bazı aylarda tahakukuk da bulunmamaktadır. Diğer taraftan davacıya fazla mesai tahakkuk ettirildiğine göre fazla mesaisini kendisi belirleyecek konumda değildir. Somut uyuşmazlıkta, yapılacak araştırma ve değerlendirme sonucu karşılığı ödenmemiş fazla çalışmanın tespiti halinde bunun sadece % 50 zamlı kısmın hüküm altına alınması gerektiğinin düşünülmemesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.F) Sonuç:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.