MAHKEMESİ : İŞ MAHKEMESİDAVA : Davacı, kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Hüküm duruşmalı olarak süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş ise de; işin mahiyeti itibarıyla duruşma isteminin reddine, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verilmiş olmakla dava dosyası için ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IA) Davacı İsteminin Özeti:Davacı vekili, davacının eşinin davalı işyerinde çalışırken iş kazası sonucu öldüğünü, hizmet süresine göre kıdem tazminatının ödenmediğini belirterek, kıdem tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı, hizmet süresine itiraz ederek, kıdem tazminatının ödendiğini ve işverenin ibra edildiğini, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, davacının kendi payına ilişkin kıdem tazminatını istediğini, istemin terekedeki hakların korunması olmadığını, terekedeki hakkın yararlanmasına ilişki olduğu, TMK.’un 640/II ve 701/II maddeleri uyarınca mirasçıların birlikte hareket etmesi gerektiği, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı, gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.D) Temyiz:Kararı davacı vekili temyiz edilmiştir.E) Gerekçe:Dava, muris işçinin ölümü üzerine mirasçılarından olan davacı tarafından veraset ilamı ibraz edilerek, miras bırakanın hak kazandığı işçilik alacaklarının ödenmesi istemine ilişkindir.Taraflar arasında murisin hak kazandığı işçilik alacakları açısından mirasçının ölen murisin işçilik alacaklarını tek başına talep edip etmeyeceği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.6100 sayılı HMK.’un 114/1.d maddesi uyarınca “Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları” dava şartıdır. Aynı kanunun devam eden 115/2 maddesine göre ise “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder”.Miras bırakanın davacı dışında başka mirasçısının da bulunduğu dosyaya sunulan veraset ilamından anlaşılmaktadır.TMK 640/II maddesinde; "miras bırakanın ölümü ile birlikte paylaşmaya kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklığın meydana geleceği, mirasçıların terekeye el birliği ile sahip olacakları, sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf edecekleri" Aynı maddenin IV maddesine “Mirasçılardan her birinin, terekedeki hakların korunmasını isteyebileceği, sağlanan korumadan mirasçılardan hepsinin yararlanacağı ”öngörülmüştür.TMK 701/II maddesinde ise "el birliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkının ortaklığa ait malların tamamına yaygın olacağı" hükme bağlanmıştır.TMK. mad. 640/IV hükmü, mirasçılardan biri ya da bir kısmının başvurabileceği yasal yolları "terekedeki hakların korunması" ile sınırlı tutmuştur. Açılan dava veya başvurulan yasal yolun bu nitelikte olmadığı durumlarda ana kural (TMK. mad. 701/II) geçerli olup, bir ya da bir kısım mirasçının istemi, sıfat yokluğundan reddedilecektir.Elbirliğiyle hak sahipliği, terekedeki mallar üzerinde elbirliğiyle mülkiyet hakkı; haklar üzerinde ise, elbirliğiyle alacak hakkı, elbirliğiyle telif hakkı vs. biçiminde tezahür etmekte ve bunun bir görünüm biçimi olarak da mirasbırakanın bir bankadaki mevduat hesabı üzerinde de, elbirliğiyle hesap hükümlerinin cari olacağı bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, tüm mirasçıların ortak hareket etmediği (MK 640/11), miras ortaklığına temsilci atanmadığı (MK640/III) ya da elbirliğiyle hak sahipliğinin paylı hak sahipliğine dönüştürülmediği (MK 644) durumlarda, bazı mirasçıların mirasçılık belgesine dayanarak murisin işçilik alacakları üzerinde tek başına tasarrufta bulunması mümkün değildir.Somut olayda, davacının murisinin hak kazandığı kıdem tazminatına ödenmesine ilişkin istemi "terekedeki hakların korunması" ile ilgili olmayıp terekedeki haktan yararlanmaya yönelik bulunmaktadır. Böyle bir durumda ana kural gereğince birlikte hareket etme gereği vardır.Bu durumda kıdem tazminatı tahsili konusunda mirası reddetmeyen tüm mirasçıların birlikte dava açması veya miras ortaklığına temsilci atanması yahut TMK' nun 644. maddesi uyarınca iştirak halinde mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştürülmesi gerekmektedir. Davacı elbirliği ortaklığın müşterek mülkiyete dönüştüğüne dair iddiada bulunmamıştır. Davacının kendi mirasçılık payını talep yönünden aktif dava ehliyetinin bulunulmadığı anlaşıldığından ve diğer mirasçılar davada yer almak istemediklerinden mahkemenin bu yöndeki değerlendirmesi isabetlidir. Ancak diğer mirasçılar taraf olarak yer almak istemediklerine göre miras ortaklığına temsilci atanması veya elbirliğiyle hak sahipliğinin paylı hak sahipliğine dönüştürülmesi için 6100 sayılı HMK.’un 115/2 maddesi uyarınca süre verilmesi, süre sonunda giderildiği takdirde davaya devam edilerek esas hakkında karar verilmesi, eksiklik süre sonunda giderilmediği takdirde ise davanın aynı madde uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesi gerekirken Mahkemece tamamlanabilir dava şartının yerine getirilmesi için süre verilmeden doğrudan yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.F) Sonuç:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 09.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.